Hava Durumu

Eyvahlar olsun Selçuk Türkoğlu! O barbar işi idam sehpasıyla çevreci eylem mi olur?

Yazının Giriş Tarihi: 25.04.2022 12:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.04.2022 12:29

İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, her fırsatta bizleri şaşırtmayı nasıl da başarıyor.


Bir bakıyorsunuz, İngiltere Büyükelçiliği'nin siyasi işlerden sorumlu heyetini il başkanlığında ağırlıyor, bir bakıyorsunuz insanlık tarihinin en ilkel, en barbar cinayet-idam silahı olan dar ağacını (Hem de Ramazan'da, hem de Genel Başkanı Meral Akşener'in katılımıyla, kendisinin küs olduğu CHP'li tüm belediye başkanlarıyla barıştırıldığı bir huzur-barış-hoş görü-sevgi seli iftarında) getirip iftar programının yapıldığı Merinos'taki Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nin orta yerinde kuruyor! (ibreti alem olsun diye?)


Düşünün...
Bir yandan küslerin barıştığı, kırmızı çizgilerin silinip, kara kaplı defterlerin maziye gömüldüğü bir ulvi huzur iklimi tadındaki İYİ Parti iftarı...
Diğer yanda, (Baya baya sipariş verip yaptırmışlar) idam sehpası-dar ağacı!
Bir yanda barış, bir yanda cinayet!
Bir yanda huzur, diğer yanda idam!
Selçuk Türkoğlu, neyi protesto ediyor idam sehpasıyla?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın, Maden Yönetmeliği’nde yapılan değişikle “tarım arazilerinde madencilik faaliyetlerini” düzenleyen yeni maddesini. (Bu yeni maddede, “ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması” durumunda zeytinlikte madenciliğe izin verilecek. Madencilik yapan firmanın “faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi” yeterli olacak ifadesi var. Ki, ben de eleştiriyorum. Ben de endişeliyim, ben de korkuyorum. Ben de n'ooluyoruz? diyenlerdenim. )
Protesto ederken Selçuk Türkoğlu, diyor ki:
"Bu yönetmelik, tüm dünyada en değerli tarım ürünü olarak kabul edilen zeytinin idam fermanıdır.
Merinos AKKM'de genel başkanımız sayın Meral akşener'in de katıldığı iftarımızda Büyükşehir yetkilileri, protesto hazırlığımızı görünce her zamanki gibi ödleri patlamış ve arkadaşlarımız engelleme ile karşılaşmışlar. Ve hatta görsel için hazırladığımız dar ağaçlarını da depolarına kilitlemişlerdi.
Buradan sayın Alinur Aktaş'a sesleniyorum;
Dar ağaçları tarihi belediye binasının önünde, arkadaşlarınıza talimat verin, alsınlar
."

Düzenlemeyi yapan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.
Protesto yeri, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki İYİ Parti iftarı.
(Türkoğlu'nun iddiasıyla yazalım.) Bu protest tavırdan korkan-ödü kopan kim?
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş!
Pekii neden korkmuş? Yani biz İYİ Parti'nin bu eyleminden ödünün koptuğunu nasıl anlıyoruz?
Kültür Merkezi'nin orta yerine konulan ve öylece dursun istenilen idam sehpasını kaldırtmasından!
 


Madem böyle bir protesto yapılacak. Muhatap Büyükşehir Belediye Başkanı mı?
Git Bursa Valiliği'nin önüne. Git Tarım İl Müdürlüğü'ne...
Hatta, bahse konu olan zeytin-zeytinlik olduğuna göre, hazır yeni barışmışken Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz'la, gidin Mudanya'ya!
Hatta ben de size navigasyon desteği vereyim. Sizi, Mudanya'nın talan edilen o eski caaanım zeytinliklerin olduğu yerlere dikilen devasa, kazulet beton bloklara götüreyim.
 

Ben size teeek tek, "şuralar şuralar eskiden zeytinlikti. Bakın şimdi o güzelim zeytin ağaçlarının yerinde bu korkunç betonlar arşa değiyor" diyeyim!
Birlikte arayalım Mudanya'da gökyüzünü. Birlikte bulamayıp, dertlenelim?
Hayri Türkyılmaz da eşlik etsin bize. O da üzülüp, dertlensin. Hatta (haliyle) o hepimizden çok dertlensin. Siz de onu elinizden geldiğince teselli edin.
Siz teselli edin.
Ben de, "gözünüzün önünde katledilen o güzelim zeytinliklere ne oldu?" diye sorayım.
Sonra Gemlik'e gidelim. Oradan İznik'e geçelim.
Yola, bugüne kadar ki zeytinliklere ne olduğunu sorarak başlayalım.
Ki, gelecekten hesap sorma ihtimalimizin ayakları yere bassın. Gerçekçi olsun.
Ha bütün bunların ardından siz yine de, "zeytinlik genelgesi hasebiyle ben her şartta, illa ki Alinur Aktaş'ı protesto edeceğim" derseniz, o da mümkün tabii...
Ancak, bir şartla:
O BARBAR, o çağdışı idam sehpasını kaldırın atın protest tavrınızdan!
Çünkü:
Bu ülkenin, Tanzimat'tan bu yana içine girdiği modernleşme çabalarının bir sonucudur marjinal bir ceza-cinayet olan idam cezasının kaldırılması.
Malum, Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi gereği ölüm cezası yasaktır. Yoktur. Uygulanmamaktadır.
Bu sebeple de, Türkiye'de ölüm cezası 1984'ten beri uygulanmadı. Bu sebeple, 2004 yılında ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırıldı.
Hele ki, bir idam sehpasını (cinayet aracını) kamuya, halka-çoluk çocuğa açık bir yere kurarak, zeytinliklerin yok edilmesini protesto etme şekliniz nasıl büyük bir paradoks!
Zeytinliklerin yok edilmesini-öldürülmesini bir cinayet aracıyla protesto etmek?
Hem de ulu orta, hem de kamuya-halka açık infaz yöntemiyle?
Siz ki bir eğitimcisiniz. Ve elbette benden çok daha iyi bilirsiniz ki, çok ama çok geçmişte halkın gözünün önünde gerçekleştirilen infazların en büyük ve temel sebebi, ceza verenin gücünün ve hükümranlığının tartışmasız mutlak olduğunun ispatıdır!
Halka açık infaz, feodal ve zalim bir güç gösterisidir!
"Suçluyu" azap çektirerek, can çekiştirerek, insanların, gençlerin, çocukların önünde öldürmek barbar bir Ortaçağ zihniyetidir!
 


Bu konuya dair daha böyle tonla yazarım. Ancak, sonuçta tüm bunları bir eğitimciye yazdığını düşününce mahcup oluyor insan.
Ramazan'da, iftar yemeğinde, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nin halka açık orta yerinde, çoluk çocuğun görebileceği bir şekilde idam sehpası koyarak çevrecilik yapmak?..
İnanın bu kez gerçekten afalladım.
Hatta tedirgin oldum.
Hatta açık açık itiraf ediyorum: Endişelendim!
 


Bu şartlar altında, halka açık bir yerde (tahminen) epey bi sergilensin istediğiniz idam sehpasını toplattırıp kaldırttığını iddia ettiğiniz Alinur Aktaş, yine iddianız üzerine "Yaklaşan iktidarınızdan" korkmuş mudur bilemiyorum?
Ama ben olsaydım korkardım.
Düşünün ki, iktidarınızın yaklaşmakta olan halindeki bir ÇEVRECİLİK eylemi dahi o karanlık Engizisyon Mahkemesi zihniyetini çağrıştırıyor!
İftar yemeğinin çıkışına İDAM SEHPASI kurup, bunun da sergilenmesini isteyebiliyorsunuz?
Ya da, bunu (kusura bakmayın da haliyle) toplatıp, kaldıranların siyaseten paçasının tutuştuğunu falan söyleyebiliyorsunuz.
Demek ki, gelse gelmekte olan?
Eyvah eyvah!

Şöyle söyleyeyim:
Ben yaşı küçük çocuğumla bir sebepten ötürü Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'ne gelmiş olsam.
Ve çocuğumun karşısına, sizin yeşil, doğa sevginizden taşan idam sehpanız-yani cinayet silahınız çıksa!
Büyükşehir Belediyesi aleyhine dava açar ve kamuoyu nezdinde de burnundan getiririm, "bunu ne hakla çocuğuma gösterirsiniz?" diye.
Bu kez hiç olmadı Selçuk Türkoğlu.
Harbiden hiç olmadı...

Yazarın notu:
1) Siz yine kibar insanlara denk gelmişsiniz. Ben olsam, o idam sehpasını sonradan iade etmek üzere depoya falan kaldırtmaz, yakardım.
2) Eylemin ürperticiliği kadar asla olamasa da eylemin adresi ve muhatabı da baştan yanlış. Bakanlığın inisiyatifi protesto edilecekse şayet, İlçelerde kaymakamlıklar ve ilde Valilik olabilir.
3) Ranta kurban edilen tarım arazileri, zeytinlikler, yeşil alanlar, park alanları, ormanlar, SİT alanları, su havzaları ve tüm diğerleri konusunda bu denli hassas olduğunuzu bilmiyordum. Artık en tedirgin halimle bildiğime göre, RANTA kurban edilen tüm varlıklarımıza karşı birlikte mücadele edebiliriz diye çekinerek de olsa umabilir miyim?
Misal, şu Central Balat!
Doğanbey Toki'ye rahmet okutacak derecede gaspçı, çirkin ve felaket bir yapı!
Üstelik, yakın zaman kent cinayetinin nadide örneklerindendir!
Ve tabii Nilüfer Belediye meclis üyelerini dahi birbirine düşürmesi bakımından da dikkate şayandır.
Sahi...
Niye düştü ki o meclis üyeleri birbirine? Çok da mutlulardı o garabetten!
Nerede anlaşamadılar acaba???

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.