Hava Durumu

6'lı ittifakta Cumhurbaşkanı adaylığı gerilimi sürüyor.  Kayyum uygulaması nasıl ve neye göre kaldırılacak?

Yazının Giriş Tarihi: 02.03.2022 13:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.03.2022 01:53

Her şey bir yana, Türkiye'deki muhaletefet partilerinin uzlaşabilmek için bir araya gelmesi son derece önemli. Millet İttifakı'nın DEVA ve Gelecek Partisi'nin katılımıyla genişlemesi, güçlenmesi son  derece önemli. 
23 maddelik "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" mutabakatının altında hepsinin imzasının olması çok önemli.
Söz konusu mutabakat metninde, (Ki tamamını henüz okuyamadım) seçim barajı, cumhurbaşkanının görev süresi, HSK, Kayyum ve KHK gibi kritik konularda değişikliklerin yer alması da çok önemli.
Ancak, şu bir vaka ki,  imzalanan metinle ilgili asgari müştereklerde buluşmak, 28 Şubat buluşmasında bir araya gelmek kadar kolay olmayacak. 
Buluşmak, bir araya gelmek kolay. Fakat, gerçek anlamda uzlaşmak zor. 
Hatta epey zor!
Şöyle ki:
6 partinin imzasının bulunduğu mutabakat metninde deniyor ki:
"Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını artıracağız. Yerel Yönetimlerde demokratik katılım, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini hâkim kılacağız. 
Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki idari denetiminin sınırlarını açıkça belirleyerek yerindelik denetimi anlamına gelen vesayet uygulamalarına son vereceğiz. 
Yerel yönetimlere, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan payı arttıracağız. Seçimle gelenin seçimle gitmesini güvence altına alacağız. 
Yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz."

Özetle diyor ki 6 muhalefet partisi:
"Her ne kadar bu buluşmaların görünen, vitrine çıkarılan kısmında belirlenen strateji gereği HDP yok ise de, HDP'nin ve HDP seçmeninin talep ve beklentileri bizler için fevkalade önemli. 
Kayyum atanan HDP'li belediyeler konusunda üzerimize düşeni yapacağız. İktidara geldiğimizde kayyum uygulamasına son vereceğiz." 

***
Madem ki, 6 siyasi parti bu maddede de mutabakata varmış ve altına imzasını atmış. 
Demek ki hayata geçirecekler.
...De, İYİ Parti, kendi Türk milliyetçisi tabanına-seçmenine meseleyi nasıl izah edecek?
Sonuçta bu kayyum uygulaması, İçişleri Bakanlığı tarafından PKK-KCK ve FETÖ'ye yardım ve destek verdiği gerekçesiyle, haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında görevden alınan belediye başkanlarının yerine, kanun hükmünde kararname gereği başka isimlerin görevlendirilmesi hadisesi değil mi?
Ta kendisi!
Özetle yasal mevzuat, "bu belediyeler teröre destek veriyordu. Eylemlerine katılıyordu. Terör eylemlerine kamu kaynakları ve kamu mallarıyla yardım ve yataklık yapıyordu!"  
Diyor mu?
Diyor.
Bu durumda İYİ Parti, bunu Türk milliyetçisi sağ seçmenine nasıl anlatacak?
Seçim sathında, sahada nasıl bir söylem geliştirecek?
AK Parti ve MHP'nin bunu tüm hatlarıyla ele aldığı ve propaganda aracı haline getirdiği bir dönemde, Cumhur İttifakı bu argümanı kelimenin tam anlamıyla kullanırken-kullanacakken, İYİ Parti vaziyetini nasıl rasyonalize edecek?
Görüştüğüm bazı İYİ Partililer, (kimlikleri gizli kalmak kaydıyla) bu konu üzerine sohbet ederken çok ciddi bir biçimde şimdiden köpürüyordu.
Daha da önemlisi, milliyetçi seçmene böyle bir maddeyi anlatmanın da kabul ettirmenin de olanıksız olduğunu söyleyen yine bu İYİ Partili isimler. 
Sahayı onlar biliyor, hedef kitlesi olan seçmeni onlar tanıyor. 
Miting alanlarında şu ana kadar karşılaştıkları tepkinin çok daha fazlasıyla karşılaşacaklarını onlar söylüyor. (Netekim, küfürbaz Lütfü Türkkan rezilliği de yine bu minvaldeki bir serzeniş üzerine yaşanmıştı.)
Bu açıdan bakıldığında, İYİ Parti kendisini son derece zorlayacak bir seçim vaadine imza atmış durumda.
Tabii, işin bir de FETÖ boyutu var. 
Ki, kim ne derse desin, İYİ Parti'nin sırtında kendisini tam olarak yalıtamadığı, bana göre tam  anlamıyla yalıtmak da istemediği bir FETÖ (İddiaları ile ilgili) kamburu var.
Fethullahçı Terör Örgütü'ne yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle görevden alınan ve yerlerine kayyum atanan belediyeler bahse konu olduğunda, kamuoyu ve seçmen nezdinde dara düşecek bir İYİ Parti portresi çiziyor yine bizzat kendi partilileri!
Kayyum meselesi, Millet İttifakı içinde yer alan Demokrat Parti'yi de aynı gerekçelerle etki gücü oranında zora sokacak. O da ayrı bir konu.

***
Baştan belirttiğim gibi, 48 sayfalık mutabakat metnini henüz inceleyemedim. Ancak ilk etapta okuduğum haber ve yorumlarda, İstanbul Sözleşmesi'nin metinde yer almaması eleştri konusu olmuş. 
Saadet Partisi'nin İstanbul Sözleşmesi’ne şiddetle karşı çıktığı malum.
Kaldı ki Türkiye, ilk imzacısı olduğu bu metinden rahmetli Oğuzhan Asiltürk'ün talebi-şartı üzerine çekilmişti. O zamanki niyet, Asiltürk'ü ikna yolu ile Saadet Partisi'ni Cumhur İttifakı'na katabilmekti. 
Asiltürk'ün ömrü yetmedi. Geriye kalanlar Cumhur İttifakı içinde yer almaya niyet etmedi, vs, vs, vs...
Ve evet...
Türkiye sözleşmedeki imzasını geri çektiğinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, sözleşmenin kendi iktidarları döneminde geri getirileceğini güçlü bir şekilde açıklamışlardı. 
Ancak yanıldılar.
Daha doğrusu yanılmadılar da, bu kadar sağ partinin, sağ zihniyetin bir araya geldiği bir ittifak sürecinde, içinden "eşcinsellik" tartışmaları geçen ve bu coğrafya için fazlasıyla cesur ifadelerin yer aldığı sözleşmeyi bahse konu dahi edemediler!
Edemezler de.
Sözleşmeden imzamızın çekildiği zaman da yazdığım gibi, tek dert bu olsun. Varsın, İstanbul Sözleşmesi'ndeki imzamız geri gelmesin.
Derdimiz öncelikle ve  acilen  kadına yönelik yıkıcı, öldürücü şiddete karşı mücadele etmekse, bu mücadele son derece kararlı bir şekilde İstanbul Sözleşmesi'nde imzamız yokken de verilebilir.
Aslolan bakış açısı, niyet ve zihniyettir!
Ve fakat, o zihniyet milliyetçi, muhafazakar Millet İttifakı için şu saatten sonra söz konusu dahi edilemez.
İttifakın vitrinine bakarak yorumlamaya devam edersek, CHP, ittifak ortağı sağcı 5 partiye karşı İstanbul Sözleşmesi'ni ağzına dahi alamaz. 

***
Son olarak...
Millet İttifakı'ndan yansıyan en temel gerilim, hali hazırda belirsizliğini koruyan "Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı" meselesidir.
Kısa bir süre, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığı fikrine ikna olmuş izlenimi veren Meral Akşener, fabrika ayarlarına dönerek bu adaylığa desteğinin olmadığını yeniden ortaya koymuştur.
Muhtemeldir ki Akşener, şu saatten sonra kendisinin cumhurbaşkanı adaylığı için bastıracak.
Ne Ekrem  İmamoğlu, ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de bir başkası...
6'lı masanın bundan sonraki en büyük gündemi ve gerilimi, Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki cumhurbaşkanı adaylığı yarışı olabilir.

Hele şu İYİ Parti heyetinin, (Hayrete şayan) ABD temasları bir gerçekleşsin.
Hele bir ABD, Türkiye'nin cumhurbaşkanı seçimi için ne düşündüğünü o temaslar sırasında bir anlatsın.
Ondan sonra çok şey değişecek!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.