Hava Durumu

Oyuncu ve yazar Tahsin Lale'nin anısına saygıyla: Lodos Haber adına Özlem Yağmur'un 2015 yılında Tahsin Lale ile gerçekleştirdiği röportajı sizlerle yeniden buluşturuyoruz

Oyuncu ve yazar Tahsin Lale 50 yaşında hayatını kaybetti. Bir dönem Bursa'da Olay TV'de kameramanlık da yapan 50 yaşındaki sanatçının ani ölümü başta sanat dünyası olmak üzere sevenlerini hüzne boğdu. Lodos Haber adına Özlem Yağmur'un 2015 yılında Tahsin Lale ile gerçekleştirdiği röportajı sizlerle yeniden paylaşıyoruz. Tahsin Lale'nin anısına sevgi ve saygıyla...

Haber Giriş Tarihi: 01.05.2022 14:01
Haber Güncellenme Tarihi: 12.10.2022 18:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.lodoshaber.com
Oyuncu ve yazar Tahsin Lale'nin anısına saygıyla: Lodos Haber adına Özlem Yağmur'un 2015 yılında Tahsin Lale ile gerçekleştirdiği röportajı sizlerle yeniden buluşturuyoruz

Bir zamanlar birlikte haber peşinde koştuğumuz, kıymetli dostum Tahsin Lale...

Yıllar dostluğumuzu değil ama yolları ayırmış.

O şimdi, hem Türk sinemasının, hem de dizilerin aranılan bir oyuncusu...

Yıllar sonra Tahsin'le bir araya gelince, o dünyaya ait ne varsa sordum. Ben sordum, Tahsin anlattı. Bazen güldük, bazen üzüldük.

Ve en önemlisi, daimi dostumla gazeteciliğin o eski onurlu günlerini andık özlemle, ruhu şad olsun diye...

* Uzun zaman aynı kurumda haberci olarak birlikte çalıştıktan sonra, ben anne olmak için işe ara verdiğimde, seni Olay TV'de kameraman olarak bıraktım. Aradan yıllar geçti ve şimdi karşımda, hem bir kitap yazarı, hem de önemli bir sinema ve dizi oyuncusu var. Sana neler oldu Tahsin?

Bursa'daki arkadaşların bir çoğu bilmez, sadece ailemdeki insanlar bilir bunu, ben 1991 yılında, lise öğrencisiyken, Konya Devlet Tiyatrosu'nda iki yıl eğitim aldım.

* Ciddi misin?

Evet. Bursa'da çalıştığım dönemde pek dile getirmedim bunu. Sonra İstanbul’da gazeteciliği  bırakınca, eski bir dostumla karşılaştım.

* Dur bir dakika! Neden bıraktın gazeteciliği?

Bursa'da çalışırken, askerlik zamanı geldi. Onun için buradaki görevimden ayrıldım. Askerliğin ardından İstanbul’a yerleştim orada çalışmaya başladım. En son Doğan Haber Ajansı'nda çalışıyordum. Oradaki işime hükümeti çok sevemediğim için son verilince o faslı kapattık. Biz gazetecilerin kaderinde var. Yönetimle, hükümetle biraz didiştin mi, hemen işine son verilir. Bende de öyle oldu. Sonra işsiz güçsüz dolaşırken, çok uzun zaman önce tanıdığım, benim gibi tiyatro eğitimi almış bir arkadaşımla tesadüfen karşılaştık. O arkadaşım, "gel seni birileriyle tanıştıracağım" dedi. İstanbul’da Mayadrum Ajans var. Oraya gittik ve ertesi gün beni Kurtlar Vadisi’ne gönderdiler.

* O kadar çabuk?

Evet, çok çabuk gelişti. Kurtlar Vadisi'nde tesbihçi karakterini oynadım. Öncesinde, seçmede, hocayla karşılıklı biz bir oyun geçtik. Ben söylememiştim o zamana kadar tiyatro eğitimi aldığımı. Hoca anlayıp sordu. O zaman anlattım, "babam Ağrı Şehir Tiyatrosu'nun kurucusu, tiyatroculuk genlerde var" dedim. Yıl 2012... Öylece başladım oyunculuğa.

* Oyuncu olmaya dair bir niyetin yok. Habercisin, gazetecisin, ancak işsiz kaldığın dönemde karşına böyle bir şey çıktı ve sen oyuncu oldun? 

Aynen öyle. Ben İstanbul’a gazetecilik yapmaya gitmiştim. Kendi mesleğimden ihraç edilince, boşta kalmamak için başladım. İşten atılınca ortada  kaldık. Üç beş ay ne yaparız? Diye dolandık. Ekstra iş çıkıyor, gidiyoruz kameramanlık yapıyoruz ama İstanbul şartları ağır. Yetmiyor ki.

*Böylece Kurtlar Vadisi'nde tesbihçi Nedim oldun?

Tespihçinin karakterini oynadım 4 bölüm. Daha devam edecekti ama 17 Aralık Operasyonu oldu, senaryo değişti. Ve beni bu kez de diziden ihraç ettiler!

* Makus talih burada da peşinde! Yine siyasi sebeple, bu kez de diziden ihraç edildin?

Aynen öyle. Polat Alemdar beni oraya görevlendirmiş. KGT elemanıyım, o adamı korumakla görevliyim hapishanede. Sonra adam oradan çıktıktan sonra gizliden gizliye adamı koruyacağım, Polat’a rapor vereceğim, öyle de gidecekti. 17 Aralık Operasyonu olunca senaryo değişti, diziden gönderildik! Sonra ben Mevlüt Dede'yi aradım. "Böyle böyle oldu. Dizi ve oyunculuk benim için bitmiştir" dedim. "Yok dedi oğlum, olur mu öyle şey?"

* Her şey yeni başlıyor?

Ve sonra telefonlar çalmaya başladı.

* Yok artık! Gerçekten mi?

Gerçekten. Günde 2- 3 yerden arıyorlar. Benim oynamadığım dizi kalmadı. 25 tane dizide, 8 tane de sinema filminde oynadım. Oynadığım filmlerden 8 tanesi gösterildi, 3 tanesi de vizyona girecek. Düğün Dernek 2'de oynadım. Çelo adında bir sinema filmi var, TRT'de gösterilecek, onda oynadım. Darbe diye bir sinema filmi var, orada da terörle mücadele baş komiserini oynadım. Ayperi'de oynadım. Deccal diye bir korku filminde oynadım

* Korku filminde ne oldun?

DECCAL’de, başrol oyuncusunun babasının 40'lı yaşlarını oynadım. Kötü bir karakterdi tabi.

* Genelde sana hep böyle ifrit karakterler düşüyor?..

Ya polis rolü, ya kötü adam rolü veriyorlar. Daha şimdiye kadar hiç iyi rolde oynamadım diyebilirim.

* Şu dünya güzeli kalbinle hep kötü adamlar oldun oyunculukta?

Hep kötü karakter oynadım. Hatta Filinta‘da karısını döven bir tipi canlandırdım. Tam da, Dünya Kadınlar Günü'nün iki gün sonrası mı ne, 11 Mart falandı gösterime girdi. Filinta’nın yapım ekibi de, benim fotoğrafımı tanıtım sayfalarına koymuş. İki tane fotoğraf var. Birinde, karıma işaret parmağımı sallayarak bağırıyorum. Birinde de, elimi kaldırmışım vurmak için, kadın elimi yakalamış havada. Altına da yazmışlar: "İşte adilin olduğu yerde zalimin bileği bükülür!" Diye. Onların altına ne küfürler edilmiş! O sırada bir arkadaş aradı, o zaman da benim saçlar uzun, yüzü de öyle bir şekle uğratmışım ki, iğrenç bir yüz! Nasıl küfretmişler altına, "zaten adama bak. Bu adamdan ne beklenir?"Diye. Bunlar olunca o kareleri kaldırmaya mecbur olmuş ekip.

* Sektörün yeni kötü adamı olma yolunda hızla ilerlemişsin?..

Sorma, sanırım o yolda gidiyorum. Günahkar diye bir dizide, kötü karakter bir babayı oynuyordum. Eşimi dövmeye kalkmışım, çocuğu da tutmuş beni makaslamış. Ben de uzanıyorum, doktor gelip pansuman yapacak. Öyle bir sahne var. Onun gösteriminin ardından, bir arkadaş vasıtasıyla oturmuşuz bir ortamda. Daha o gün tanıştığım bir kız... Adı da Nurşah. Bana sürekli pis pis bakıyor. Bir yandan da, konuya girecek ama kıvranıyor. "Siz, bir şey mi söylemek istiyorsunuz?" Diye sordum. "Siz Günahkar Dizisi'nde oynadınız mı?" Dedi. "Kötü baba sizdiniz değil mi?" "Evet" deyince kız açıldı ve benden ne kadar nefret ettiğini anlattı. Ben de, "Allah razı olsun" dedim.

* Tahsin bunlar düpedüz Erol Taş hikayeleri...

Kesinlikle... Erol Taş Kırşehir’de bir film çekmeye gidiyor. Kahvede otururken, köylü gelip Erol TAŞ'ı  taşlamaya başlıyor. Yapım ekibi taş atanları uzaklaştırmaya çalışırken, Erol Taş diyor ya: "Sakin olun. Atılan o taşlar benim ekmeğim" diye. Hakikaten de geliyor böyle şeyler insanın başına.

* Zaten Düğün Dernek İki'de de deliyi oynadın. Ya kötü adam, ya mahkum, ya deli... Eyvah eyvah!

Kara ekmek dizisinde mahkumu oynamıştım uzun süre. Mahkum rolünden çıktım mesela, ondan sonra gardiyanı oynadım. Oradaki başrol oyuncusu dedi ki, "ne zaman hapisten çıktın?"

OYUNCULUK ZALİM VE TEHLİKELİ BİR DÜNYA

* Orası nasıl bir dünya?

Hem çok renkli bir dünya, hem de çok eziyetli bir dünya. Ve hiç bir şey göründüğü gibi değil. Dolambaçlı bir dünya. İnsanı alıp bir gecede tepeye çıkarıyor ve aynı insanı ya da başka bir insanı, tepeden zınk diye yere geçirebiliyor.

* Zalim bir dünya!

Evet... Hem zalim bir dünya, hem de çok tehlikeli. Kendini bilmeyen, olgunlaşmamış bir insan, kadın yada erkek olsun fark etmez, harcanır! Hani Türk filmlerinde izlerdik ya, kız meşhur olmak için İstanbul’a gider ve kötü yola düşer...

* Yeşilçam ve video filmleri döneminin en marazlı teması hala işlerlikte mi?

Türk filmlerindeki gibi pavyona düşmüyor da, bunun adı değişiyor. O zamanki adı başka şeydi, şimdi çok özür dileyerek söylüyorum eskort diyorlar ve yazık oluyor o gençlere.

EN ÇOK BAŞROL OYUNCULARI HAVALIDIR

* Oynadığın birbirinden tuhaf ve sorunlu tipleri düşünürsek... Hiç role giremediğin oldu mu?

Olmaz mı? En son İlişki Durumu Karışık'ta oldu. O filmde bir tamirciyi oynuyorum. Başrol oyuncusu Berk geliyor, kapıyı çalıyor, açıyoruz. Ben, "kime baktınız?" Diyorum. O, "sen kimsin?" Diyor. Ben, "tamirciyim" diyorum. "Tamirci mi?" Diye soruyor. Ben, "hee" diyorum. İşte biz bu sahneyi 15 tekrarda çektik.

* Neden?

"Sen kimsin?" Dediğinde, "tamirciyim" demem bütün seti kopardı. Yönetmen de dahil olmak üzere set durdu. Tekrara geçiyoruz. Kapıyı açıyorum, "kime baktınız?" Diyorum, "Sen kimsin?" Der demez bütün set gülme krizine giriyor. Hoca, "birer sigara içelim, sonra devam edelim" diyor.  Başlıyoruz yine olmuyor. Ben daha ağzımı açmadan set kopuyor.

* Set ortamı nasıl? Havalı mı gerçekten?

Çok havalı. En çok başrol oyuncaları havalı. Karavanlardan dışarı çıkmazlar çoğu zaman. Sahneye on dakika kala, birisi gider, mesela asistanları vardır onların, sigarasını telefonunu, senaryosunu falan taşıyan... Genelde bunlar da, 16- 17 yaşlarında, "ben de bunun gibi olacağım" düşüncesiyle gelen ama çoğu kez oradan ileri gidemeyecek kızlardır...

* O çocuklar gidip karavana, sahnesinin geldiğini hatırlatır?..

Asistanlar gidip çağırır. Kapısını çalıp hatırlatırlar. Onlar da, bakar şöyle bir etrafa. "Tamam, çekelim" der. Bu bahsettiğim erkek başrol oyuncularının çoğu zamanki hali. Kadınların durumu zaten bambaşka bir olay.

* Onlar nasıl?

Onların peşinde zaten, bir makyöz, bir kuaför ve kostümcü koşturur. Diyelim karavanından çıkar, gelip oturur. "Monitör getirir misiniz kendime bakayım" der. Monitör gelir, o kendisine bakar. Ne zaman "tamam girelim" der, o zaman sahne çekilir.

* Oyunculuğundan etkilendiğin kim var?

Ukalalık olarak görmeyin de, şimdiye kadar böyle biri olmadı. Bir tek Ahmet Mekin‘le karşılıklı oynarken, adamın o yüzüne hayran kaldım. Bir de, İclal Aydın...

* Haberciliği, gazeteciliği özlüyor musun?..

Özlüyorum ama benim bildiğim gazeteciliği özlüyorum. Daha doğrusu, bizim yaptığımız gazeteciliği... Yazdığın haberin tek cümlesine bile dokunulmadan yayınlandığı, gerçeğin peşinden koştuğumuz gazeteciliği gerçekten özlüyorum.

O AYNI ZAMANDA CİNAYET ROMANI YAZARI

"Romanım Yedi Erdem'i Bursa'da yazmıştım 2012 de İstanbul’da basmak nasip oldu. Bir cinayet romanı. İçinde, İlluminati'den tut da, her şey var. İstihbarat örgütleri var. Bir Türk istihbaratçı ve genetik mühendisi olan profesör var. DNA zincirini kırıyor ve insan klonlaması yapacak konuma geliyor. İş İllüminati'ye kadar gidiyor. İsrail giriyor işin içine. Böbrek mafyası giriyor işin içine. Papa karışıyor olaylara. Bildiğin gibi değil."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.