Hava Durumu

#Uzman

Lodoshaber.Com - Uzman haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uzman haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uzmanından ailesinde kalp hastalığı olanlara uyarı  Haber

Uzmanından ailesinde kalp hastalığı olanlara uyarı 

Radyoloji Bölümünden Uzm. Dr. Özgür Kızılca, kalp damarlarında meydana gelebilecek hastalık risklerinin bilgisayarlı tomografi (BT) ile birkaç dakika içerisinde belirlenebildiğini belirterek, "Ailesinde kalp-damar hastalığı varsa zaten hasta risk taşıyor demektir. Ayrıca yüksek tansiyon hastaları, obezite hastaları, yüksek kolesterol ve trigliserit değerine sahip olan hastalar, sigara kullananlar ve diyabet hastalarının da bilgisayarlı tomografi yöntemini tercih etmeleri önemlidir" dedi.    Memorial Antalya Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Özgür Kızılca, Koroner BT Anjiyografi ile kalp taraması hakkında bilgi verdi.    Göğüs ağrısının genellikle kalp ve damar hastalıklarının habercisi olduğunu ve uzmanların karşılaştığı en yaygın teşhis zorluklarından biri olduğunu belirten Kızılca, "Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle her ne kadar tedavi yaklaşımları gelişse de bu hastalıklar hala tüm dünyada en çok yaşam kaybına neden olan sağlık problemleri arasındadır. Bu nedenle kalp sağlığına dikkat edilmesi, gerekli önlemlerin önceden alınması özellikle orta ve yüksek risk grubunda olan hastalar için hayati önem taşımaktadır. Koroner BT Anjiyografi orta riskli hastalarda koroner arter hastalığının tespiti için başvurulan başlıca yöntemlerden biridir" diye konuştu.      "Damarların 3 boyutlu görüntüsü alınabiliyor"    Koroner BT yönteminin noninaziv bir yöntem tetkik ve hasta açısından oldukça konforlu bir işlem olduğunu dile getiren Kızılca, "İlk aşamada koroner damarlarda genişleme sağlanması ve kalp ritminin düzenlenmesi için hastaya dilaltı bir tablet verilir. Kol toplar damarlarından verilen kontrast bir madde sayesinde üç boyutlu görüntüleme sağlayan özel bilgisayar programları ile hastanın değerlendirmeye alınacak olan koroner damarlarının farklı açılardan görüntüleri elde edilir. İki veya üç boyutlu olan bu görüntüleme işlemi için ortalama birkaç dakikalık süre yeterlidir. Koroner BT Anjiografi ile bir kan damarının tıkalı olup olmadığı, tıkanıklığın tam olarak nerede olduğu ve ne kadar önemli olduğu tespit edilebilir. Ayrıca kalbin kan damarlarında bir şişkinlik (anevrizma) veya yağlı madde (plak) birikimi olup olmadığı da anlaşılır" ifadelerini kullandı.      "Koroner BT ile en doğru sonuç"    Hareketli bir organ olan kalpte, radyolojik görüntüleme sırasında her zaman doğru sonuçlar alınamayacağına değinen Kızılca, "Koroner BT tekniğinin yüksek hızda tarama kapasitesi ve ileri bilgisayar yazılımları sayesinde, görüntüleme esnasında kalbin hareketinin neden olabileceği yanıltıcı tanılar ortadan kalkar. Kontrast maddeye bağlı olarak görülebilen hafif yan etkiler ise birkaç saniyede geçer. Koroner BT Anjiyografi akciğer veya beyin tomografisi ile aynı mantıkta yapılır. Bu yöntem ile tıkalı veya daralma olan bir damar olup olmadığı kontrol edilir. Bir tıkanıklık saptanması durumunda ise tedavi yönteminin belirlenmesi ve gerektiğinde uygulanması amacıyla hasta klasik anjiyografiye yönlendirilir. Hastanın eğer bir risk faktörü varsa Koroner BT Anjiyografi yöntemi tercih edilir. Hastanın ailesinde kalp-damar hastalığı varsa zaten hasta risk taşıyor demektir. Ayrıca yüksek tansiyon hastaları, obezite hastaları, yüksek kolesterol ve trigliserit değerine sahip olan hastalar, sigara kullananlar ve diyabet hastalarının da bilgisayarlı tomografi yöntemini tercih etmeleri önerilir. Öte yandan Koroner BT Anjiografi yöntemi, stenti olan ve bypass operasyonu geçirmiş hastaların, gerektiğinde kontrol tetkiki amacıyla da kullanılmaktadır" şeklinde konuştu.

'Son 2 bin yılın en büyük depremi' Haber

'Son 2 bin yılın en büyük depremi'

Kahramanmaraş merkezli depremlerin bir hafta öncesinden uyarısını yapan Maden Teknolojisi ve Yer Bilimleri Uzmanı Serkan İçelli, Palu ve Bingöl bölgesinde 6’nın üzerinde bir depremi beklediğini belirtip Kahramanmaraş depreminin son 2 bin yılın en büyük depremi olduğunu söyledi.    Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki büyük depremin ardından şuana kadar 15 bin 500 arasında artçı depremin meydana geldiğini söyleyen Maden Teknolojisi ve Yer Bilimleri ayrıca Deprem Uzmanı Serkan İçelli, artçı depremlerin 3 ila 5 yıl arasında devam edeceğini belirtti. İçelli, Maraş bölgesine yakın çevre illerde 6.8 büyüklüğünde artçı depremlerin olacağını da sözlerine eklerken, “Yedisu sismik boşluğu var. Özellikle bundan bahsedelim. Burası  7.5’e kadar depremler üretebilir. Yakinen takip ediyoruz. Bingöl, Muş, Erzincan ve Erzurum buralarda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bölge halkını buradan uyarıyorum” dedi.      “Son 2 bin yılın en büyük depremiydi”    İçelli, Kahramanmaraşlı depremlerin bölgemizde son 2 bin yılın en büyük depremleri olduğuna değinerek, “ 6 Şubat’ta ağır bir deprem yaşadık. Bizim bölgemiz için son 2 bin yılın en büyük depremiydi. 6 Şubat depremi sonrası stres yükü bölgesel deformasyon nedeniyle bir hayli yayılmış durumda. Çok sayıda tetiklenmiş ve bağımsız mikro ölçekli depremlerde aynı şekilde devam ediyor. Büyüklükleri 1 ile 6.9 arasında değişen deprem sayısı ortalama 15 bin 500 bugün itibariyle. Ana şıkların yakın kırıklarına gerilim transferleri sonucu yer ayarlamaları yani artçı dediğimiz durum bu şekilde devam edecek. Yaklaşık 3 ile 5 yıl arasında. Buna da alışmamız gerekiyor.  Yakın çevrede ki bu depremden etkilenen  bütün illerimizi de buradan tekrardan uyarmak istiyorum. 6.8’e kadar artçı depremlerimiz gelecektir” dedi.      “Hatay ve Antakya çevresinde 6.8 büyüklüğünde depremler olabilir”    Hatay ve Antakya çevresinde 6.8 büyüklüğünde depremlerin olabileceğini belirten İçelli, “Gerilim transferinin olduğu yerler var. Özellikle Hatay, Antakya bölgesinden oldukça korkuyorduk. Orada bir 6.4’lük bir depremimiz gerçekleşti zaten. Ama bunun ben sönümlendiğini tahmin etmiyorum. Aynı fay üzerinde bu yine 6.8’e kadar depremler üretebilir. Ayrıca Palu ve Bingöl arasında kalan kesimde bir sismik boşluk olarak zaten varsaydığımızda burada da 6 üzeri bir depremlerin oluşması muhtemeldir. Buradaki Yedisu sismik boşluğu var. Özellikle bundan bahsedelim. Burası 7.5’e kadar depremler üretebilir. Yakinen takip ediyoruz. Bingöl, Muş, Erzincan ve Erzurum buralarda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bölge halkını buradan uyarıyorum. Ortalama 20 bin metrekarelik bir alanda yaklaşık 200 yılda birikecek enerji şuan da transfer olmuş durumda” diye konuştu.      “Ortaya çıkanlar yeni kırıklar fay kırıkları değil”    İçelli, depremlerin ardından ortaya çıkan kırıkların yeraltı sularının çekilmesi ve alüvyon zeminin çökmesi sonucu oluştuğuna değinerek, “Elbistan Ekinözü depremi 7.6 ‘nın üzerine gerilim transferi sonucu Erkilet fayında depremler oluşmaya başladı. Bu depremlerin daha büyüğü olacak mı? Ortalama 5.5 değerlerinde depremler devam edebilir. Daha yüksek momentli deprem beklemiyorum. Tabi bu depremlerin ardından yeraltı sularının çekilmesiyle jeolojik yapının gevşemesi toprağın gevşemesiyle bazı çöküntüler oluştu. Aslında onlar yüzey kırığı veya fay kırığı değil. Yüzey kırığı gibi gözüken çöküntüler aslında yeraltı sularının çekilmesiyle, deprem anında gevşeyen alüvyonal zeminin çökmesiyle kırık gibi görüldü. Yani düşey atımlı fay gibi görüldü halbuki öyle durum yok” ifadelerini kullandı.

Uzmanlar uyarıyor: Karne alan çocuklara nasıl yaklaşmalısınız? Haber

Uzmanlar uyarıyor: Karne alan çocuklara nasıl yaklaşmalısınız?

Ebeveynlerin karneye baktığında hangi duyguyu hissediyorsa çocuğa da aynı duygunun geçeceğini belirten Psikolog Ayşenur Apaydın, "Sonuç ne olursa olsun, karnede ne gelmiş olursa olsun çocuklara keyifli bir 2 hafta ortamı sağlamak faydalı olacaktır" dedi.     2022-2023 eğitim öğretim yılının  birinci dönemi bugün sona erdi. İlk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim gören yaklaşık 19 milyon öğrenci, yarıyıl tatilini yapmak üzere karnelerini aldı. Kahramanmaraş’ta da bin 127 okulda yaklaşık 327 bin öğrenci karne heyecanı yaşadı. Onikişubat İlçe Sağlık Müdürlüğünde görevli Psikolog Ayşenur Apaydın, 20 Ocak’ta yarıyıl tatiline çıkacak olan öğrencilerin karne performansları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu ve ebeveynlere önemli tavsiyelerde bulundu.    Ailelerin karne alan çocuklarına yaklaşımlarının oldukça önemli olduğuna değinen Apaydın, “İşler yolunda gitmediyse, karneler istenildiği gibi değilse ebeveynler biraz daha kaygılı ve öfkeli olabilir. Ama burada ilk başta ebeveynler kendi duygularını fark etmelidir. Anne baba ne hissediyorsa çocuklar da aynı şeyi hissediyor. Burada karne iyi olmadığında çocuğa 'Sen yapamadın, sen başarısızsın, çalışmadın' gibi çocuğu aşağı çeken ona eleştiren tavırlardan ziyade onun yanında olmak gereklidir. Bir sonrakinde daha iyi olabilmesi için daha farklı bir şekilde yapabiliriz. Aileler, daha kapsayıcı, daha koruyucu ve anlayışlı bir tutumu öneriyoruz” şeklinde konuştu.        "Sonuç ne olursa olsun çocuklara keyifli bir 2 hafta faydalı olacaktır"    Bütün duyguların bulaşıcı olduğunu ve karnenin yalnızca o dönemki öğrenme performansını yansıttığını unutmamak gerektiğini vurgulayan Apaydın, “Bugün karneye baktığında hangi duyguyu hissediyorsa ebeveyn, çocuğa da bu duygu geçecektir. İlk başta anne ve babalar kendi duygularını kabul edip yönetmelerini tavsiye ediyoruz. Sonuç ne olursa olsun, karnede ne gelmiş olursa olsun çocuklara keyifli bir 2 hafta ortamı sağlamak faydalı olacaktır” diye konuştu.    Öğrencilere de ara tatili önerileri veren Apaydın, “Karne evet önemlidir başarıya giden yolda bir araçtır ama amaç değil, önce bunu hatırlamaları lazım. Ne olursa olsun daha iyisinin mümkün olduğu, kötü sonuçların telafisinin mümkün olduğu bilincinde olmalıdır. Yeni dönemden önce üzerlerindeki stresi atmak, kendilerine zaman ayırmak anlamında keyifli bir 2 hafta geçirmeleri için ellerinden geleni yapmaları tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

 Uzmanından uyarı: Hamsi avcılığı kontrol altına alınmalı! Haber

 Uzmanından uyarı: Hamsi avcılığı kontrol altına alınmalı!

Prof. Dr. Osman Samsun, Karadeniz’deki yoğun hamsi avcılığının kontrol altına alınmadığı takdirde gelecek yıllarda farklı sorunlara yol açabileceğini belirterek, “Eğer 6 Karadeniz ülkesi hep birlikte bir çaba içerisine girmezlerse, Karadeniz balıkçılığında en önemli yeri tutan hamsinin ileriki yıllarda çok daha azalacağını söyleyebiliriz” dedi.      Karadeniz’de avlanan hamsilerin boylarının geçen yıllara göre daha küçük ve daha az yağlı olduğunu kaydeden Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlanma Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Samsun, hamsi sürülerinin dağınık ve boylarının da yaklaşık 6-8 santimetre olduğunu söyledi. Yasal sınırın altında avlanan hamsilerin fabrikalarda değerlendirildiğine değinen Prof. Dr. Samsun, “Hamsinin küçük olması aynı zamanda et veriminin ve yağ oranının da düştüğünü bize göstermekte. Fabrikalara giden hamsilerin yağ oranının yüzde 7-8 olduğu ifade edilmekte. Önceki yıllarda bunun yüzde 10-12’ye kadar olduğunu biliyoruz. Diğer balıklar da yine yağ oranının düşük olduğunu görmekteyiz” diye konuştu.    Gırgır teknelerinin Gürcistan tarafında yoğun şekilde hamsi avladığını söyleyen Prof. Dr. Samsun, “Hamsinin bu kadar yoğun avlanması, bu sezonun daha önceki sezonlarla karşılaştırıldığında hamsi stoklarında gerçekten tehlikeli bir durum olduğunu anlamaktayız. Boylarının küçülmesi, av sezonunun daha kısa sezona yayılması, et oranının zayıflaması bu balık üzerinde aşırı avcılık olduğunu bize ifade etmektedir” şeklinde konuştu.      “Karadeniz ülkelerinin ortak koruma kararı almaları çok önemli”    Geçmiş yıllarda aralık-ocak ayında deniz suyunun soğuyup hamsilerin de derin kuyulara indiğini ve burada gırgır teknelerince avlandığını ifade eden Prof. Dr. Samsun, gelinen durumun balıkçılardan kaynaklı değil, iklimsel değişikliklere bağlı olduğunu söyledi. Ancak yine de avcılığın kontrol altına alınması gerektiğine değinen Prof. Dr. Samsun, “Şimdi hava sıcak olduğu için hamsi toplanamıyor, deniz soğumadığı içinse yağlanamıyor. Eğer önlem alınmazsa, eğer 6 Karadeniz ülkesi hep birlikte bir çaba içerisine girmezlerse, Karadeniz balıkçılığında en önemli yeri tutan hamsinin ileriki yıllarda çok daha azalacağını şimdiden söyleyebiliriz. Bunun için Karadeniz ülkelerinin ortak bir koruma kararı almaları, tedbirleri hayata geçirmeleri çok önemlidir” dedi.

Uzmanından geçmeyen öksürük ile ilgili önemli uyarı! Haber

Uzmanından geçmeyen öksürük ile ilgili önemli uyarı!

Afyonkarahisar Sandıklı Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Celal Doğan, vatandaşların son dönemlerde öksürük şikâyeti ile hastaneye başvurmasında yaşanan yoğunluğa dikkat çekerek, “Vatandaşlarda 'Acaba Covid-19 salgını geri mi döndü?' endişesi hâkim durumda. Ama yapılan Covid-19 testleri negatif çıkmaktadır” dedi.      Covid-19 öncesi alışkanlıklara geri dönüldüğünü ifade eden Dr. Doğan, hastaların genelde uzamış öksürük şikâyeti ile kendilerine başvurduklarını ifade etti. Hastalar tedirgin olarak “Covid-19 salgını geri mi döndü?” sorularını kendilerine yönelttiklerine dikkat çeken Dr. Doğan, “Aslında yaptığımız test ve çalışmalarda genelde Covid-19 testlerimiz negatif çıkıyor. Kış döneminde, Covid-19 öncesi dönemlerde olduğu gibi, yeni bir salgınımız yok. Eski alışkanlıklarımıza geri dönüyoruz. İnfluenza diye tabir edilen bir salgın mevcut bu aralar. Bu influenza öncelikle çocuk hastalarımızda olmak üzere, sonra da yetişkinlere geçmek suretiyle bir salgın oluşturmakta. Bu salgına bağlı olarak da hastalarımızda ‘uzamış öksürük’ dediğimiz bir şikâyet mevcut. ‘Uzamış öksürük’ dediğimiz şey ise, 2 haftayı geçen öksürüklere biz ‘uzamış öksürük’ diyoruz. 2 haftaya kadar olan öksürüklerimizi biz enfeksiyona bağlı olarak kabul ediyoruz. İki haftayı geçtiği andan itibaren biz bu öksürüklerimizi alerjen bir yapıya veya iyileşmeyen viral hastalığa bağlı olarak görebiliyoruz. Eğer ki, iki haftayı geçmiş bir öksürüğümüz var ise, mutlaka bir sağlık kuruluşuna hekimimize başvurmamız gereklidir. Eğer başvuruda bulunamıyor isek de evde ılıman, ılık içecekler içerek öksürüğümüzü tedavi etmeye çalışabiliriz” dedi.      "Şu an salgın var"    Sandıklı Devlet Hastanesinde yapılan çalışmalara göre, mevsimsel viral bir salgın olduğunu ifade eden Dr. Doğan şunları söyledi:    “Bu hastalığın seyrine bakacak olur isek, hastalık öncelikle çocuk yaş gurubu dediğimiz hastalarımızda başlamakta. Yani okullarda öncelikle bir salgın haline gelmekte ve bu çocuk hastalarımızın eve bu mikrobu ve virüsü taşımasıyla beraber yetişkinlerimize bulaşmakta. Böylelikle ilçe çapında bir salgına neden olmakta. Bu da genelde dediğimiz gibi çocukluk çağında iki tane önemli bir virüs etkenimiz var birisi tıp dilinde RSV diye geçen virüs etkeni, diğeri ise halk arasında daha çok bilinen influenza kaynaklı olmakta bu şekilde önce çocuklarımızda ve sonra yetişkinlerde bir salgına ve salgınla birlikte de hastalarımızda daha çok görmüş olduğumuz uzamış öksürük ve burun akıntısına neden olmakta.”

Çocuklarda teknoloji bağımlılığına dikkat! Haber

Çocuklarda teknoloji bağımlılığına dikkat!

Rehberlik Öğretmeni Pelin Karahan, çocukların teknoloji kullanımına ilişkin öğrenci ve velilere önerilerde bulundu. Teknolojinin çocuklar açısından olumlu ve olumsuz etkilerini aktaran Karahan, aileler için öneri listesi de hazırladı.      Özel Radikal Buca Anadolu Lisesi Rehberlik Öğretmeni Pelin Karahan, öğrencilere ve velilere önerilerde bulundu. Teknolojinin olmadığı ya da çocukların onlara kayıtsız kalmadıkları bir dünyanın imkansız olduğu bir dönemden geçildiğini belirten Karahan, "Doğru olan; interneti ve dijital teknolojileri yok saymak değil, doğru ve faydalı kullanabilmektir. Çocukları tümüyle internetten alıkoymak veya teknolojik aletleri yasaklamak ya da onları tamamıyla özgür bırakmak yanlış bir tutumdur. En ideal yol, teknolojiyi etkili, verimli, uygun ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanabilecekleri konusunda çocuklara yol gösterici olmak, çocukların yaşına, internet içeriğine ve süresine göre bir denetleme mekanizması oluşturmaktır. Bu sayede çocuk hem gelişen dünyaya ayak uyduracak hem de teknoloji bağımlılığına yakalanmayacaktır" ifadelerini kullandı.      "İçerikler de takip edilmeli"    Çocukların yaşına göre önerilen ekran sürelerini aktaran Karahan, şunları söyledi: "0-3 yaş arası çocuklar ekrandan olabildiğince uzak tutulmalıdır. 3-6 yaş arası çocuklar için günlük toplam süre en fazla 20-30 dakika, 6-9 yaş arası çocuklar için günlük toplam süre en fazla 40-50 dakika, 9-12 yaş arası çocuklar için günlük toplam süre en fazla 60-70 dakika, 12 yaş ve üzeri çocuklar için günlük toplam süre en fazla 120 dakika olmalıdır. Çocukların internette geçirdikleri zaman takip edildiği kadar içerikler de takip edilmelidir."      "Doğru yönlendirme ve mantıklı sınırlandırmalar"    Yetişkinlerin doğru yönlendirme ve mantıklı sınırlandırmaları ile kullanılan teknolojinin, çocukların gelişimi üzerinde pek çok olumlu etkisinin bulunduğunu vurgulayan Karahan, "Teknoloji çocuklara dil öğrenme, kodlama ve yazılım, tasarım, dijital fotoğrafçılık, dijital müzik gibi alanlarda kendilerini geliştirmeleri için fırsatlar sunar. Çocuklar; oynayarak, spor yaparak, resim yaparak, hayal gücünü kullanarak, iletişim becerilerini geliştirerek, beynin sol ve sağ taraflarını entegre eder ve geliştirirler. İlkokul, ortaokul ve lise dönemlerindeki çocukların, derslerine de katkı sağlayacak web üzerindeki interaktif eğitim programları veya DVD'leri faydalıdır. Bu eğitim materyalleri özellikle yabancı dil de olursa kelime hazinelerini ve yabancı dil becerilerini geliştirirler" dedi.      Olumsuz etkiler    Teknolojinin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri arasında fiziksel halsizlik, beden duruşunda bozukluk, ellerde uyuşma, gözlerde yanma ve batma, kas ağrıları, kilo artışı gibi durumlar olduğunu ifade eden Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aynı zamanda dikkat, hafıza, analiz yeteneğinde azalma, dil ve konuşma becerilerinde gerilik, dikkat eksikliği, öfke kontrolü gibi sorunları ortaya çıkardığı görülmektedir. Ebeveynle ve çevresiyle ilişkileri olumsuz etkilenebilmekte, okul hayatında bir takım sorunlar ve başarısızlıklar görülebilmektedir. Ergenlik döneminde ise içe kapanma, sosyal ortamlardan uzak durma ve iletişim güçlüğü ortaya çıkabilmektedir."      Ailelere öneriler    Özel Radikal Buca Anadolu Lisesi Rehberlik Öğretmeni Pelin Karahan, ailelere şu önerilerde bulundu: "Çocuklarınızın kullandıkları teknolojiler ve deneyimleri hakkında bilgi sahibi olmalı ve bunlara aşina olmalısınız. İnternetin ve teknolojinin öğrenme için ne kadar kullanışlı ve ilgi çekici olduğunu vurgularken siber zorbalık gibi trajik sonuçlarına da değinmelisiniz. Çocuğunuzun çevrim içi faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olun. Çevrim içi faaliyetlerini kontrol edin, ne yaptığı ve neden yaptığı konusunda onlarla konuşun. Çocuğunuzun internet erişiminde kullandığı araçları yatak odalarının dışında ortak kullanım alanında bulundurun. İnternette gezinmeyi öğrenin. Çocuğunuzun ziyaret ettiği siteleri sizde ziyaret edin. İnternet filtrelerini ve gerekiyorsa aile kontrol uygulamalarını indirin. Bunları neden kullandığınızı açıklayın. Telefonunuza şifre/parola koyun. İnterneti ne zaman, nerede ve nasıl kullanacağına ilişkin birlikte kurallar koyun. Çevrim içi geçireceği süreyi çocuğunuzla birlikte belirleyin ve bu konuda esnemeyin. Çocuğunuzun çevrim içi ve dışı olduğu zamanlar ve aktiviteleri için sağlıklı bir denge oluşturun. Çevrim dışı sosyal ve sportif faaliyetlerin önemi hakkında çocuğunuzu bilgilendirin. Çevrim içi ve çevrim dışı harcanacak zamanın planlamasını çocuğunuzla birlikte yapın. Çevrim içi ve çevrim dışı neler yapılacağı konusunda bir aile planı oluşturun."      "Çocuklarınızın sizi örnek aldığını unutmayın"    Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çocuğunuzun güvenli ve güvenilir web sitelerini ve uygulamaları belirlemesinde yardımcı olun. İçerikleri tıklarken, indirirken, yüklerken ve postalarken dikkatli olmaları konusunda onları teşvik edin. Dijital oyunlar konusunda seçici davranın. Çocuklarınızın yaş grubuna uygun olmayan, şiddet, korku unsurlarını içeren oyunları oynamasına izin vermeyin. Çevrim içi davranışlarınızla ve teknoloji kullanımınız ile çocuğunuza örnek olun. Çocuklarınızla ilgili bilgileri ve fotoğrafları paylaşırken dikkatli olun. Ders çalışırken telefonunun yanlarında bulunması, derse yoğunlaşmayı zorlaştırabilir. Sürekli telefona bakma ihtiyacı hissedebilir, bildirimler rahatsız edebilir. Bu sebeple telefonun akademik performansı düşürebileceğini ona anlatın. İnternet ve akıllı telefonunun bir boş zaman geçirme aktivitesi olmadığını anlatın. Bağımsız yapabileceği beceriler ve hobiler konusunda onları destekleyin. Çocuğunuzla birlikte vakit geçirebileceğiniz, keyif alabileceğiniz aktiviteler planlayın. Kendisi ile ilgili ya da ailevi özel bilgilerinizi dijital ortamda paylaşmamaları gerektiğini anlatın. İnternet ortamına aktarılan bilgilerin çok çabuk kopyalanabildiğini belirtin. Karşılaştıkları herhangi bir tehlike durumunda (siber zorbalık) sizden mutlaka destek almalarını sağlayın. Çocuğunuza internet kullanımının olumsuz süreçleri hakkında çok fazla mesaj vermeye çalışmayın. Çocuk çok fazla verilen mesajları unutur veya karıştırır. Sık sık aynı cümleleri kurmak sürecin önemini azaltacaktır. Az, doğru ve sizin için en önemli mesajı vermeye çalışın. Çocuklarınızın sizi örnek aldığını unutmayın. Bu yüzden teknoloji kullanımınıza dikkat edin. Uzun süreli teknolojik alet kullanımını önleyemiyorsanız mutlaka bir uzmandan, psikolojik danışman ve rehber öğretmenden destek alın.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.