Hava Durumu

#Emsal Karar

Lodoshaber.Com - Emsal Karar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Emsal Karar haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Samimiyetsiz patron ve işçiye yüksek yargıdan kötü haber! Haber

Samimiyetsiz patron ve işçiye yüksek yargıdan kötü haber!

İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilmedi. Haksız yere kovulduğunu öne süren işçi, İş Mahekmesi'nin yolunu tuttu. Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı işveren işçcinin samimiyetsiz olduğunu, işe başlamakta naz ettiğini öne sürdü. Mahkeme, işçinin işe iadesine karar verdi. Hükmü, davalı işveren istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, kararı onadı. İşe iade kararına rağmen işe başlatılmayan davacı işçi, işveren aleyhine icra takibi başlattı. İşe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinin tahsili için icra takibi başlatıldı. Davalı patron takibe itiraz ederek durdurdu. Mahkeme'nin kapısını çalan davacı, İcra Müdürlüğü'nün icra dosyasına yapılan itirazın iptaline ve yüzde 20'den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etti. Davalı şirket davanın reddini talep etti. Mahkeme; işverenin işçiyi işe davetinin fesih tarihindeki işyeri ve görevine uygun olmadığı, bu suretle işçinin usulünce işe başlatılmayarak iş sözleşmesinin feshinin netleştiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verdi. Davalı şirket avukatı kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. İşe iade davalarında hem patronların hem de işçilerin samimi olması gerektiğinin vurgulandığı kararda şu ifadelere yer verildi: "İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlanmamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Kanun'un 21. maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve şartlar oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları, hizmet alım sözleşmeleri, işyeri tescil belgeleri temin edilerek araştırılmalı ve sonucuna göre davalı şirketin işe davetinde ciddi ve samimi olup olmadığı belirlenmelidir. Davacının eski coğrafi işyerinde işe davet edilmemesinin zaruri olarak yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu araştırmalardan sonra davacı ve davalının işe iade konusunda samimi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sonucuna göre, feshe bağlı hakların miktarı ile işe başlatmama tazminatına hak kazanıp kazanmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.Mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine oy birliği ile karar verilmiştir."

Yargıtay'dan emsal karar! Bir yılda 12 kez rapor aldı, işinden oldu Haber

Yargıtay'dan emsal karar! Bir yılda 12 kez rapor aldı, işinden oldu

İşveren şirket tarafından yapılan fesih bildirimine dair tebligatta son bir yıl içerisinde farklı tarihlerde ve on iki kez olmak üzere toplamda 69 günlük iş görememe raporlarının feshe dayanak kılındığını belirterek davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve eski işine iadesine karar verilmesini istedi. Raporların her birinin farklı kliniklerden alındığına dikkat çeken davalı patron ise davacının iş sözleşmesinin sık sık rapor alması ve bu durumun iş yeri düzenini olumsuz etkilemesinden dolayısıyla İş Kanunu madde 18 hükmü uyarınca "işçinin yetersizliği" sebebiyle feshedildiğini öne sürdü. Davacının Temmuz 2018'den iş akdinin feshedildiği 24.07.2019 tarihine kadar olan bir yıllık dönemde 12 farklı seferde toplamda 69 gün raporlu devamsızlığının mevcut olduğunu, davacının özellikle Ocak 2019 döneminden itibaren sıklıkla sağlık sorunları yaşamaya başladığını, davalının söz konusu sağlık sorunları nedeniyle aldığı raporlardan kaynaklı devamsızlığının bir yıl gibi bir dönemde toplam 69 günü geçtiğini kaydetti. Davacının rapor almasına neden olan ve sık sık gerçekleşen hastalıklarının kendisini çalışamaz duruma getirmemekle birlikte işini gerektiği şekilde yapmasını devamlı olarak etkileyen bir halde olduğunu, bu hususun, işçinin yetersizliği nedeniyle şirkete geçerli nedenle fesih hakkı verdiğini ileri sürdü. Davacının hep aynı hastalık sebebiyle rapor almadığını, aksine göz, kulak burun boğaz, ortopedi, dahiliye, beyin ve sinir cerrahisi gibi farklı bölümlerden genellikle enfeksiyon sebebiyle oluşan hastalıklar için raporlar aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istedi. Davacının devamsızlığı sebebiyle iş yerinde üretim kaybı veya hat durması gibi olumsuzluk yaşanmadığına dikkat çeken Mahkeme, davanın kabulüne, işçinin işe iadesine hükmetti. Kararı istinafa götürdü Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda; sık sık rapor alma halinde, işveren aralıklı da olsa işçinin iş görme ediminden faydalanamayacağı hatırlatıldı. Sık sık hastalanan ve rapor alan işçinin, bu nedenle devamsızlığının işyerinde olumsuzluklara yol açacağının kaçınılmaz olduğu vurgulandı.  İş Kanunu'nun gerekçesinde sık sık hastalanmanın yeterlilikten kaynaklanan neden olarak örnek kabilinden sayılmasının, iş yerinde olumsuzluklara yol açtığının kabul edilmesinden kaynaklandığı dile getirildi. Kararda şöyle denildi: "Davacının dosya kapsamında sabit olduğu şekilde davalı iş yerindeki çalışma düzenini bozacak sayıda ve nitelikte kısa süreli ve sık rapor aldığı ve sık sık alınan raporlar sebebi ile işverenin, işçinin iş görme ediminden faydalanamadığı ve davacının iş görme borcunu gereğine uygun ifa etmemesi nedeni ile iş akdinin işveren tarafından davacının davranışlarından kaynaklanan geçerli nedenle feshedildiği anlaşılmaktadır.  Sık rapor alma, ilgili yasa maddesinin gerekçesinde açıkça geçerli fesih nedeni olarak gösterilmiş olup, Dairemiz uygulaması da bu yöndedir. Açıklanan nedenle, davacının sık sık rapor aldığı için iş yerindeki iş düzenini olumsuz etkilediği, davalı işverenlikten davacıyla çalışma ilişkisini devam ettirmesinin beklenemeyeceği, bu nedenle davacının iş akdinin feshinin davalı işveren açısından geçerli neden oluşturduğu anlaşılmakla davanın reddi yerine, yerinde olmayan gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme ve değerlendirmeye göre, belirtilen sebeplerle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılması gerekmiştir. Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İş Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına oy birliği ile hükmedilmiştir."

Yargıtay'dan emsal nafaka kararı Haber

Yargıtay'dan emsal nafaka kararı

Şiddetli geçimsizlik yaşayan çift boşandı. Mahkeme, davalı kocanın iştirak nafakası ödemesi gerektiğine hükmetti. Oğlunun özel okul taksiti ve servis ücretini iştirak nafakası yerine ödediğini düşünen koca, nafakayı ödemedi. Mağdur kadın, okul taksiti ve servis ücreti ödemesinin nafaka borcu yerine geçemeyeceğini öne sürerek eski kocası hakkında icra takibi başlattı. Takibe eski koca itiraz etti. Mahkemenin yolunu tutan eski koca, özel okulda eğitim gören çocuğun okul ve servis masraflarını iştirak nafakasına karşılık olmak üzere ödendiğini, ödenen miktarın hükmoolunan iştirak nafakasından çok daha fazla olduğunu dile getirdi. Nafakanın eğitim masarfı yanında çocuğun sair giderlerini kapsadığını gözeten ve oğlunun daha iyi bir eğitim almasını istediğini, bu nedenle karşı tarafın talebini kabul ettiğini söyledi. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin bir içtihadında bu ödemelerin nafaka borcunun hesabında dikkate alınması gerektiğine işaret edildiğini hatırlattı. Takip dönemi içerisinde bu suretle toplamk 26 bin TL ödeyen davacının takipte istenilen miktarın çok üzerinde ödendiğini ileri sürdü. Takip nedeniyle borçlu lmadığının tespitirne karar verilmesini istedi. Davalı kadın eski kocasının nafaka ödemekten kaçınıdğını öne sürdü. Mahkeme davanın kabulunüe hükmetti. Davalı kadının temyizi üzerine devreye giren Yargıta, kararı bozdu. Yeniden yapılan yargılamada Mahkeme, ilk kararında direndi. Davalı kadın bu kararı da temyiz edince devreye bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. Emsal nitelikte bir karara imza atan Kurul; müşterek çocuğun okul ve servis giderleri için yapılan harcamaların iştirak nafakası borcuna mahsuben yapıldığına ilişkin bir açıklama yoksa iştirak nafakası borcu devam edeceğine hükmetti. Kurul mahkeme kararını bozdu.

Yargıtay'dan direksiyon başında uyuyan sürücü için şok karar Haber

Yargıtay'dan direksiyon başında uyuyan sürücü için şok karar

Direksiyon başında uyumadan kaynaklanan trafik kazalarına dair yargıdan önemli bir karar çıktı. Uykusunu yeterince almadan direksiyon başına geçen genç adam, gündüz vakti şehirlerarası yolda, eşinin uyuduğu sırada bir anda kendinden geçti. Bir anlık dargınlık sebebiyle karşı şeride geçerek karşı yönden gelen otomobille çarpıştı. Kazada 1 kişi öldü, üç kişi yaralandı. Sanık sürücü hakkında Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'taksirle öldürme' suçundan dava açıldı. Mahkeme, kazanın taksirden kaynaklandığına hükmetti. Kazada ölen kişinin yakınları kararı temyiz edince devreye Yargıtay 12. Ceza Dairesi girdi. Sürücünün direksiyon başında uyuduğunu beyan ettiğine dikkat çekilen kararda; "Sanığın kolluk ifadesinde eşinin sağda uyuduğunu kendisinin de bir anlık dalgınlıkla uyuyakaldığını, çarpışmanın etkisiyle uyandığını, kazanın kendisinin uyuması ile kullandığı aracın karşı şeride geçmesi nedeniyle olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır. Savcılık ifadesinde de bir anlık dalgınlıkla uyuyakalarak karşı şeride geçtiğini beyan ettiği ortadadır. Dairemiz yerleşik uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda direksiyon başında uyuma neticesinde meydana gelen kazalarda sanıkların Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 22/3. maddesinde tanımlı bilinçli taksir hükümleri uyarınca sorumlu tutulması gerektiği, direksiyon başında uyuması nedeniyle kazaya sebebiyet veren sanık hakkında TCK'nın 22/3. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır. Hükmün bozulmasına oybirliğiyle karar verildi" denildi.

Yargıtay'dan anlaşmalı boşanmayla ilgili emsal karar! Haber

Yargıtay'dan anlaşmalı boşanmayla ilgili emsal karar!

Yargıtay Genel Hukuk Kurulu, "Evde oturmaya devam edileceğine ve evde bulunan eşyaların kime ait olacağına ilişkin anlaşma mal rejiminin tasfiyesine engel olamaz" kararına verdi.      İHA muhabirinin İçtihat Bülteni’nden edindiği bilgiye göre, “Davacı vekili müvekkili N.C.'nin belirtilen mallar yönünden davalı Ö.N. edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklı alacağının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10 bin TL alacağın davalıdan tahsilini” talep etti.    Davalı vekili cevap dilekçesinde; “tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166. maddesinin 3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verildiğini, buna göre birbirlerinden maddi ve manevi tazminat taleplerinin bulunmadığını, mahkeme içi ikrar niteliği bulunan beyanı doğrultusunda davacının eldeki davayı kesin hüküm nedeni ile açamayacağını” ileri sürerek davanın reddini savundu.        Mahkeme davayı reddetti    Aile Mahkemesi “tarafların boşanma dava dosyasında yaptıkları protokol sonucunda anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verildiğini, imzalanan bu protokolün duruşmada doğru olduğunu kabul ettiklerini, protokolde “boşanmanın fer’isi niteliğindeki velayet, nafaka, kişisel ilişki dışında davalının davacıya ait evde oturmaya devam edeceği, evde bulunan eşyaların davalı Nazan'a ait olacağı ve birbirlerinden başkaca maddi manevi taleplerinin olmadığının belirtildiği, bu protokol uyarınca taraflar arasında boşanmanın fer’îleri dışında kalan yönlerden de anlaşma sağlandığı, bu beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.        Yargıtay 8. Hukuk Dairesi kararı bozdu     Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, “Davacı Nazan'ın boşanma protokolündeki ve protokolü doğruladığı 05.02.2013 tarihli oturumdaki boşanma dava dosyasındaki beyanı, boşanmanın fer'i niteliğindeki mali konulara yönelik olup, mal rejiminin tasfiyesi dolayısı ile eldeki dava konusu yapılan malvarlığına ilişkin bir açıklama içermemektedir. Mal rejiminin tasfiyesi boşanma davasının eki niteliğinde olmadığından; boşanmayla birlikte karara bağlanması zorunluluğu bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak tartışılması ve tüm deliller değerlendirildikten sonra talebin esası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, protokolden ve mahkeme içi ikrardan hareketle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır” gerekçesiyle kararı bozdu.    Aile Mahkemesinin kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verdi ve direnme kararı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edildi.        Yargıtay Hukuk Genel Kurulu direnme kararını bozdu     Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, anlaşmaya dayanak 05.02.2013 havale tarihli protokolün 5. bendinde “Taraflar yukarıdaki şartlarda anlaşmış olup birbirlerinden başkaca maddi ve manevi talepleri ile mahkeme masrafı ve avukatlık ücreti talep etmeyecektir” hükmünün imza altına alındığı, Mahkemece yapılan yargılamanın 05.02.2013 tarihli duruşmasında eşlerin hazır bulunduğu, protokolün doğru olduğunu ve onayladıklarını, anlaşma metni dışında birbirlerinden karşılıklı maddi ve manevi tazminat taleplerinin bulunmadığını beyan ettikleri, Mahkemece gerekçeli kararın 7. bendi ile 05.02.2013 tarihli protokolün onaylanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda; eşlerin gerek anlaşmalı boşanmaya dayanak protokol metninden gerekse duruşmadaki beyanlarından aralarındaki mal rejimini tasfiye ettikleri sonucuna varılamadığı gibi, salt “davalının davacıya ait evde oturacağına ilişkin anlaşma hükmünden eşlerin mal rejimini tamamen tasfiye ettiklerini değerlendirmek mümkün değildir” diyerek yerel mahkemenin direnme kararını bozdu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.