Hava Durumu

Bir sosyolog gözüyle neler oluyor hayatta... Seden Bozbey...

null

Haber Giriş Tarihi: 08.06.2016 18:11
Haber Güncellenme Tarihi: 08.06.2016 18:11
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.lodoshaber.com
Bir sosyolog gözüyle neler oluyor hayatta... Seden Bozbey...

Ne zamandır röportaj yapmak istediğim bir isimdi Seden Bozbey...

Eşi, yani Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa, hatta ülke kamuoyunun tanıyıp bildiği bir isim.



Yıllar yılı Nilüfer'i CHP'nin kalesi yapmış, ne doktorlara, ne mühendislere kaptırmamış başarılı bir belediye başkanı.

Öte yandan, hiç de saklamaya lüzum görmeksizin, benim bizatihi torpillimdir. Yalnızca aile dostu olduğumuz için değil. Cadılarımın, dört-sekiz yaş aralığındayken, tam tamına dört yıl, fena halde gönlünü kaptırdığı insan olduğu için...

Sabahları okula giderken, Bozbey'in fotoğrafının olduğu tanıtım afişlerinin önüne arabayı mecburen çekip, "Allah'ım lütfen bir daha seçilsin. İki kere amin" diye ekspres hale getirilen çooook duayı kuzu gibi beklemişliğim var benim. Ya da okul çıkışı, seçim ofisine koştur koştur yetiştiğimiz pek çok "ya sabır..." Günüm...

Hasılı, mevzu derin. Torpili sağlam yerden.

Ancak, Bozbey'i (bir nevi kaptırdığımız) eşi nasıl biri?

İçten mi, değil mi? Havalı mı? Caka yapar mı? Ben kalkıp, "eşiniz size Belediye'de torpil yapıyor mu?" Diye sorduğum zaman nasıl davranır? Her ihtimale karşı gardımı alayım mı? Ne yapayım?.. Hiç bilemeden buluştuk, Seden Bozbey ve işi Mustafa Bozbey'le...

Sevgili Hande Koç, Pınar Gürel ve Aslıhan Güngörmez'in şahitliğinde sordum.

"Ambargo var mı?

Yok.

Sakıncalı soru var mı?

Katiyen...

Son kez soruyorum, emin misiniz?

Elbette... Buyrun lüten"

Dedi ve başladık.

seden-1.1

"Şu an Bozbey soyadını kaldıralım" dediği bölümde, yıllarca kendi ayakları üzerinde durmuş, çalışmayı yaşam biçimi haline getirmiş, Nilüfer Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürü olan sosyolog bir kadına soru sordum.

Yaşlılar, engelliler, kadınlar ve çocuklar için çalışmak O'nun bitmeyen hayali... Dez avantajlı her kim varsa toplumda, onlar için üretmeyi seçmiş.

Kadın Sığınma Evi, Huzurevi, Gençlik Merkezi gibi Nilüfer Belediyesi'nin bana göre gerçekten anlamlı proje ve hizmetlerinde O'nun imzası var.

Herkes için eşitlik diyen... Ama bunu gerçekten herkes için isteyen aktivist bir eşitlikçi.

"Benim işimle ilgili hırsım hiç olmadı ama mesleğime dair hayallerim de hiç bitmedi" derken samimiyetine inandığım... Sorulara yanıt verirken, fotoğraf çektirirken zerre kadar kasmayan, alabildiğine doğal ve samimi bir kadın.

Üstelik çok da güzel.

Bir de, hem O'nun, hem de Mustafa Bozbey'in aşka dair anlattıkları var ki...

Bu noktada aradan çekilip, sizi gerçek baharı yaşayan bu çiftin anlattıklarıyla baş başa bırakmak en doğrusu.

Bir ömür boyu mutluluk dileklerimle...

seden-1

* Sizi, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in eşi Seden Bozbey olarak tanıdık. Bu sıfattan bağımsız olarak soruyorum. Seden Bozbey kimdir? Hikayesi nerede, nasıl başladı?

Seden diyelim kısaca, Bozbey demeyelim. Sosyoloğum. Süleyman Demirel Üniversitesi'nden 2001 yılında sosyolog olarak mezun oldum. Daima sosyal alanda çalıştım ve işim gereği sosyal alanda çalışmak bana müthiş bir keyif veriyor, insanlara destek olmak müthiş bir keyif veriyor. Benim hayat tarzım daima çalışmak üzerine... Mutlaka bir işe yaramam gerekiyor. Sadece maddi anlamda düşünmüyorum çalışmayı, biraz da kendini gerçekleştirmeyle alakalı buluyorum. Benim de kendimi gerçekleştirme yöntemim bu. 2011 yılından beri Nilüfer Belediyesi'nde çalışıyorum. Başvurduğum günden bu yana da hep sosyal çalışmacılık yaptım Nilüfer Belediyesi'nde. Bir oğlum var. Uzun zamandır kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan bir kadınım. İşimi inanılmaz severek yapıyorum, büyük keyif alıyorum. Bu arada, keyifli olduğu kadar aynı zamanda zor bir işim var. Özellikle insanların travmalarıyla empati kurduğumuz dönemlerde iş gerçekten çok zorlaşıyor.

* Empati oranınız yüksek midir?

Önceleri çok fazlaydı, hani deriz ya doktorlar nasıl bakıyorlar o kana, nasıl ameliyat ediyorlar hastayı? Diye. Onun gibi, insanda bir alışma devresi oluyor ve o dönemden sonra biraz daha normalleşiyor. Çok zorlandığım zamanlar da oldu, bir hafta kendime gelemediğim durumlar da oldu. Öyle olaylar ki, kadının anlatıklarını dinledikten sonra bir hafta kendime gelemediğim zamanları bilirim. Nasıl bir sempati kurduysam artık... Zaten empati aşamasını geçiyor, sempati diyorum buna. Empatiyle birbirinden farklı olduğu için öyle söyledim, yanlışlık olmasın diye. Çünkü sempati kurmak onun olayını bire bir içselleştirmek oluyor, sanki o olayı yaşamış gibi oluyor. Empati kurmak ise onun olayını özümseyip destek olmak gibi. Aslında empati kurmak daha iyi sempati kurmaktan ziyade.

* Ben de sempati kurmayı öğrenmiş oldum bu sayede daha önce bir fikrim yoktu. Nilüfer Belediyesi'nde çalışmaktan memnun musunuz?

Nilüfer Belediyesi'nde çalışmaktan çok zevk alıyorum, çünkü yapmak istediğim her şeyi burada yapabiliyorum. Bu önceden de böyleydi, Başkan'la evli olmamdan bağımsız bir durum. 2012 yılında hazırladığım ve hayata geçirmek için çabaladığım, Olgun Gençlik Merkezi örneğin. Sordular, bu nedir? Diye. anlattım ve projeyi kabul ettiler. Burada iyi bir proje çıkarmak önemli. Benim işimle ilgili hayallerim var  ve bunları gerçekleştirmek için çalışıyorum.

seden-2

* Açalım mı o hayalleri?..

Çalıştığım müdürlükte yaptığım her şey benim hayalimdir, çoğu projenin altında imzam ya da katkı koymuşluğum vardır. Olgun Gençlik Merkezi benim çok yapmak istediğim bir şeydi. 2012 yılında yazdığım projeyi biraz geliştirdim şu anda onu açıyorum. İşte huzurevi... Bir tane daha yapıyoruz şimdi.  Yaşlılarla, engellilerle, kadınlarla, çocuklarla çalışıyorum, bunların hepsi benim hayalim olan işler. Belediyeye girdiğim günden beri Sosyal Destek Birimleri Müdürlügü'nde çalıştım ve orada sosyal çalışmacılık yaptım.  Evlere tespite gittim. İhtiyaç sahipleri var,  yaşlılar var, engelliler var, çocuklar var, dezavantajlı  topluluklar var. Bu grupların tespitiyle ilgilendik, evlere girdik tek tek, ihtiyaç analizleri yaptık. Daha sonra ihtiyaç analizlerine göre onların neye gereksinim duyduklarını ortaya çıkardık ve ekip arkadaşlarıyla birlikte oturup, biz bununla ilgili ne yapabiliriz? Diye kapsamlı bir çalışma yaptık. Sonuçta ortaya çeşitli projeler çıktı ve bu projelerin veya var olan projelerin uygun olup olmadığını baktık. Öncelikle, gerçekten ihtiyaç sahibi mi, degil mi? Bu belki ayrımcılık gibi gelebilir ama belirli bir kriter olmak zorunda. En özet haliyle, sosyal çalışmacı bunu yapar. Araştırma yapar, proje üretir ve kişilerin ihtiyaçlarına göre yönlendirme yapar. Bunların yanı sıra, iki yıl süresince Kadın Sığınma Evi'nde çalıştım. Orada da kadınların ihtiyaç analizi ve süreç takibini yaptım.

* Bu çalışmalar sırasında pozitif ayrımcılık yapar mısınız?

Ayrımcılık demesek... Yani bunu kelime olarak kullanmasak?

* Peki... Kayırır mısınız diye değiştireyim. Örneğin, kadınları kayırır mısınız?

Evet, kadınlara biraz daha fazla destek olmaya, yönlendirmeya çalışıyoruz. Hayatlarını kurarlarken yanlarında olmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken iteklemiyoruz, kendileri nasıl istiyorlarsa o şekilde hayat kuruyorlar. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar... Kim olursa olsun iteklemiyoruz, sadece yol gösteriyoruz. Seçim onların. Sosyal çalışmacı bunu yapmalıdır.

* Kadın Sığınma Evi... Sizin gözünüzle bakacak olursak... Orası nasıl bir yer?

Tabi, keyifle anlatayım orayı. Başta şunu söyleyim, çok severek yapıyorum işimi. En başından beri kadınlar ayrı bir önem taşıyor benim için. Oradaki hayatlar çok tramvatik. İnsanlar tarif edilemeyecek şeyler yaşıyor. Ensesti var, tecavüzü, tacizi var. Aileden, babadan, abiden şiddet var. Duygusal şiddeti var. Fiziksel şiddetin boyutları zaten başlı başına büyük bir sorun. Oradaki kadınlar yeni hayatlarına adım atacakları için sığınma evlerinin geçiş dönemi olması gerekiyor. Biz sığınma evi diyoruz ama aslında onlar orada yeni hayatlarına adım atmak için kendilerini toparlama evrelerini yaşıyor. Biz de onlara o toparlama evrelerinde neler yapabileceklerini gösteriyoruz.

* Oradaki kadınların nasıl bir profili var?

Sanılanın aksine, sığınma evine sadece eğitimsiz insanlar gelmiyor. Bir doktor da olabiliyor, bir öğretmen de gelebiliyor. Ama onlar da bastırılmış tipler. Ya kendi mesleklerini yapamamış ya da soyutlanmak zorunda bırakılmış insanlar. Elinde bir işi var, mesleği var, eğitimi var ama yapamıyor. Şiddet yüzüden bunu yapamıyor! Aslında bizim yaptığımız, onları bir şekilde izole etmek. Can güvenliği riski olduğu için bir müddet orada kalıyor veya gerekirse başka illere gönderiyoruz. İnanın çok zor hayatlar. İş yok, güç yok, para yok!

* Tam da bu noktadaki bir kadına nasıl yardımcı oluyorsunuz?

İlk başta o kadının tramvatik durumunu ortadan kaldırmaya  çalışıyoruz. Tabi ki tamamen kalkmıyor. Orada görev yapan psikiyatrist ve psikologlar. Tramvatik durumu atlatmaları gerekiyor çünkü yeni bir hayata adım atmak için sağlıklı düşünmek gerekiyor.

* Gönül rahatlığıyla, "bu kez oldu" diyebildiğiniz, yeniden tutunabilen kadınlara şahit oldunuz mu?

Tabi ki... Çok oldu üstelik. Hala görüştüğüm kadın arkadaşlarım var, kendi hayatlarını kurdular, şu anda çocuklarıyla birlikte ayakları üzerinde dimdik duran bir çok kadın var. Ama dediğim gibi, hayatı onlar seçiyor. Nasıl bir hayat sürmeyi  istediklerini onlar biliyor, biz sadece onlara yol gösteriyoruz. Tekrar kocasına dönen de oluyor, başka biriyle evlilik yapan da, pişman olup tekrar sığınma evine dönen de... Girip çıkıp, tekrar dönen de oluyor ama biz bunları ona önceden söylemiş oluyoruz. Yine de seçim onun diyorsunuz. Çok dirayetli kadınlar da var. Gerçekten çok güçlüler. Düşünün ki, kadın sığınma evine gelebilecek kadar güçlüler. Ben onların yerinde olsam bu kadar cesaret bulabilir miydim?.. Bilemiyorum. Aslında oradaki kadınlara da söylerim. Siz buraya gelerek cesaretin en büyüğünü gösterdiniz. Şu anda buraya gelerek, bu hayattan kurtulmak isteyerek zaten en büyük cesareti gösterdiniz diye.

* O kadınların yeni bir hayat kurabilmesi cesaret ve kararlılık gerektirmesi kadar, ekonomik olanaklarla da birebir orantılı bir süreç ve bu konudaki kamu desteği son derece yetersiz!

Evet. Maalesef biz belediye olarak maddi anlamda yardım yapamıyoruz. Bu konuda kısıtlanmış vaziyetteyiz. Kaymakamlıktan destek alıyoruz bu konuda, onlar yardım yapıyor ama bu yardım da çok büyük miktarda olmuyor. Kadının mutlaka çalışması gerekiyor. Başka türlü olmuyor. Kadınlara biz çeşitli işler bulmaya çalışıyoruz, ona uygun olacak kurslara gönderiyoruz. Eğer bir mesleği yoksa yapabileceği bir işi olsun en azından bir yere yönelsin istiyoruz. Çoğunlukla ilk etapta temizlikle başlıyorlar.

* Kurslar işe yarıyor mu gerçekten? Sen şu kursa gidersen sertifikanı alırsın, şurda işe başlayabilirsin diye yönlendirme yapıyoruz. Kadın gider kursunu bitirir ve ona uygun bir yere çoğunlukla belediyenin iş ofisi sayesinde ya da dışarıdan gelen talepler vasıtasıyla diyoruz ki, şurada işe başlayabilirsin

* Ya oradaki çocuklar?..

Evet, maalesef şiddet ortamında büyümüş, genelde şiddet görmüş çocuklar oluyor. Bir kısmı da taciz görmüş çocuklar! Onları Tabip Odası ile anlaşmamız olan çocuk psikiyatristlerine yönlendiriyoruz. Onların tramvatik dönemi atlatması yetişkinlere oranla biraz daha zor oluyor. Öte yandan eğitimleri tabi ki çok önemli. Okul çağı gelmiş çocuklar için gidip güzel bir okul buluyor, her çocuk gibi kaydettiriyoruz. Evet, belki diğer çocuklara göre biraz korumalı oluyor ama okullarını mutlaka bilgilendiriyoruz. Küçük yaşta olanları anaokulu ya da kreşlere yönlendiriyoruz. Ne yazık ki hayat eşit davranmıyor ama eğitim almak onların da hakkı, güzel oyuncaklarla oynamak onların da hakkı diye özel kreşlere yönlendirmeye çalışıyoruz. Sonuçta onlar da anneleriyle beraber atlatmaya çalışıyor o travmayı ve annelerinin kurduğu hayata uyum sağlamaya çalışıyorlar yeniden.

* En hazin olanı da bu evlerde çok kısa bir süre kalınabiliyor olması ve bu süre o çok büyük travmaların ardından yeni bir hayat kurabilmek için kesinlikle yeterli değil.

Evet süre altı ay. Gerçekten kısa bir süre ama uzattığınız zaman da süreç aksıyor. Uzun zamanın olduğunu bildiğinde daha bir rahatlayabiliyorsunuz. Çünkü zaten tramvatik bir durumdasınız ve bu kez de yeni bir hayata adım atmayı istememek ya da ötelemek ihtimali ortaya çıkabiliyor.

* Tamamen sıfır noktasına gelmiş kadınlar?..

Aslında bütün gücünü kaybetmş olmuyorlar ama bir rehavet oluyor insanda. Altı ay, bir yıl hiçbir şey yapmak istemeyebilir ama süreç ne kadar uzarsa yeni hayata tutunmaları da zorlaşıyor. Altı ay kısa görünse de çok ilerleme kaydedilebilecek bir süreç aslında. Diyaloğumuz onlar çıktıktan sonra da devam ediyor, onlar istedikleri kadar bizim onlarla görüşmelerimiz, psikolojik, sosyolojik anlamda, sosyal çalışmacıyla görüşmeleri devam ediyor, yönlendirmeler devam ediyor, ayni yardımlar devam  ediyor.

Siyasete hiçbir zaman ilgi duymadım

seden-3

* Siyasete ilginiz var ?

Yok...

* Bir politikacı eşi olarak hiç mi ilginiz yok?

Siyasete ilgim sadece vatandaş olarak, dışarıdan gözlemci olarak var. Açıkcası, çok da anladığım, ilgi duyduğum bir alan olmadı hiçbir zaman.

* Harika... Böyle diyerek daha soramadan, "ne olacak bu ülkenin hali?" Şeklindeki eşine az rastlanır orijinallikteki sorumu kadük ettiniz.

Eyvah... Soru kadük olmasın ama sadece dışarıdan gözlemci olarak söyleyebilirim.

* Çaresiz rıza göstereceğiz.

Siyasette gündemin çok farklı şeylerle döndüğünü düşünüyorum, aslında ele alınması gereken bir çok şey var. Örneğin, her yerde bas bas bağırıyorlar çocuk istismarı diye, kadınlar öldürülüyor diye. Her gün  duymadığımız, bilmediğimiz onlarca kadın ölüyor!

* Cinnet hali mi bu?

Önceleri toplumda böyle şeyler yoktu, şimdi fazlalaştı gibi bir şey yok aslında. Zaten vardı deşifre olmuyordu. Bir kere deşifre olduğu zaman bazı şeyler, medya hemen onun üzerine düşmeye başlıyor ve daha çok deşifre ediyor. Kadın cinayetleri hep vardı, çocuk gelin hep vardı. Biraz artış var tabi ancak, şöyle bir şey var, açık bir toplum olarak görünüyoruz dışarıdan ama aslında biz kapalı bir toplumuz. İnsanlar da bu açık toplumla kapalı toplum arasında bocalama yaşıyor. Kendi görüşüm ne kadar doğru bilemem ama bir bocalama yaşanıyor. Bir de işsizlik var, istihdamın önü kapalı, ekonomi dibe vuruyor ve bunların hepsi bir araya gelince bunalım dönemi oluyor. Çünkü bir gelgit yaşıyorsunuz. Bunların hepsi insanları bunaltıyor ve bu nedenle suça meyil artıyor. Ben böyle yorumluyorum kendimce

* Moda tabirle, farkındalığımız arttığı için mi,  bu döneme has bir patlama yaşandığını düşünüyoruz?

Medya artık bu olayların üzerine gidiyor ve gizli kalmasını engelliyor. Bir de, bizim zaten toplum olarak en kötü yaptığımız şey eğitim. Çocuklar zaten doğru düzgün yetişmiyor ki. Bir Milli Eğitim Bakanlığı'mız var, bir Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanımız var. Çok güzel, iyi niyetli ama maalesef çağdaş uygulama yok, öyle bir yaklaşım yok. Çocuklar kapalı, haremlik selamlık olmaya başlıyor. Cemaatte yetişen bir çok çocuk var. Bir taraftan toplum açık görünüyor, bakış açısı açık bir toplum, diğer taraftan böyle bir eğitim... O çocuklar iki arada bir derede kalıyor. Tabi en büyük sorun da ensest vakaları! Bakın, kapalı toplumlarda ensest olayı çok daha fazladır aslında. Ne kadar baskıcı, zorlayıcı bir toplumsanız aile içi taciz ve aile içi şiddet o  oranda artar.

* Çare?..

Çaresi eğitim bunun başka çaresi yok. Bir kere toplumsal eşitlik olmadan büyüyor o çocuklar. Eğitim sisteminde yanlışlar var. Hiçbir şeyden haberdar olmayan, cahiliye dönemindeki gibi kafa yapılarıyla devam ediyoruz. Farkındalığın artmasına yönelik eğitimler önemlidir. Öncelikle zaten öğretmenlerin bu eğitimi almaları gerekiyor ki, o şekilde yaklaşsınlar çocuklara, doğru eğitebilsinler. Öğretmenlerimizi yermek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum.

Mustafa Bozbey uyumlu bir çalışma arkadaşıdır

seden-4

[pull_quote_center]"Bazen uzmanlık alanlarından kaynaklı çatışmalarımız olabiliyor. Bir sosyologla bir psikoloğun çalıştığı alanla ilgili çok fazla bilgisi yok. Mesela LGBT'yi alalım ele. Eşcinseller, translar... Ben onlarla çalışıyorum ve bu O'nun çok yabancı olduğu bir alandı." [/pull_quote_center]

* Sempati kurmadan yanıtlamanızı istiyorum. Mustafa Bozbey çalışma arkadaşı olarak zor bir insan mı?

Katiyen zor bir çalışma arkadaşı değil.

* Objektif yanıt istiyorum?..

Gerçekten. Evlenmeden öncesi için de fikrim buydu. Anlattığınız zaman en azından dinliyor, diyor ki, bu niye böyle?  Ne amaçlıyorsun? Önce sizi dinliyor, sonra da kendi görüşlerini sunuyor. O projeyi reddetmiyor, sadece yanlış yerleri varsa eviriyor.

* Hiç ters düştüğünüz işler olmuyor mu?

Var tabi, olmaz mı? Bazen uzmanlık alanlarından kaynaklı çatışmalarımız olabiliyor. Bir sosyologla bir psikoloğun çalıştığı alanla ilgili çok fazla bilgisi yok. Mesela LGBT'yi alalım ele. Eşcinseller, translar... Ben onlarla çalışıyorum ve bu O'nun çok yabancı olduğu bir alandı. Tepki almaktan korkmaz da, ne olduğunu bilmediğin bir şeyi kabul etmek de zordur ya...

* Hassas bir konu.

Hadi kadınlara alıştık, yıllardır çalışılıyor kadınlarla ilgili. Eşitlik diyoruz ama bu eşitliğin içinde sadece kadın ve erkek yok ki. Eşitlikse LGTB'li bireyler için de eşitlik, herkes için eşitlik. Çocuk için, engelli bireyler için, LGTB'li bireyler için de eşitlik. Öncelikle bunu anlatmak ve O'nu ikna etmek gerekiyor. Bir iş yaparken bunun doğru yere gideceğini bilmesi gerekiyor. Şimdi gayet açık, LGTB konusunu bizimle birlikte savunuyor.

seden-5

* Nilüfer Belediyesi Bursa'da LGBT'li bireylerle ilgili çalışma yapan tek yerel yönetim kurumu bildiğim kadarıyla?

Türkiye'de var tabi ama Bursa'da yok. Bursa'da ilk bizim belediyemiz başlattı eşitlik biriminin altında.  En son listak anneleri geldi belki duymuşsunuzdur?

* Duymakla kalmadık haberini de yaptık.

Çok teşşekkür ederiz, LGTB'li bireylerin anneleri bunlar ve bir dernek kurdular. LGBT'li bir çocuğunuz var ve onun yaşadığı zorlukları, bu zorlukları nasıl aşmaya çalıştığını bilmeniz gerekiyor. Birbirlerine destek olmak için bir araya gelmiş insanlar var ve gelip bize burada onların deneyimlerini birebir anlattılar. Hakikaten dinlediğiniz zaman daha çok içselleştirmiş oluyorsunuz. Bu insanlar var ve bizden farklı değiller, sadece tercihleri farklı bu kadar! LGTB'li bireylere, bizden hiçbir farkınız yok, biz eşit bir toplumuz, biz eşitlikten yana bir belediyeyiz, bununla ilgili poitikamız var ve bizimle aynı haklara sahipsiniz diyoruz. En azından Nilüfer'de biz böyle görüyoruz diyoruz.

* Gücünüzün yettiği alan...

Evet, farkındalık yaratmaya çalışıyoruz, varlar diyoruz sivil toplum örgütleriyle çalışıyoruz. Özgür Renkler Derneği yeni kuruldu zaten. Şu anda yaptığımız şeyler farkındalığa yönelik çalışmalar

* Bu konuda sanırım ailelerin çocuklarının gerçeğine nasıl yaklaştıkları çok önemli.

Bursa'da şu ana kadar, benim çocuğum trans veya benim çocuğum lezbiyen diye gelen bir anne görmedim ama Özgür Renkler Derneği sayesinde sanırım bunu aşacağız gibi görünüyor.

* O çocukler ne tür taleplerle geliyorlar size?

Hiçbir şey istemiyorlar, sadece yaşama haklarını savunuyorlar, biz de varız diyorlar.

* Ve fakat, böyle varız!

Evet, budur. Herkesi olduğu gibi kabul etmek dedim ya, yaşamak istiyorlar sadece, istedikleri diledikleri gibi yaşamak istiyorlar. Onlar da sizin benim gibi iş istiyor, çalışmak istiyor.

seden-6

* Oysa en büyük sorun istihdam. Bu konuda Nilüfer Belediyesi'nin bu gençlere katkısı var mı?

İsteğimiz var ama nasıl desem, mesela benim müdürlüğümde bir sosyoloğa ihtiyacımız var. Bana başvuran bir sosyoloğa ben hiçbir zaman eşcinsel mi, trans mı diye bakmam. Mesleki olarak bakarım. Çoğu bu nedenden dolayı maalesef eğitimlerini bitirememiş gençler ve büyük bir çoğunun mesleği olamıyor. Diyelim ki, Nilüfer Belediyesi'ne herkes gibi  başvurdunuz. Nasıl katkınız olur? Buna bakıyoruz. Her iş başvurusunda değerlendirilen şeyler gibi onlar da hiçbir fark gözetmeksizin değerlendirmeye alınıyor.

Hiçbir zaman protokol merakım olmadı

 seden-7

[pull_quote_center]"Sadece ve sadece daha önceden yaptığım işi yapıyorum ve aynı koşullarda yapıyorum. Sonuçta iş arkadaşı olarak anlaşamadığımız konular da oluyor. O'nun savunduğu, benim savunmadığım şeyler de oluyor. O onu yapalım diyor, ben bunu. Dediğim gibi, işimle ilgili hırslarım yok benim, sadece hayallerim var, yapmak istediklerim var. En üstte, tepede olayım diye bir hedefim olmadı hiçbir zaman. "[/pull_quote_center]

* Evlenmenizin ardından, bir çok etkinlikte, törende, açılışta Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in yanında görüntü vermeniz, daha doğrusu kareye bu şekilde girmeniz zaman zaman eleştiri konusu oluyor.

Hiç öyle düşünmemiştim açıkcası. Benim oraya gidiş amacım, eşimi desteklemek, yanında durmak, fotoğraf karelerine girmek için değil. Belediye'nin etkinliği oluyor ve ben de kurumsal olarak bu belediyede çalıştığım için kurumun etkinliğine katılıyorum. Aslında orada başkan karısı olarak değil kurumun etkinliği olarak yer alıyorum. Bu benim kurumuma aidiyetimle ilgili olan bir şey. Önceden de katılıyordum, fark edilmiyormuşum demek ki. Benim rahatsız olduğum noktalardan bir tanesi de bu aslında. Ben oraya Başkan'ın eşi olarak değil, kurumumu temsilen gidiyorum. Başka diğer arkadaşlarım nasıl gidiyorsa ben de aslında o şekilde gidiyorum. Bu kadar basit.

seden-8

* Başkan sizi hiç mi kayırmıyor?

Belediye'de mi?

* Evet çalışma arkadaşı olarak?

Kayırma demiyelim de, işimle daha çok ilgileniyor, merak ediyor. Ne yapıyor diye merak edilesi bir alan. Sosyal işler genelde herkesin merakını cezbeder. Biraz da ondan kaynaklı bir merakı var tabi. Eşi olmamdan kaynaklı olarak yaptığım işe merakı artıyor da olabilir, ancak şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim ki, ben de O'ndan beni kayırmasını beklemiyorum. Sadece ve sadece daha önceden yaptığım işi yapıyorum ve aynı koşullarda yapıyorum. Sonuçta iş arkadaşı olarak anlaşamadığımız konular da oluyor. O'nun savunduğu, benim savunmadığım şeyler de oluyor. O onu yapalım diyor, ben bunu. Dediğim gibi, işimle ilgili hırslarım yok benim, sadece hayallerim var, yapmak istediklerim var. En üstte, tepede olayım diye bir hedefim olmadı hiçbir zaman. Çabalıyorum, bu kuruma faydam olsun ve tabi ki bir taraftan da eşime faydam olsun diye çabalıyorum. Protokol merakım olmadı hiçbir zaman. En son heykel açılış töreninde yaşadım. Heykeltraşlar gelip oturmuşlar, Kaymakam ayakta kaldı. Bunu gördüm. Ben de oturmuşum, baktım protokolde sıkıntı oldu, ben kalkayım dedim. Neticede ben kurumun müdürüyüm, burada oturmak zorunda değilim, arkada da otururum. Böyle şeyleri asla sorun etmem.

Röportaj: Özlem Buğday Yağmur - Fotoğraflar: Çiğdem Üney


İşte Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in,"Gerçek baharı yaşıyoruz, bunun adı aşk" diye tanımladığı evliliğini ilk kez anlattığı röportajı

bozbey-manset-1

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.