Hava Durumu

Oyuk Dünya Teorisi - Yeşil Çocuklar

Yazının Giriş Tarihi: 28.09.2017 17:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.09.2017 17:51
“Hiç kimse dillerini anlamıyordu. Kasabanın yargıcı olan Sir Richard de Calne’nin evine götürüldüklerini de her iki de çaresizlik içinde ağlıyorlardı. Önlerine konulan ekmek ve diğer yiyeceklerin hiç birine dokunmadılar. Daha sonra kız çocuğunun anlattığına göre bu sırada neredeyse ölecek kadar açtılar. Biraz ileride bulunan baklaların için açarak yediler. Bunun üzerine yanlarına yeni baklalar getirildi ve içleri verildi. Bunları büyük bir iştahla yediler. Bundan sonra başka da bir şey yemediler. Erkek çocuğu oldukça uyuşuk duruyor ve devamlı tedirgin davranıyordu, zaten bir süre sonra da ölmüştür. Kız çocuğunun sağlığı gittikçe iyileşecektir. Türlü yiyecekler yemeye başlayacak, zamanla derisi yeşil rengini kaybedecektir“ Yukarıdaki sözler12. Yy. yaşamış olan İngiliz tarihçi Newburgh’lu William’ın vakarüsnamelerinden bir alıntıdır. Olay 1100 yıllarında Kral Stephen zamanında (1135-54)  İngiltere’nin küçük bir kasabası olan Woolpit’te yaşanmıştır.  Bu küçük kasaba yakınlarında iki küçük yeşil çocuk bulunmuştur. Tutulan notun devamı şöyle devam etmektedir. “Kız İngilizceyi öğrendi ve nereden geldikleri sorulduğunda; tüm yaşayanlarının yeşil tenli olduğu güneşi olmayan bir yeri tarif etti. Büyük bir mağara içinde gezerlerken, erkek çocuk ile birlikte kalabalıktan ayrıldıklarını, kaybolduklarını güneşini gözlerini alan aydınlığını gördükleri yere yöneldiklerini ve böylece mağaradan dışarı çıktıklarını anlattı.” William’ın kayıtlarına göre kız geldikleri yerin Aziz Martin ülkesi olduğunu söylemiştir. Yine benzer bir olay  1883 senesinde İspanya’nın Banjos kasabası yakınında iki küçük çocuk bulunmasıyla tarihe notu düşülmüştür. Bunlar ne kaybolmuş ve ne de aileleri tarafından terk edilmiş çocuklar değildiler. Çocuklar tarlada gündelikçi olarak çalışan işçiler tarafından korku içinde ağlarlarken bulunmuşlardı. Sesleri duyan işçiler çevreyi araştırmışlar ve bir mağaranın hemen ağzında birbirine  sarılmış korku içinde ağlayan iki küçük çocuğu görmüşlerdi.Dilleri İspanyolca olmadığı için anlaşılamamaktaydı. En ilginci elbiseleri garip bir metalden yapılmıştı… Çocuklardan biri kız diğeri erkekti ve her ikisinin de rengi yeşilin değişik bir tonuydu. Çocuklar bakılmak için kasabaya getirildiyse de erkek olanı hiç bir şey yemediğinden bir süre sonra öldü. Kız çocuğu hayatta kaldı ve kendisini kurtaran İspanyol köylüleri ile birlikte yaşamaya başladı. Onların dilini öğrenince güneşi olmayan, devamlı karanlığın hüküm sürdüğü bir yerden geldiklerini söyledi. Nasıl geldikleri sorulduğunda; büyük bir patlama duyduklarını, “bir şey” tarafından fırlatıldıklarını ve kendilerini mağaranın önünde bulduklarını anlatıyordu. Yaşanılan olaylar birbirlerinden çok farklı dönemlerde ve nüfus yoğunluklarının şimdiki gibi olmadığı dönemlerdir. Yani bölgede kaybolan bir çocuk olduğunda ailesinin bulabileceği kimin olduğu bilinebilecek bir dönemdir. Bazı internet sayfalarında konuyla ilgili arsenik zehirlenmesinin sonuçlarıdır ,böyle bir şey olmamıştır dese de, ben doğru bulmuyorum. Ne kadar bir zehirlenme vakası da olda yaşadıkları yerlerin detayları kimilerinin  bilinmeyen dilleri gibi küçük nüanslar farklı bir kategoride değerlendirilmeleri gerektiğini düşündürüyor. Mutlak doğrularımız öğrenilmiş doğrularımızdır. Yeni bilgilerle her gün doğrularımız değişiyor.  Bu konudaki inancımı taze tutan sebeplerden biri de piri reisin haritasıdır. Hatta kaybolduğu söylenen diğer yarısıyla beraber. Piri reisin haritası dönemim diğer haritalarından çok daha farklı özellikler barındırıyor. Bizim işlediğimiz konuyla bağdaşan ve benim en çok üstünde durduğum kısmı ise şu; Piri Reis'in 1513¨te çizdiği Afrika, Amerika ve Güney Kutbu'nu gösteren harita, 1929 yılında ortaya çıkarıldı. Fakat çıktığında ortalığı karıştırdı. Çünkü Güney Kutbu'nun keşfi, haritanın çizilmesinden çok sonra, yani 1818 de gerçekleşmişti. Dahası, Piri Reis'in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti. Nasıl çizdi bu haritayı diye düşünmüyor musunuz? Haritasının nasıl çizildiği konusunda bir çok fikir var. Lakin fikirler o dönemde bunun olma itimalini azaltıyor. Çünkü yapılan incelemelerde çizimlerin bazı bölgeleri o kadar nizami ve gerçeğine yakın ki bu görüntüyü sadece havadan bir bakış açısıyla çizilebileceği üzerinde duruluyor. Rus tarihçi Sergey Manukov , çizilen haritanın bir benzerinin yapılabilmesi için ancak uydudan çekilen fotoğraflarla mümkün olduğunu söylüyor. Hatta “aslında harita bir fotoğraf çok benziyor sanki bir uydu aracı çizimi yapılan bir bölgenin üzerinden geçerken fotoğrafını çekmiş özellikle güney yarım küre inanılmaz ayrıntılı” demiştir. Yine rus uzmanın deyişine göre böyle bir harita çizebilmek için yüksek trigonometri bilgisine sahip olması gerektiği lakin trigonometrinin 18. asırda kullanılmaya başlandığını bu yüzdende durumun çok daha karmaşık bir hal aldığını söylüyor. Bu bulguların tamamı bence “dünyanın içinde” dediğimiz beklide farklı bir algı mekanizması içinde adını koyamadığımız bir şekilde var olan bir yaşamın olduğunu bize anlatıyor. Yıllar önce dünyadaki bir çok önemli kişiye giden bir mektup umudumuzun canlı kalmasını sağlıyor belki de; “Bütün dünyaya: Yeryüzünün içi boş ve yaşanılır durumda olduğunu beyan ediyorum. İçice konulmuş bir çok katı küreden meydana gelip kutuplarda bir girişi vardır. Bu söylediklerimin gerçek olduğunu ispat etmeye hazırım. Dünya bana yardım ederse yeryüzünün içini keşfedeceğim.” Cleves Symnes, Eski Piyade Yüzbaşısı
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.