Hava Durumu

Oyuk Dünya Teorisi 2 – Teoriyi Savunanlar

Yazının Giriş Tarihi: 22.08.2017 16:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.08.2017 16:51
Oyuk dünya teorisini sadece amiral Richard Eveln Byrd’dan dinlemek yetersiz gelebilir. Efsane ve Mitolojilerde de hep bir yeraltı dünyasından bahsedilmiştir. Yunan Mitolojilerinde, Sümer ve Babil kaynaklı Gılgamış Destanında, Hint Efsanelerinde, Eski Güney Amerika Medeniyetlerinde, İrlanda Efsanelerinde ve Kızılderili geleneklerinde hep yer altı dünyası anlatımları vardır. Gılgamış Destanda Gılgamış Enkidu'ya yer altında yaşadıklarını ve gördüklerini sorar. Enkidu'nun yanıtı şöyledir; "Söyleyemem arkadaşım! Söyleyemem! Sana yeraltı dünyasında gördüklerimi anlatacak olursam, sen oturup ağlamalısın, Ve ben de oturup ağlamalıyım.” Tibet ve kuzey Hindistan söylencelerinde Şamballa adlı bir yerden bahsedilir. Hindistan ve Tibet’teki eski yazıtlar, Şamballa’yı antik çok eski bir krallık olarak tanımlıyorlar. Saklı krallığın varlığına dair ilk anlatılanları Tibet Budizm’inin kutsal kitapları olan “Kanjur” ve “Tanjur”da bulabilirsiniz. Geleneksel anlayışa göre, Şamballa, karlı dağlardan oluşan bir çemberin içindedir. İnanılmaz güzellikte olan Şamballa, zenginliklerle doludur. Modern bir yer olan “Pırlanta Sarayı’nın başkent “Kalapa”da olduğu iddia edilir ve Şamballa Kralı hükümdarlığını burada sürdürür. Pırlanta Sarayı’nda iki şaşırtıcı şey vardır; “Tepe Pencereleri” ve “Sihirli Ayna.”Tepe pencereleri başka dünyalardaki hayatları görme imkânı sağlarken, Sihirli Ayna ise Kral’ın uzaklardaki olayları izlemesine imkân veriyor. Saklı Krallığın çok daha şaşırtıcı özellikleri var; örneğin eski yazıtlarda ‘Rüzgâr gücünde olan taştan atlardan’ ya da taştan uçaklardan bahsediliyor.  (buna benzer anlatımlar Atatürk’ün kayıp kıta Mu için yaptığı çalışmalarda da var, önceki yazılarda anlatmıştım) Dini inanışlarda da yer altındaki bir bölgeden bahsedilir. Dinsel ögelerde bu yer daha çok dinine düşkün olmayan, dinin kuralları dışında çıkanlar için azap bölgeleri olarak betimlenmiştir. Hıristiyan inancında günahkarlar öldükten hemen sonra bir uçurum olan, cehenneme inerler ruh ve vücutlarıyla azap çekerler. Hell, Hölle, İnferno (Aşağıda olan), "Fegefeuer" (Silip süpüren ateş) sözcükleri ile ifade edilen Hıristiyan cehennemi yerin altındadır ve oraya inilir. Buradaki yeraltı kavramı dünyanın derinliklerini; çoğu zaman dünyanın merkezini (dünyanın kalbini) ifade eder. Ateş ve ısı cezanın temel unsurlarıdır. İslam inancına göre inkâr edenlerin ve gaflet içinde bulunanların günahları ölçüsünde kalacakları yer, aşağıda bulunan “cehennem”dir. Cehennem kelimesi Arapça kökenli olup ismini Kudüs’ün güneyinde bulunan Hinnom (ibr. Gözyaşı) Vadisi’nden (Ge-Hinnom) alır. Önceleri ateşe atılarak kurban ayinlerinin yapıldığı daha sonraları kentin çöplerinin yakıldığı bu vadi Yahudi inancına göre yer altında bulunduğuna inanılan ateş gölüne giriş kapısıdır. Kuran’a göre ölümden sonra inkâr edenler cehenneme atılır. Yedi kapıdan girilen bu mekân aşağı doğru sıralanan yedi kata sahiptir. Bu katlardan en üstekinin adı Cehennem, en alttakinin adı Haviye’dir. Cehennemin en dibi Gayya Kuyusu ile son bulur. Her birinin azabı üstündekinden daha şiddetlidir ve inkar edenler günah derecesine göre fiziki ve manevi azap görür. Karanlık, nemli ve sıcak olarak tasvir edilen bu mekânda temel azap ateştir. İslam eskatoljisinde zikredilen başka bir yeraltı unsuru Kuran’da Dabbet-ül Arz (Yeraltından Çıkacak Olan Canlı) kavramıdır. Kıyametin alametleri arasında belirtilen bu varlık kıyamete yakın toprağın altından çıkacak ve onun sayesinde mü’minler ve kâfirler belli olacaktır. Efsaneler dinsel yazıtlar ve söylencelerin dışında bilinen yakın diyebileceğimiz tarihte oyuk dünya teorisi adıyla ilk olarak, 1692’de, kendi adını taşıyan Halley Kuyruklu Yıldızını keşfeden İngiliz Gök Bilimci Jeofizikçi, Matematikçi Mucit Edmund Halley (1656-1742) tarafından “içi boş dünya” olarak kullanıldı. Ortaya koyduğu bu fikre göre; Dünya içi boş 800 km kalınlığında bir kabuktan ve kabuğun içinde de aynı merkeze bağlı iki iç kabuktan ve en içte de, yani merkezde Merkür, Venüs, Mars benzeri bir çekirdekten ibaretti.  Halley’e göre, sadece dünya yüzeyinde değil, iç kürelerde de hayat vardır. Bu hayatlarda da medeniyetler bulunmaktadır. Kutup ışıkları dediğimiz auroraların, yani kutuplardaki ışımaların sebebi, yeraltındaki dünyaların atmosferlerinin kutuplardaki ince kabuklarından sızan gazlardır.  Halley 1692’de bu görüşü ortaya attığında, halen dünya iç yapısı hakkında oluşmuş olan görüş ortada yoktu. [caption id="attachment_297122" align="alignnone" width="210"] “Halley’in Dünyanın İç Yapısı hakkındaki görüşü”[/caption]   Tüm zamanların en iyi matematikçilerinden biri olarak kabul edilen Leonhard Euler’da (1707-1783) oyuk dünya teorisi destekleyenler arasındandır. Yaptığı çalışmaların bütünü hakkında yazdığı eserler 70 cildi aşmıştır. İsviçre ve Rusya’da uzun yıllar öğretim görevliliği yapmıştır.   Bulduğu formülleri saymakla bitiremeyiz. Leonhard Euler’de İçi Boş Dünya teorisini desteklemiştir. Euler’e göre de, dünya içi boş bir kabuktan ibaret olup merkezinde 1000km. çapında bir güneş ve kutuplarında da delikler vardır.   Peki dünyanın gelmiş geçmiş en büyük mucitlerinden birinin de bu konuda bir fikri olduğunu söylesem? Nikola Tesla çağının ilerisinde bir mucitti. Bugün kulladığımız sayısız makina onun sayesinde ellerimizde. Teslanın da oyuk dünya teorisi hakkında düşünceleri oldukça netti. Tesla yaşadığı, maddeciliğin  ve materyalizmin şaha kalktığı dönemde bu fikirlerini açıklaması halinde kendisinin bilim dünyası tarafından linç edileceği ve aşağılanacağı korkusuyla bu görüşlerini açıklamaktan imtina ettiğini söylemektedir. Tesla’ya göre; “Dünya’nın çekirdeğinde lav denen eriyik sıcak bir şey yoktur, burada büyük bir boşluk vardır. Bu boşlukta yaşayan çok gelişmiş bir yaşam vardır. Magma denen tabaka Dünya’nın çekirdeğinde değil, Dünya’nın kabuğunun içindedir. Kabuk içinde bulunan madenlerde büyük miktarda elektrik yükü vardır. Yerkabuğu hareketleri esnasında, kabukların birbirlerini itmesi sonucunda meydana gelen büyük basınç ve sürtünme sonunda maden bölgelerinde ortaya çıkan elektrik arkları ve sürtünmeden kaynaklanan ısı nedeniyle madenler eriyerek yerkabuğunda lav boşlukları yaratmaktadır. Belli bir miktara ve basınca erişen bu lavlarda yerkabuğunun ince olduğu veya çatlakların bulunduğu özellikle denize yakın noktalardan yüzeye çıkarak yanardağları oluşturmaktadır. Yoksa yanardağlar iddia edildiği gibi binlerce km derinlerdeki çekirdekten gelmemektedir.” Bugün oyuk dünya teorisi dediğimiz bu teorinin, geçmişte çok farklı şekillerde anıldığını gördünüz. Şekillendirilen inançlar dönemsel olarak farklılık göstermiştir. Dinlerin daha etkin rol oynadığı dönemdeki inançlar bugün dünyanın içinde ateş olduğuna inanmamızın ilk sebepleri olabilir. Her halükarda dünyanın içine yolculuk edilebileceğimizi, dünyanın içinde bir yaşam olduğunu ezoterik anlatımlarla görüyoruz. Peki ya dünyanın içinden geldiğini söyleyen yeşil çocuklar? Bir sonraki haftada bu konuyu anlatacağım…
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.