Hava Durumu

KURBAN BAYRAMINI BEKLERKEN

Yazının Giriş Tarihi: 05.07.2022 15:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.07.2022 03:29

İbadet ettiği zamanlarda mutlu olan ulu bir kişi, Allah’a ulaşmak için arzu ettiği kadar ibadet etmekte zorlandığını fark edip çöle çekilmiş.

Senelerce bir yudum su, birkaç hurma ile tüm zamanını ibadet ederek geçirmiş. Esen yelle, kumlarla, kurtla kuşla, böceklerle konuşmuş. Yaratılanlarla bütünleşmiş. Bu dünya ve öbür dünya üzerine çok kafa yormuş. Bilgeleşmiş. Hırslarından,  zaaflarından temizlenmiş. Onun böyle yaşadığı bir sebeple duyulmuş ve feyz almak için ziyaret edenleri olmuş. Bu ziyaretçiler gün geçtikçe çoğalmış. Yaşadıklarını, bildiklerini onlarla paylaşmış ulu bilge.  Sevenleri çoğalmış.

Bir Ramazan günü başkentten davet almış. Bir eşeğin sırtında başkente gelip bu davete katılmış. Kalabalıklar karşılamış onu. Çok saygılı davranmışlar. Elini öpmekle yetinmeyip eteğini de öpmüşler. Kısacık bir süre içinde olağanüstü bir kalabalık müthiş tezahüratlar kuşatmış etrafını. Ağlayanlar, dokunmak isteyenler… Ertesi gün, çöle geri dönmek için şehirden çıkacakken ahalinin kendisini uğurlamak için birbirlerini ezdiklerini görmüş. Elini heybesine sokmuş, bir dilim ekmek çıkarmış ve hepsinin gözünün önünde ekmeği ısırmış. Önce o karmaşanın yerini korkutucu sessizlik almış ardından “Zındık bu, sahtekâr oruç yiyor” diye bağırarak yuhalamaya başlamışlar. Taşa tutmuşlar. Bağıra çağıra da dağılmışlar. O da çölün yolunu tutmuş.

Bir adam takılmış ihtiyarın peşine. İhtiyar arkasından gelenin farkındaymış elbette ama bir süre sessizliğini koruyup öylece yürümeye devam etmiş.  Sonra da yavaşlayıp yanına gelmesini beklediğini belli etmiş arkasındaki kişiye. Önce yan yana durmuşlar, sonra göz göze bir süre öylece kalmışlar. İlk adam başlamış söze. Demiş ki: “İhtiyar, ben seni tanırım. Sen Allah korkusu olan bir adamsın. Neden orucunu bozdun onca insanın gözü önünde?” İhtiyar cevaplamamış, yürümeye devam etmiş. Adam ısrarcıymış. O da yürümüş, bir yandan da sormaya devam etmiş. Sonunda ihtiyar anlatmaya başlamış:

“Öyle çok sevgi ve saygı gösterdiler ki bir an oldu, kendimi fazla önemsemeye başladığımı fark ettim. Biraz daha sürse böbürlenecektim. Az kalmıştı. Orada kalıp onların bu hallerine kendimi kaptırabilirdim. Çok korktum.  Ekmeği ısırdım ki beni isterlerse taşlasınlar ama bu tuzağa düşmeyeyim. Kibir yanıma yaklaşamasın. Şimdi yine kim olduğumun, sıradan bir kul olduğumun, bundan başka da bir şey olmadığımın farkındayım. Çöle dönebilirim.

Bu, Müslüman geleneğe ait çok eski bir mesel!

Müslümanlığın şekilciliğe teslim olmayan zarif yüzünü anlatır. Çok üzülerek şunu söyleyebilirim ki kaba saba dindarlığın revaçta olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Mütevazılıktan uzak bir kibir dindar olmakla övünenleri esaret altına almış sanki.

Niyetim dini, dindarlığı öğretmek değil elbette. Ben samimiyetle inanmaktan son derece mutlu biriyim. “Güzel ahlak” ile anılmanın büyük bir onur olduğuna inanırım.  

Müslümanlığı gerçek anlamıyla yaşamaya gönüllü biri her ibadeti Allah rızası için yapar, sadece kendisinden sorumlu olduğunun bilincinde olur. Oruç tutmak, namaz kılmak, zekât vermek, kurban kesmek, hacca gitmek bu dinin farzlarıdır ve inananlar için yapılması bir üstünlük değil, bir gönüllülüktür. Sadece şeklini öğrenip özüne boş verdiğimiz, felsefesini yok saydığımız bir dini de ya korkulacak bir hale getiriyoruz ya da böbürlenmeye çeviriyoruz.

 Kurban Bayramı yaklaştı. İnanmak insanı kabalıktan, hoyratlıktan korumalı. İtinalı, dikkatli, nezaketli olmayan birinin samimiyetine inanabilir misiniz?

Dilerim “Acemi Kasap” diye bir de sanki hak verilmiş gibi ifadelerin arkasına saklanan insanlardan uzak durulan, yaralanan değil yararlanan insanları göreceğimiz, çocukların bayram gibi bayram yaşayacakları anlarla dolu bir bayram olsun.

Sevgilerimle…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.