Erdoğan, Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'nde konuştu: Meclis'e başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları nasıl unutabiliriz?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Meclis'e başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz, nasıl unutabiliriz? Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi'nin kapısında nöbet tutan CHP'yi ve özgürlük düşmanı zihniyetini nasıl unutabiliriz? Bunları unutmadık, unutmuyoruz ve hiçbir zaman unutmayacağız." dedi.

Haber Giriş Tarihi: 05.12.2025 16:27
Haber Güncellenme Tarihi: 05.12.2025 16:27
https://www.lodoshaber.com

Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'ne katılan Erdoğan, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 91. yıl dönümünü kutlayarak, "Doğrusu kadınlar bu anayasal haklarını uzun yıllar salahiyetle, liyakatle ve özgürce kullanamadılar. Mesela başörtüleri dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar, üniversiteyi kazandıklarında karşılarında ikna odalarını buldular, kimi zaman kılık kıyafetlerinden, kimi zaman mezun oldukları okullardan ötürü ayrımcılığa uğradılar. 28 Şubat'ın baskıcı atmosferinde binlerce kadın eğitim, çalışma, kamuda çalışma haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Kadınlar yıllarca inanç değerleriyle okulları, eğitimleri, meslekleri arasında çok travmatik tercihler yapmak mecburiyetinde bırakıldı. Bunların hepsini beraber yaşadık." dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Dün başlayan ve yarın sona erecek zirvemizde önemli meseleler masaya yatırılacak. Bu kapsamda Türkiye'de şehircilik vizyonu ve konut politikası, şehircilikte kadın ve aile politikaları, akıllı şehirler enerji yönetimi ve dijital dönüşüm, göç, göçmen politikaları, iklim değişikliği gibi başlıklarda paneller düzenlenecek, meseleler açık yüreklilikle değerlendirilecek.

Şurası bir gerçek ki kırsaldan kentlere doğru göçün artmasıyla birlikte tüm dünyada kadın odaklı şehircilik politikalarına duyulan ihtiyaç her geçen gün kendisini daha fazla hissettiriyor. Kadınların omuzlarındaki yük giderek daha da ağırlaşıyor. Kadınlardan bir taraftan geleneksel sorumluluklarını yerine getirmeleri, diğer taraftan da çalışma hayatının içinde bizzat yer alarak aile bütçesine destek olmaları bekleniyor. Kadınlar eskiden olduğu gibi hem aileyi çekip çevirmeye çalışırken hem de çalışma hayatının zorluklarını omuzlamak zorunda kalıyor. Aynı şekilde savaşların, çatışmaların, ekonomik krizlerin yükünü herkesten fazla kadınlar çekiyor. Dolayısıyla değişimi, teknolojiyi, aşırı ve sağlıksız şehirleşmenin getirdiği sorunlarla üç boyutlu şehircilik tasarımını konuştuğumuz bir dönemde tertiplenen bu zirveyi çok sağlıklı buluyorum.

Şu hususun altını dikkatle çizmek istiyorum. İdeal ve adil bir toplumsal hayat ancak kadınların söz ve hak sahibi olmalarıyla mümkündür. Toplum hayatında olduğu gibi şehir hayatı ve yerel yönetimlerde de kadınların etkin olmaları kritik önemdedir. Çünkü her şehir, insanların topluluk halinde yaşadığı her yerleşim birimi aynı zamanda o insanların evidir. Kadının olduğu yerde barış olur, birlik olur, dirlik olur, kadın elinin değdiği yerde huzur ve düzen olur. Kadının güçlü olduğu yerde ilerleme olur. Tıpkı medeniyetimiz gibi. Şehirlerimizin de anaç karakterde olması işte bu hakikatin tezahürüdür.

Kadınların kurucu aklı o kadar kıymetli ki bunu gündelik hayata eşlerden birinin vefat ettiği ailelerde çok net görebiliriz. Eşlerden evin erkeği rahmetli olursa kadın dirayetiyle, şefkatiyle aileyi kanatları altına alarak tüm bireylere sahip çıkar. Eşi vefat ettikten sonra o ocak sönmüyorsa başında kadın olduğu içindir. O aile dağılmıyorsa kadının kurucu ve kuşatıcı fıtratı sayesindedir.

81 vilayetimizde yerel yönetimlerde çalışan tüm kadınlara, siyasete ve belediyelere kadın eli değdiren tüm hanım kardeşlerime el kalbi selamlarımı gönderiyorum.

Bugün ülkemizde kadın hakları açısından önemli bir düzenlemenin 91. yıl dönümüdür. 1930 yılında önce belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı elden eden kadınlar, 4 yıl sonra 5 Aralık 1934'te Anayasa ve Seçim Kanunu'nda yapılan değişikliklerle milletvekili seçme ve seçilme hakkı kazanmıştır. Böylece ülkemizde kadınlar Avrupa'daki hemcinslerinden çok daha evvel seçme ve seçilme hakkına kavuşmuşlardır.

1930 ve 1934'te yapılan düzenlemelerle kadınların mücadelesi onurlandırılmıştır. Gazi Mustafa Kemal bu hakkın verilmesinin ardından şöyle demiştir:

'Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak bugün Türk kadının önündedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır.'

"Kadınlar başörtüleri dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar"

Doğrusu kadınlar bu anayasal haklarını uzun yıllar salahiyetle, liyakatle ve özgürce kullanamadılar. Görünür görünmez birçok engelle karşılaştılar. Mesela başörtüleri dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar, mesela üniversiteyi kazandıklarında karşılarında ikna odalarını buldular, mesela kimi zaman kılık kıyafetlerinden, kimi zaman mezun oldukları okullardan ötürü ayrımcılığa uğradılar. 28 Şubat'ın baskıcı atmosferinde binlerce kadın eğitim, çalışma, kamuda çalışma haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Kadınlar yıllarca inanç değerleriyle okulları, eğitimleri, meslekleri arasında çok travmatik tercihler yapmak mecburiyetinde bırakıldı. Bunların hepsini beraber yaşadık.

"Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi'nin kapısında nöbet tutan CHP'yi unutmayacağız"

Biliyorum ki şu an bu salonda bulunan tüm arkadaşlarımın da önemli bir kısmı bu ayrımcılığı iliklerine kadar yaşadı. Şimdi ben buradan soruyorum Meclis'e başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz, nasıl unutabiliriz? Okullarda, üniversitelerde yürütülen cadı avını nasıl unutabiliriz? Unutmayın '411 el kaosa kalktı' manşetinin temsilcisi olduğu karanlığı nasıl unutabiliriz? Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi'nin kapısında nöbet tutan CHP'yi ve özgürlük düşmanı zihniyetini nasıl unutabiliriz? Bugün sesleri eskisi kadar çok çıkmasa da medyada, sosyal medyada, iş dünyasında, siyasette, bürokraside varlığını halen devam ettiren kadın hakları cellatlarını nasıl unutabiliriz? Bunları unutmadık, unutmuyoruz ve hiçbir zaman unutmayacağız.

Her ne kadar kadınlar seçme ve seçilme hakkını 91 sene önce elde etmiş olsalar da maalesef bu haklarını hiçbir kısıtlama olmadan kullanmaları uzun, sancılı, zorlu bedellerle dolu bir mücadeleyi gerekli kılmıştır. Türkiye kadın hakları konusunda kelimenin tam manasıyla altın yıllarını bizim dönemimizde yaşıyor.

Mahkeme kapılarından ayrılmayan muhalefete, kadın hakları meselesini marjinal ideolojilerine paravan yapan çeşitli yapılara rağmen başardık. Bu mücadeleyi sonuna kadar sizlerle birlikte sürdüreceğiz.

Türkiye'nin kalkınmasında, gelişmesinde bilhassa vatandaşa dokunan hizmetlerin icrasında mahalli idarelerimiz hayati roller üstlenmektedir. Belediyeler iyi çalıştığında, halka iyi hizmet ettiğinde, merkezi idarenin vizyonunu tamamlayıcı bir işlev görmektedir. Tersi durumda ise vatandaş hak ettiği hizmete kavuşamamakta, iller ve ilçeler arasında halka sunulan hizmetlerin kalitesinde fark oluşmaktadır.

"Hizmet ve eser yerine reklamı önceleyen kifayetsiz kişilerin yönetiminde belediyelerimiz hızla irtifa kaybetti"

2019 seçimleri sonrasında el değiştiren birçok belediyede bunu bizzat tecrübe ettik. Hizmet ve eser yerine reklamı önceleyen kifayetsiz kişilerin yönetiminde belediyelerimiz hızla irtifa kaybetti. Daha önce pürüzsüz işleyen hizmetlerde aksaklıklar yaşanmaya başladı. Trafik, toplu taşıma, temizlik hizmetleri, çevre düzenlemeleri gibi temel hizmetler alanlarında bırakın iyiye gitmeyi sorunlar derinleşti, kronikleşti, büyüdü, daha da içinden çıkılmaz hale geldi. Bu sorunlar özellikle yolsuzluk, rüşvet, irtikap, kamu malını talan etme, bunun yanında ahlak ve hukuk dışı skandalları ne yazık ki Türkiye'yi bir tahribatla karşı karşıya bıraktı. Bütün bunları eklediğimizde ortaya çok daha vahim bir tablo çıkıyor. Biz 86 milyonun sorumluluğunu taşıdığımız için, kötü gidişe engel olmak adına her türlü çabayı gösteriyoruz. Belediyelerin yetişemediği yerlere biz ulaşıyoruz. Kaynakların verimli kullanılması için elimizden geleni yapıyoruz. Hizmet etmek isteyeni desteklerken milletin malının çarçur edilmesine de yasal sınırlar çerçevesinde müsaade etmiyoruz. Bundan sonra da aynı çizgide bu yola devam edeceğiz. Hiçbir ayrım yapmadan şehrine hizmet edenin yanında, şehrini yağmalayanın karşısında olacağız."

Kaynak:T24