Öteki Sinemanın Sıradışı Efendisi: Federico Fellini

null

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.lodoshaber.com
 Yeni gerçeklik kavramının başını çeken, eşsiz düşgücünü sinemaya aktaran, sinema tarihinin kült fimlerine imza atmış efsane yönetmen...

Kadınları her zaman sinemadan daha çok sevdi. O kadar mükemmeliyetçiydi ki, hiç bir filmini sinemada izlemedi. Sete gidinceye kadar hangi sahneyi nasıl çecekeciğine dair fikri olmadı.

Hayatı boyunca yönettiği 27 film sayısız ödül aldı.

Partileri, bayramları, imza taleplerini, sıraya girmeyi, Noel süslemelerini, resmi yemekleri, birisinin şerefine kadeh kaldırmayı ve Humphrey Bogart’ı hiç sevmedi.

Ve tıpkı hayranlarının dediği gibi, bir insan yalnızca kendi iyiliği için, belli bir yaşa gelmeden önce en az üç Fellini filmini mutlaka izlemeli.

LodosHaber

[dropcap type="3"]S[/dropcap]inema tarihinin, gerçeküstü dahisi Federico Fellini, 20 Ocak 1920‘de, çekeceği filmlerde mecazi anlamını hiç eksik etmeyeceği İtalya'nın Rimini kasabasında doğdu.

İlkokul eğitimini, Rimini'deki San Vicenzo rahibelerinden aldı. Bu baskıcı okullarda gecen öğrencilik yıllarını hiç sevmedi. Belki de bu yüzden, sonraki yıllarda çekeceği filmlerinde, din adamlarına ve "kiliseden mucizeler yaratmasını bekleyen" halka eleştiri getiren bir yaklaşım içerisinde oldu.

Fellini on yaşındayken evden kaçıp bir sirke girdi. Çocukluk çağının tutkusu olan sirkler, çadır tiyatroları ve palyoçalar sinema sanatını en çok etkileyen olguların başında geldi.

1938'de üniversiteye kaydını yaptırdı fakat derslere devam etmek yerine, 1938'de gittiği Floransa'da, haftalık bir mizah dergisinin yanı sıra, bilimkurgu çizgi romanlarında çalıştı.

Fellini'nin bir sonraki hedefi gazeteci olmaktı. Bunun için Roma'ya gitti, fakat burada da amacına ulaşamayıp, çizdiği karikatürleri satarak geçimini sağladı.

Eğitim hayatı hiç iç açıcı olmayar Fellini, uzun yıllar sonra liseyi “Amarcord” filminin çekimleri sırasında dışarıdan bitirebildi.

Roma Açık Şehir Filmi İle Sinemaya Adım Attı

Roma'da, Yönetmen Roberto Rosselini'yle dostluk kuran Fellini, 1945'te onun yönetmenliğini yaptığı "Roma Açık Şehir" filminde çalışmaya başlayarak sinema ile tanıştı.

1943 yılında, daha sonra filmlerinde de birlikte çalışacağı, oyuncu Giulietta Masina ile evlendi.

1950 yılına gelindiğinde, ilk filmi “Luci Del Varieta“yı Alberto Lattuada ile birlikte yönetti. Filmin senaryosu kendine aitti.  Ardından tek başına çektiği “Lo Sceicco Bianco“ geldi.

La Dolce Vita-Tatlı Hayat Dönüm Noktası Oldu

Fellini için dönüm noktası, 1960 yılında çektiği “La Dolce Vita“ Tatlı Hayat oldu. Başrollerinde Marcello Mastroianni ve Anita Ekberg’in yeraldığı filmle tüm dikkatleri üzerinde topladı. Oscar’a 4 dalda aday olan film, tek bir ödül alabildi.

Ve Fellini Artık Usta Yönetmenler Arasında

Fellini, Tatlı Hayat'la yaptığı süksenin ardından, 1963 yılında “8½“, 1969‘da “Satyricon“, 1972‘de “Roma” ve 1973 yılında “Amarcord” fimlerini çekti.

Ardarda gelen bu başarılı filmler sayesinde Fellini artık usta yönetmenler sınıfına kabul edilmiş oldu.

Usta yönetmen, her ne kadar yeni gerçekçilik akımının içinde yer alsa da, daha sonra fantezi dünyaları ile ilgili filmler yapmayı tercih etti. Filmleri üzerinde detaylı çalışmayı seven Fellini, fillerinin her aşamasını kendisi yönetti.

Dahi yönetmen, başarılı sinema kariyeri boyunca dört kez En iyi Yabancı Film Oscar'ını aldı. 1993'de ise meslek yaşamında gösterdiği başarı için özel bir Oscar'la onurlandırıldı.

Fellini Sineması

Filmleri yeni gerçekçilik akımında konumlandırılan ünlü yönetmen, yılların ilerlemesiyle imgeler ve fantezilerle örülü bir dili benimsedi.

Çektiği filmleri bir kez olsun izlemeyen Fellini’nin bu alışkanlığı mükemelliyetçi yapısına dayandırııldı.

Fellini’nin sete gelene kadar o gün ne çekeceğini tam olarak bilmemesi de Fellini efsanelerinden biri oldu.

İnsanların yaşamından bölümleri, onların umutlarını, hayallerini, kadın-erkek imgelerini beyaz perdeye yansıtan yönetmenin filmlerinin karakteristik özelliklerinden biri de, oldukça kilolu, iri göğüslere sahip güzel, ancak her koşulda anaç kadınlara filmlerinde yer vermesidir. Sinemasının bu karakteristik özellikleri, günlük yaşama “Fellini Kadınları” kavramını kattı.

 27 filme hayat veren ünlü İtalyan yönetmenin başyapıt niteliği taşıyan dört filmileri: “8 ½”, “Tatlı Hayat”, “Ayaklar” ve “Ruhların Julyeti"dir.

Özellikle “8 ½”, 108 farklı ülke yönetmenince sinema tarihinin en önemli 10 filminden biri olarak seçilmiştir.

Bu filmde, yaratma sıkıntısı ile ilgili kaygı taşıyan, ilham perisini kaybetmiş bir yönetmenin iç sıkıntılarını anlatan Fellini, bir anlamda kendi başından geçen olayları beyaz perdeye yansıtır.

Bunların Hiçbirisini Sevmedi

31 Ekim 1993'te Roma'da yaşamını yitiren dünya sinemasının uçuk ve sıradışı yönetmeni, "Fellini Fellini’yi Anlatıyor" adlı kitapta yer alan söyleşide hayatında neleri sevmediğini şöyle sıraladı:

‘Partileri, bayramları, işkembeleri, görüşmeleri, yuvarlak masaları, imza taleplerini, sümüklüböcekleri, seyahat etmeyi, sıraya girmeyi, dağı, sandalları, transistörlü radyoyu, lokantalardaki müziği, genelde  müzik dinlemeyi, garip hikayeleri, futbol seyircilerini, baleyi, Noel süslemelerini, gorgonzola peynirini, ödül verilmesini, istridyeleri, Brecht’ten sözedilmesini, resmi yemekleri, birisinin şerefine kadeh kaldırmayı, nutukları, davet edilmeyi, bir şey hakkında fikrimin sorulmasını, Humphrey Bogart’ı, küçük sınavları, resim sergilerine davet edilmiş olmayı, genel provaları, elyazmalarını, çayı, papatya çayını, havyarı, herşeyin ilk gösterim öncesi gösterimini, özdeyişleri, gerçek insanı, gençlerin filmlerini, teatralliği, ateşli çalışmayı, soruları, Pirandello’yu, güzel manzaraları, para yardımını, siyasal- psikolojik ve tarihsel filmleri, kepenksiz pencereleri, bağlanmayı ve bağlanmamayı, ketçabı sevmem.’

 LA DOLCE VİTA -TATLI HAYAT

Bu efsane filmin, 1963 yılında İtalya’da gösterime girmesi, büyük bir skandal olarak kabul edildi ve Vatikan, "ahlaksızca' diye nitelendirdiği filmi yasaklamaya çalıştı. Ancak İtalyan halkı filme sahip çıkınca, kilisenin yapacak bir şeyi kalmadı.

Film, İtalyan sosyete çevrelerinin çürümüşlüğünü bir magazin gazetecisinin (Marcello Mastroianni’nin canlandırdığı Marcello Rubini) etrafında anlatır.

Usta yönetlen bu filmde, mucize bekleyen kilise bağlılarıyla dalga geçerek izleyiciği, ‘neden ve niçin’ sorularıyla baş başa bırakır.

Fellini bu sansasyon uyandıran filmde ayrıca,  sosyetenin ar damarının un ufak olup kaybolduğu eğlence anlayışlarını gösteren sahneleriyle, zengin ve şımarık sınıfın yanında yer almadığını da dolaylı bir anlatımla ortaya koyar.

Fellini Fimleri

1950 - Luci del Varieta (Varyete Işıkları)

1952 - Lo Sceicco Bianco (Beyaz Şeyh)

1953 - I Vitelloni (Aylaklar)

1954 - La Strada (Sonsuz Sokaklar-Yabancı Film Oscar'ı)

1955 - Il Bidone (Kalpazanlar Çetesi)

1957 - Le Notti di Cabiria (Cabiria'nın Geceler-Yabancı Film Oscar'ı)

1959 - La Dolce Vita (Tatlı Hayat-Oscar)

1962 - Boccacio 70

1963 - 8½ (Sekiz Buçuk-Yabancı Film ve Kostüm Oscar'ı)

1965 - Giulietta Degli Spiriti (Ruhların Giulietta'sı)

1968 - Şeytanın Kurbanları (Histoires Extraordinaires) 1969 - Satyricon

1970 - I Clowns (Palyaçolar)

1972 - Roma

1973 - Amarcord (Yabancı Film Oscar'ı)

1976 - Il Casanova di Federico Fellini

1978 - Prova d'orchestra (Orkestra Provası)

1980 - La Città delle Donne (Kadınlar Şehri)

1984 - E la Nave Va (Ve Gemi Gidiyor)

1986 - Ginger e Fred (Ginger ve Fred)

1987 - Intervista (Görüşme)

1990 - La Voce della Luna (Ayın Sesi)