
Bursaduysun.com yazarlarından Bursalı Usta Gazeteci Enver Akasoy, ders niteliğinde ibretlik bir yazı kaleme aldı.
Yazısında, Bursa'da işlenen son kadın cinayeti üzerinden, erkek törörünü sorgulayan Enver Akasoy, bu tip haberlerde hem "eril" hem de çağdışı" ifadeler kullanan meslektaşlarını da hem eleştirdi, hem de gazetecilik dersi verdi. İşte Enver Akasoy'un o yazısı:
Bir gazetecilik faciası üzerine…
Çok üzüldüm. Hem de iki kere üzüldüm. Hatta üç! Durduramıyoruz cinayetleri. Koruyamıyoruz kadınlarımızı. Bursa’daki erkek terörünün kurbanı bu kez bir öğretmen. Gözü dönmüş cani ise bir polis. Kentin en işlek yerlerinden biri olan Sur Yapı civarında yaşanıyor olay. Hem de herkesin gözü önünde. Kamera kayıtları var. İnsanın kanı donuyor. Bu nasıl bir ruh halidir arkadaş! Yeni ayrıldığı eşini önce araçtan indiriyor. Sonra belinden tabancasını çıkartıp sıkıyor! Eski eşiyle birlikte yanındaki erkeği de vuruyor. Üstelik; İkisini de başlarından. Doğrudan öldürme kastıyla hareket ediyor. Taammüden. Öyle yazılıp çizildiği gibi cinnet falan değil. Cinnet olsa, kendine de sıkardı! Meslektaşım Özlem Buğday Yağmur da bu konuda benim gibi düşünüyor. Dikkatimi çekti yaptığı paylaşım. Diyor ki; Neymiş? Cinnet getirmişmiş! (miş) Getirme kardeşim cinnet falan. Getirme! Ya da, velev ki geldi… Git kendini öldür. As, kes, ne yaparsa yap. Cinnetin gelince, en cinnetli halinde kendine zarar ver. Ağzına yüreğine sağlık sevgili Özlem. * Peki; Haber nasıl duyuruldu? ‘Kadın öğretmen ve dostu öldürüldü’ diye… Ayıp, ayıp… Genç meslektaşlarıma hep söylerim… Sakın ha! Bu gibi durumlarda sevgilisi, dostu gibi ifadelerden kaçının diye hep anlatmışımdır. Olayın yaşandığı gün yine aynı uyarı görevimi yaptım. Bir kadının yanında bir erkeğin olmasına nasıl böyle çirkin bir yakıştırma yapılır? Çamur at izi kalsın… Varsayalım gönül ilişkisi yaşıyorlardı! Bize ne bundan kardeşim! Çok mu önemli kişilerin özel hayatı. Kaldı ki boşanma gerçekleşmiş. Bu saatten sonra… Evli evine, yolcu yoluna… Biz ne yaptık. ‘Cinnet geçiren polis eşi ve dostuna kurşun yağdırdı’ diye başlıklar attık. Bravo… Yıldızlı koca bir aferin bunu yapanlara! Ne güzel iş başardınız. Biliniz ki; Bu habercilikle Yasemin öğretmenle birlikte yakınlarını da öldürdük. Dedim ya; İlk üzüntüm Yasemin öğretmenin yitip giden canı için. Her ne olursa olsun hiçbir şey ölümü meşru kılmaz. İkincisi; Yanındaki kişi için dostu dedik… Ve üçüncüsü; Onu da öldürdük. Oysa; Ertesi gün hatanın farkına varılıyor ve erkeğin yaşadığı, ancak durumunun ağır olduğu bilgisi yer alıyor haberde. Ne gerek var böyle kafa karışıklığına. Evet; Sıcak olaylarda bilgi kirliliği çok olur. Ama; Her kulaktan duyma bilgiye itibar edince de işte ortaya çıkan sonuç. Ne kadar vahim değil mi? Hem sonra; Bazı platformlarda mağdur rolündeki eli kanlı polis için birtakım emniyet mensuplarının da ‘Meslektaşımıza geçmiş olsun’ demelerini aklım bir türlü almıyor. * Önerim; Bu üzücü haberdeki hatalar zinciri İletişim Fakülteleri’nde ders konusu olmalı. Gelecekteki meslektaşlarımıza denmeli ki… Sizler böyle gazeteciler olmayın!. Bunun adı habercilik değil. Mesleğe 38 yılını vermiş bir gazeteci olarak itiraf ediyorum. Ben böyle bir gazetecilik yapmadım. Hata olur… Ama; Bu affedilir gibi değil. Hem sonra; Bizim zamanımızda bu gibi hatalar yapanı anında kapı önüne korlardı. Tavsiyem; Eşleri tarafından katledilen kadınlarımızın acı haberini duyururken ‘ağır tahrik’ indirimini kapma derdindeki caninin ‘Aldatıldım’, ‘Dostu vardı’ gibi sözlerine kanıp ne olursunuz onun suçunu meşrulaştırmayın. Teyit almadan öldürmeyin birilerini. Güvenilirliğimizi yitirmeyelim. Yok etmeyelim itibarımızı. Bitirmeyelim kendimizi!
Kaynak: Bursaduysun.com