Hava Durumu

Ve Tarkan ve Selçuk Türkoğlu ve Turgay Erdem ve yalan olan Nilüfer ve İnşaat Mühendisleri Odası

Yazının Giriş Tarihi: 20.02.2022 12:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.02.2022 04:11

Aslında, Tarkan'ın "Geçcek" şarkısı üzerine oluşan geyik ağırlıklı tuhaf siyasal ayrışmaya girmekti niyetim.
Kendimce ti'ye alacak, bir pop şarkısının nelerede kadir olduğunu, bu denli büyük oranda önem atfedilmesini asla anlayamadığımı falan yazacaktım. 
Konumuz başka olmasına rağmen, bir kuplecik değinelim. Hatrımız kalmasın.
Tarkan, benim sevdiğim ettiğim bir isim değil. 
Hoş (kendi özelinde) sevmediğim bir isim de değil. 
Bir karşılığı, bin anlamı, ehemmiyeti falan yok bende. (Tıpkı diğer popçular gibi.)

Yalnız, "Kuzu kuzu" şarkısıydı yanılmıyorsam, kızların epey bi küçük olduğu dönemde çok işe yaramıştı. 
Çocuklara bin dereden su getirilerek yemek yedirilebilen o zor zamanlarda, Tarkan ekranda "Kuzu kuzu"yu söyler ve çocuklar da transa geçerken, içine kerevizinden, brokolisine kadar ne varsa boca ettiğim ve gerçekten hiç bir insan evladının severek yiyemeceği ne kadar yemek, çorba varsa, tabağın dibini görürdük Tarkan sayesinde. 

O kadar... 
Ben zaten pop sevmiyorum. Pop müzik sevmiyorum, pop şarkısı sevmiyorum. Pop'çu sevmiyorum.
Ben, popüler kültür adına ortaya getirilmiş hiç bir şeyi sevmiyorum. 
En az yüz yıl öncesini anlatan bir dönem filminin platosu gibi asıl hayatım. Günümüzün genel geçer her şeyine mel mel bakarak yaşıyorum. 
Yavaş'ı seviyor ve özlüyorum. Yavaş olmayı, yavaş yaşamayı istiyorum ama "çabuk" kavramına ifrit oluyorum. Trendleri sevmiyor ve takip edemiyorum. 
Hoş, trendleri de dahil  popüler kültür de beni hiç sevmiyor. 
Sünmüş evliliklerin, huysuz karı kocaları gibiyiz. Didişe didişe, alabildiğine uyumsuz, sevimsiz...
Hasılı bana göre durum, fevkalade GAZOZ bir ürün olan yeni bir  "Tarkan şarkısı"ndan ibaret.
İken, buna saatler ve hatta günlerce mesai harcanabilmesidir asıl yazı-yorum konusu. 
İzlemedim ancak, koca koca yorumcular saatlerce ekranda bunun üzerine konuşmuş tartışmış.
Ne fena bir zaman israfı!  
Bilemiyor ki insan... 
Çok mu vaktiniz var? Ömrünüz mü çok uzun? Başka tasanız mı yok?

***
Ne demiş Tarkan? 
"Geçcek" demiş. 
E desin... Diyebilir, Diyebilmelidir. (Kime ne?)
Şarkı siyasi de olabilir. Siyasi mesaj da içerebilir. Tarkan, siyaseten de bir şeyler söyleyebilir. (Olsaydı keşke. Ancak olmaz. Eşyanın tabiatına aykırı... Kesin bilgi. İzleyin ve  görün.)
Netekim, şunu en şaşkınımız dahi bilir ki, popüler kültür ürünü olup, popüler kültüre hizmet eden hiç bir şarkıcı, siyaseten taraf olmaz. Olamaz! Yemez zira! (Hele ki, Tarkan'dan bahsediyoruz. Allah'ını seven aklını başına toplasın.)
Netekim Tarkan da, şarkısının tanıtımının yeterince yapıldığını, şarkı üzerinden döndürülen o sakil tartışmalardan maksimum faydanın sağlandığını, daha da önemlisi, bundan sonrasının faka basmak olacağını gördüğü an geri vites olayına girmiştir.
Yok, "o günlerde çok bunalımdaydım."

"Yok, "pandemi, virüs..." 
Diye kıvırdı bir güzel. Kıvırır da elbet. Daha da çok kıvıracak!  
Adam, adı üzerinde pop ikonu!.
Pop yapıyor. Popüler kültür işi yapıyor. 
Parayı da hamuduyla üstelik, bu kültüre ayak uydurduğu ve bu kültürün taleplerine yanıt verdiği sürece kazanıyor. ("Pop" dediğin şeyin, "popüler" kelimesinin kısaltılmış hali olduğunu vurgulamaya gererk var mıydı? Onu da bilemedim ama neme lazım, deyip yazdım yine de. Bir kenarda bulunsun.)
Herkes-hepsi misyonu kadar yer kaplar bu hayatta.
Sen hangi beklentiyi yüklersen yükle, popüler kültür ikonundan başkaldırı ruhu çıkartamazsın! 
Temel sorun, (Fanları kusuruma bakmasa keşke...) Tarkan gibi bir popüler kültür ürününden ve o ürünün tüm zamanlardakine benzer bir şarkısından, yüksek siyasi beklentilere giren insanlar ve hatta siyasilerdir.  
Bu ülkenin gideceği ilk seçimde iktidarı belirleyecek tek bir gerçek var. O da, ekonomi! 
Vesileyle, geçiniz Tarkan'ı, şarkısını falan. Fevkalade tali mevzular bunlar.

***

Dedik ve geçtik İYİ Parti İl Başkanı Selçuk Türkoğlu'na.
Ben, Tarkan şarkısına kafa yoran bunca insan n'aapıyor? Diye gündeme göz gezdirirken, İYİ Parti İl Başkanı Selçuk Türkoğlu meğer gündem olmuş Bursa'da!
Kısaca özetleyelim:
Selçuk Türkoğlu, İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi'nin bilmem kaçıncı genel kuruluna katılmış, "hayırlı olsun" kabilinden.
Ki, son derece olağandır. Tarih boyunca siyasiler, meslek odalarının genel kurullarına katılmıştır.
Ancak bu kez tuhaf şeyler olmuş.

Ki, o da şöyle:
İlgili genel kurula katılan AK Parti Bursa Milletvekilleri Ahmet Kılıç ve Atilla Ödünç ile CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın'a söz verilmiş. Onlar da çıkıp kürsüye, "Genel kurulunuz hayırlara vesile olsun" minvalinde konuşmuş. 
Ardından CHP'li Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem'e söz verilmiş. O da konuşmasını yapmış.
Genel kurula (Sadece bir gün önce davet edilen ve buna da hafiften içerlediği öne sürülen İYİ Parti Meclis Grup Başkanı ve Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu şehir dışında olduğundan) İYİ Parti'yi temsilen sadece İl Başkanı Selçuk Türkoğlu ve beraberindeki arkadaşları katılmış.
Konuklar konuşmalarını yapıp, divan da "e bitti artık, konuşacak başka kimse yok" deyince, Selçuk Türkoğlu, "Ben de varım. Konuşmak isterim" diye hatırlatmış.
Derken, oda eski Başkanı (Görevi bugünkü genel kurulda devretti) Mehmet Albayrak söz alarak, genel kurul tavırlarının siyasi konuşma yaptırmaktan uzak olduğunu vurgulamış kürsüden.

Selçuk Türkoğlu'nun bu olay üzerine tepesi atmış!
Arkadaşlarıyla birlikte genel kurul salonunu terk etmiş. (Bu arada, iddia o ki, Türkoğlu daha genel kurul salonuna girerken ve Mehmet Albayrak da ev sahibi sıfatıyla konuklarını karşılarken, Türkoğlu'nu görünce-gördüğü gibi, daha en başından, "Biz genel kurulumuzda siyasi konuşma yapılmasını istemiyoruz" demiş. Bu da önemli bir detay olarak şurada dursun.)

***
Az sonra yazacaklarıma Selçuk Türkoğlu da çok şaşıracaktır. Ancak bu kez Selçuk Bey haklı.
Genel kurulda, siyasilerin siyasi  konuşma yapmasını istememek genel kurul sahibinin en doğal hakkıdır.
Ancak, unutulmamalı ki, milletvekilliği de bal gibi siyasi bir pozisyondur. 
Hatta, baştan aşağı siyasi bir pozisyondur.

Kulislerdeki bir kısım iddia der ki:
 "Selçuk Türkoğlu, Millet İttifakı bileşeni bir siyasi partinin temsilcisi olması hasebiyle konuşturulmadı!"
Hımmmmm...
Öyle olsa, CHP'li Vekil Erkan Aydın konuşturulmazdı. 
Öyle olsa, CHP'li Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem konuşturulmazdı. 
Onlara söz verildiğine göre, genel kurulda yaşanılanı en iyi ifadeyle "Saygısızlık" olarak betimleyen Selçuk Türkoğlu neden konuşturulmadı?
Konuşmasına her şartta siyaset katacağından, konuşmasında illa ki siyasi mesajlar vereceğinden endişe edildiği için mi?
Türkoğlu'na sordum, "konuşma hakkı verilseydi ne diyecektiniz?" diye.
"Öncelikle bir nezaket konuşması olacaktı. Hayırlı olsun diyecektim ve bir de, meslek örgütlerinin kentin geleceği ile ilgili olarak kamunun haklarını koruması gerektiğini söyleyecektim" dedi.

Bu kadarla kalır mıydı?
Sanmam. 
Ben olsam kalır mıydım?
Kat-iyen...
Ve fakat, her şartta Selçuk Türkoğlu'na bir haksızlık yapılmıştır. 
Madem ki, AK Parti ve CHP milletvekillerine söz hakkı verildi. Bu durumda, İYİ Parti adına genel kurula katılan Türkoğlu'na da o kürsü, (siz de canını çıkarmayın anlamında) lisanı münasiple siyasi konuşma yapmaması istenilerek verilmeliydi.
Millet İttifakı'nın bir diğer paydaşı olan CHP'ye, vekilli, belediye başkanlı konuşma hakkı tanı, İYİ Parti İl Başkanı'na set çek!
Neden acaba?.. (Gıybet kulisleri der ki, vaziyet Bursa'daki CHP-İYİ Parti çekişmesinin bir neticesidir. İnşaat sahasındaki üstünlüğünü sürdüren CHP, İYİ Parti'yi dışlatmıştır!)

***
Oysa ben inşaat mühendisi olsam, o kürsüye mesela Selçuk Türkoğlu değil de, Turgay Erdem çıksın istemezdim!
Mimli diye istemezdim.
Nilüfer'in içler acısı hali nedeniyle istemezdim.
Nilüfer'e baktıkça kahroluyorum diye istemezdim. 
Nilüfer'de yeşil alana-park alanlarına dahi ranta yönelik inşaatlar yaptığı için istemezdim.
Bari Üç Fidan Anıtı'na rant dikmeseydiniz!
Diye istemezdim.  

***
Ya da ben, yanlış meslek odası ile ilgili yazıya, yanlış yorum yapıyorum sanırım.
Bilemedim harbiden.
Mimarlar Odası'na mı yakışırdı bu yazı?
Şehir Planlamacıları'na mı?
BARO seçimlerinde mi yazılmalıydı?

Hepsi daimi susmuşken, ortada kalmış bu yorumun yeri neresi olmalıydı?
Kendisine, SİT alanında, su havzasıda kallavi KAÇAK ŞATO yapan bir adama kimse sesini çıkarmamışken???
Tüm meslek odaları, tatlış tatlış gülümsemeye devam etmişken...
Kime, ne diyorum?..
Kimden, ne türden bir medet umuyorum?
(Da, inşaat mühendislerine laf etmeye kalkıyorum...)

***
Bu koşullarda da zaten yazının sonunu bağlayamıyorum. 
Son bölüm kayıtlardan silinsin. Tarkan münasiptir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.