Hava Durumu

Tonla yalanın arasında alenen sormak bana düştü. Can Ertan Neden Öldü?

Yazının Giriş Tarihi: 14.02.2022 21:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.02.2022 09:28

Tonla yalanın arasında alenen sormak bana düştü
Can Ertan Neden Öldü?

Ne kötü, ne hüzün, ne hazan günlerden geçiyoruz.
Alabildiğine sentetik ve samimiyetsiz korkakların arasında nasıl bir hayat yaşıyoruz?
Sıtkım zaten sıyrılmıştı, şu son günlerde kalan dibini de sıyırıyorum aklım almadan, fikrim ermeden.
"Pes!" Diyorum...
Yetmiyor, üzerine bir de "Yuh!" Diyorum.
***
Malum, bir kaç gün önce, bilhassa Bursa'da perişanları oynayan gazetecilik mesleğinin yüz akı isimlerinden birini, Sevgili Can Ertan'ı yitirdik. 
Can zaten alacaklı gitti bu dünyadan, manen ve hatta maddeten alacaklı gitti.
Sömürülmüş emeği, hiç edilmiş hakları, ödenmemiş alacakları, süren davalarıyla alacaklı gitti.
İşin vahimi, Can'a yakın olan insanlar, eşi dostu, Can'ın sömürülmüş hakları, sömürenlerin yanına kar kalmasın diye günlerdir vekalet alınabilecek bir akraba arayışında... 
Vesileyle, bu yazının ana temasına geçmeden önce çağrı yapmış olalım. 
Sevgili Can Ertan'ın hayatta kalan akrabaları aranıyor, yaşarken hakkını gasp edenler hukuk karşısında bedel ödesin diye.
Can, yaşarken bazı haklarının gasp edildiğini anlatıyordu. Anlatmakla kaldığı kısmına bu dünya koşullarında yapacak çok fazla bir şey yok ne yazık ki. 
Kiminin sütüne, kiminin de vicdanına kalmış. 
Hasılı, mahsuplaşılabilmesi zor bir dönem.
Bazı hak gaspı iddialarını ise eşe-dosta anlatmakla kalmadı, dava açtı. Duyduğum kadarıyla da o davalar sürerken Can hayatını kaybettiği ve şu ana kadar hayatta olan bir akrabasına denk gelinemediği için, o hak arama mücadelelerinin de kadük kalması soz konusu.
Ki ne fena...
Ki ne hazin...
Giden için değil... Asla değil.
Bilakis, kalan için... 
Can'ın, "Hakkımı gasp ettiler, emeğimi sömürdüler" diye dava açtıkları için ne fena...
Düşünsenize... Kabil değil artık helalleşmek. 
Şayet hakkını gerçekten de yediyseniz. Emeğini gerçekten de sömürdüyseniz...
........!!!!
Tut ki, bu saatten sonra b.k gibi paranız oldu. O kadar çok para ki, koyacak yer bulamıyorsunuz. Gel gelelim, Can öldü. Yok... 
Ne yapsanız helalleşemiyorsunuz. Helallik alamıyorsunuz. 
Ne korkunç, ne berbat, ne sefil bir yaşam... 
Ancak ben bu yazıyı, Can'ın gasp edilmiş ekonomik haklarının, yaşarken sömürüldüğünü iddia ettiği için açtığı davaların peşine düşmek için yazmadım. O fasıl, Can'ın hukukçu eşinin dostunun işi. 
Bana, Can'ın ardından bu ikinci yazıyı yazdıran sebep çok farklı.
Çok ama çok daha hazin. Çok daha önemli.
Üstelik, hazirunun hal ve gidişine ve karnından konuşanların, yalan söyleyenlerin, gerçeği gizleyenlerin çoğunluğuna bakılırsa riskli de bir yazı.
Ki, zerre kadar umurumda değil.
Dolayısıyla soru gelsin:
Can Ertan neden öldü?
Korona'dan mı? Beyin kanamasından mı? Kalp krizinden mi?
Neden?..
Herkes bir kere ölür. Ve onun da tek bir sebebi olur. 
Oysa ne çok yalan var Can'ın ölüm sebebine ilişkin!
Ne çok giz, ne çok sır var!
Bu minvalde kimi şaşkın, kimi şımarık, kimi ne oldum delisi olarak dolanan tümünüze soruyorum:
Can neden öldü?
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin resmi belgesine göre Can Ertan, bulaşıcı hastalık (Korona) kaynaklı doğal ölüm sonucunda aramızdan ayrıldı.
Belgeye göre, Can Korona oldu ve öldü! 
Koskoca Tıp Fakültesi'nin resmi belgesi yalan olamayacağına göre, diğer tüm iddiaları sorgulamak bize, gereğini yapmak da yetkililere düşer!
***
İddia odur ki...
Sevgili Can, son bir kaç gün boyunca kendisini iyi hissetmiyordu. Grip benzeri şikayetleri vardı.
Derken, yakınları (o gün) Can'dan haber alamadı. Bunun üzerine o yakınları, yakın hissettiği birilerini aradı. Can'ın evini girildi ve Can yerde yatarken bulundu!
Can, ilk olarak Acıbadem Hastanesi'ne götürüldü. PCR testleri negatif çıkmasına rağmen akciğerlerinde Korona lehine bulgulara rastlantı. 
Hastane, tedavi için yüksek bir maliyet çıkardı. Çıkan rakam, Can'ın bütçesini fazla fazla aşacağı için Can Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne nakledildi.
Burada da Can, 29 Ocak tarihinde sedye üzerinde zafer işareti yaptığı bu hayattaki son karesini çektirdi. 
Eşi dostu, arkadaşları, sevenleri, okurları Can'ın hastalığını sosyal medyada yayınlanan bu son kare vesilesiyle öğrendi.
Evet... O karede Can yorgun görünüyordu. Ancak, asla ölümcül değil.
Sedyede yatar değil, uzanır vaziyetteydi. Bilinci gayet açık ve yerindeydi. 
Kaldı ki, zafer işareti yapıyordu.
Ertesi gün Can'ın yoğun bakımda olduğu öğrenildi. 
Bilinç, şuur ne varsa gitmiş!
Artık hayati tehlikesi olan bir Can Ertan anlatılıyordu, zafer işareti yapılan o kareden bir kaç saat sonra.
Derken, Can'ın Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüldüğü o akşam, ya da o gece yalnızken, tuvalete gitmek isterken düştüğü ve tüm derdinin üzerine bir de düşmeye bağlı beyin kanaması geçirdiği anlatıldı.   
Can, hem ciğerleri  ele geçirilmiş bir Korona hastasıydı artık. Hem de düşmeye-travmaya bağlı gelişen beyin kanaması ile mücadele etmekdeydi.
Ve durumu çok da iç açıçı değildi!
Arayan, soranlara vaziyet böyle anlatılıyordu.
"Hem Korana, hem de beyin kanaması... Durumu vahim. Hayati tehlikesi var!"
Korona'yı yaklaşık iki yıldır biliyoruz. Nelere sebep olduğu hakkında her birimimizin fikri var.
...da, beyin kanaması?..
O neden? O nasıl? O niye?..
***
İşte ben de tam olarak bu konuyu yazacak ve soracağım tüm bu dezenformasyon ve yalan sürecinin içinde.
Can'ın yakınlarına bilgi olarak sunulan tüm alayını tek tek anlatarak...
"Can hastanede tuvalete gitmek isterken ayağa kalkınca, düştü ve beyin kanaması geçirdi!"
"Hayır öyle değil. Can, zaten hastaneden önce evde düşüp beyin kanaması geçirmişti!"
"Hayır. Öyle de değil. Can, ilk beyin kanamasını evde geçirmişti, üzerine bir de hastanede düşünce iki ayrı yerde birden beyin kanaması tablosu ortaya çıktı.
"İşin aslı, Can ilk beyin kanamasını emboli attığı için evinde geçirdi. Zaten o yüzden düştü."
"Can, beyin kanaması geçirdiği için yoğun bakıma alınıp entübe edildi."
"Can, ağır seyreden ve ciğerlerini iflas ettiren Korona virüs yüzünden yoğun bakıma alındı."
"Hepsi yalan! Can ne evde düştü, ne de hastanede! Can, hastanede sedyeden düşürüldüğü için beyin kanaması geçirdi?!?"
"Can, hastanede tomografi çektirmeye götürülürken sedyeden düşürüldü! Beyin kanamasını da bu yüzden geçirdi!"
.......!!!
.......???
Ve can öldü!
Kimine göre beyin kanamasından...
Kimine ve hastane raporuna göre Korona (bulaşıcı hastalık) kaynaklı doğal ölümdü.
Ve kimine göre de, yoğun bakım servisinde geçirdiği kalp krizi neticesinde aramızdan ayrıldı.

***
Hekim değilim. Hiç de olmak istemedim. 
Ancak şunu biliyorum ki, sebebi ne olursa olsun herkes kalbi durunca ölüyor!
Ve fakat...
Can'ın kalbini durduran neydi?
Beyin kanaması mı?
Korona mı?
Can, beyin kanaması geçirmemiş olsaydı Korona'yı yenebilir miydi?
Velev ki, yenebilirdi... Ya da yenemezdi.
Ancak bu yazının yazılma sebebi şu ki:
Can, o beyin kanamasını niye, nerede ve neden geçirdi?
Evde düştüğü için mi?
Evinde zaten emboli attığı için mi?
Evinde olanlar olmuşken, üzerine bir de hastanede tuvalete gitmek isterken yalnız başına, düştüğü için mi?
Yoksa Can, iddia edildiği gibi sedyeden mi düştü?..

***
Çok net, çok samimi, çok kurgusuz, çok sevimsiz, çok can yakan ancak çok gerçek bir soru soruyorum.
Can neden öldü?..
Uludağ Üniversitesi Hastanesi'nde düzenlenen resmi evrak (Defin izin belgesi) beyin kanamasından hiç bahsetmeksizin, bulaşıcı hastalık, doğal ölüm diyor.
Can öldü. Yakın akrabası o an için bulunamadığından yakınları onu hastaneden aldı, gömdü.
Ancak sorular baki kaldı.
Ve tabii bir de bariz yalan söyleyenler!
Can, beyin kanamasını nerede, nasıl geçirdi?
Evinde mi, hastanede mi?
Yoksa, her ikisinde mi?
Hastanede geçirdiği iddiasından hareketle...
Can, beyin kanamasına sebep olan o travmayı nasıl geçirdi?
Hastanede yalnızken tuvalete gitmek için kalktığında mı?
Yoksa, iddia edildiği gibi tomografi çekmek için sedyede götürülürken sedyeden düşerek mi?
İhmal var mı?
Şayet Can, hem ağır bir akciğer tablosu ve buna eşlik eden evde emboli atma sebebiyle zaten beyin kanamalı bir hasta olarak Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne gelen bir hasta ise neden yalnızdı? Neden yalnız bırakıldı?
Tuvalete gitmeye çalışmak de ne?
Bakın, burada deli sorular söz konusu.
Covit ciğerlere inmiş. Hatta, ciğerleri gasp etmiş! Evde zaten düşmüş vaziyette bulunmuş. Üstelik iddia o ki, evde emboli attığı için düşmüş olma ihtimali yüksek!
Böyle bir hasta profili söz konusu iken, hasta tuvalete gitmek için yattığı yerden kalkıyo. Ve kalkınca düşüyor!
Bu mümkün mü?
Vaziyetin vahametini ben bu yazıyı yazarken dahi iliklerime kadar fark ediyorken, Can'ın tuvalete kalkması ne demek?
Tuvalete kalkmak isterken düşmesi ne demek?
Bu koşullarda Can'ın durumunun kontrol altında tutulması gerekmez mi?
Bu şekilde öyküsü olan, olduğu iddia edilen bir hasta, tuvalete gitmeye kalkıyor?
Bu normal mi? Bu mümkün mü?
Bir diğer iddia ise çok daha vahim.
Ki, o da Can'ın sedyeden düşmesi!
Can, sedyeden mi düştü?
Can'ın yoğun bakıma kaldırılışına ve entübe edilişine zemin hazırlayan sebep bu iddia olabilir mi?
Bu iddia gerçek olabilir mi?

***
Bunların hepsi salak sorular. Farkındayım. 
Ancak, ihtimal dışı olduğundan değil. Süreci bilen, takip eden herkes, hepsi sustuğundan!
Can'ın yanındakiler susuyor!
Soru sorunca, sefil suskunluklarını rasyonalize etmek için  SALAK SALAK trip atıyor!
"Bu konu hakkında konuşmak is-te-mi-yo-rum."
Hayrola?..
Sen mi öldün?..
Yaşamdan kopan sen misin?
"Onuru olan gazeteciler... Şu saatten sonra bu konu hakkında hiç bir şey yazmaz!"
Vay vay vay...
Sanırsın ki, hatun ünlü bir sahsiyet. Ben de, aşk hayatının peşine düşen paparazzi!?!
Susmak nedir?
Konuşmamak niyedir?
Benim hayatımdaki insan ölecek!  Onu evde bulan, evde ben bulmamışım gibi yapan ben olacağım...
O esnada araya detay katmayı akıl edeceğim (Laf olur yarın bir gün, ben değil de sen bulmuş ol diye ona buna yapışacağım adım çıkmasın diye!)
Sonra da, "Bu konu hakkında ko-nuş-mu-yo-rum!"
Can öldü. Gömdük, geldik. Bitti. 
Biz sustuk. Siz de susun. Herkes suzsun. 
Oldu canim...

***
İddianız doğrultusunda tüm onursuzluğumla soruyorum:
Can neden öldü?
Can'ın Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüldüğü süreçte yanında olanlara soruyorum:
"Neyin peşindesin? Öğrenicen de ne olacak? Madalya mı takacaklar?" Diyorsunuz ya, hiç sıkılmadan.
Tüm bunları, hiç sesi titremeden, hiç yutkunmadan, takır takır bir cümle içinde kurabiliyorsunuz ya...
Can Ertan Korona'dan ölüyor ve ben kendime icat çıkarıyorum durduk yere?
Ve amacım da, madalya oluyor?
Taksalar duracağım. Rahatlayacağım.
Takmazlarsa, inada bindirip, taksınlar diye, takana kadar maraza çıkaracağım...
Bu mu?

***
Kız arkadaşı olduğu söylenilen bir kadın, (Sonradan, "O benim Abim" falan mı yazmış ne... Tuhaflık seri şekilde devam ediyor) "Biliyorum ki, şu an Can huzurlu uyuyor. O'nun bu huzurlu uyuyuşuna............." diye başlayan ve susmamı salık veren samimiyetsiz cümleler eşliğinde, öteki tarafla irtibatlı olduğuna emin bir şekilde beni susturmaya kalkıyor.
"Bu konu hakkında ko-nuş-mu-yo-rum..."

***
Evinde bulan sen...
"Ben bulmamış olayım da, sen bulmuş ol, adım çıkmasın" diye bir başka yakını devreye sokan sen...
Neyindi? Ne kadarındı umurumda değil.
Bu konu hakkında "ko-nuş-mu-yor" olman da umurumda değil.
Şurada sana sorulacak bir kaç şey var, insansın diye, yanındaydın diye.
Gerçeği gördün, bildin diye...
"Onurlu gazeteciler Can'ın ölümü hakkında yazı yazmazmış. Çünkü Can huzur içinde uyuyormuş!?!"
Emin misin?..
Can, neden öldü?
Nereden nasıl düştü?
Bunun sorulmasını dahi istemeyecek kadar huzur içinde uyuyor muymuş gerçekten?
Ya da, tüm bu soruları soran gazeteci, gerçekten onursuz muymuş?
Yalancılar, gerçeklerin ortaya çıkmasını istemeyenler, ortamcılar, çıkarcılar ve vicdansızlar...
Siz, peşinize televole takılmış ünlü sanrısıyla saçma sapan konuşurken...
Ben hayat arkadaşın diye biliyorum.  Hoş, çok da umurumda değil.
Velev ki, "Abin" olsun.
Sen değil de, Fazıl bulmuş olsun. (Sorun yok.)
Can Ertan niye öldü?..
Soru rasyoneldir. Öte tarafla zerre kadar irtibatlı değildir.
Huzurla uyuma meselesine gelince...
Bırak da ona, sosyal medyasi öldüğü gibi yok edilen Can Ertan'ın okurları karar versin.
Yazı yazmak, muhasebe tutmaya benzemez.
O yazılar topluma yazılır. İnsanlar okusun diye yazılır.
Yok, yazılar derlensin de kitap olsun, yok (Rant yoksa, yaralı parmakla temas etmekten imtina eden) Nilüfer Belediyesi Can Ertan adına kütüphane kursun!
Can bu hayattan niye koptu?
Can'ın sosyal medyası okurlarından niye esirgendi?..
Neden ölür ölmez hesap da mevta oldu? 
Şifreler kimde?
Acısını kalbine gömebilen hangi yakınının işiydi?
Bari bırakın da insanlar taziye mesajını Can'ın yazılarının, paylaşımlarının olduğu sayfasına yazsın.
Kitap sonraki iş.
Manevi miras sonraki iş.
Sen önce Tıp Fakültesi'ndeki hali sorgula.

Yazarın Notu:
Başta benim olmak üzere, tüm gözler Kayıhan Pala'nın üzerine çevrili!
Eminim ve inaniyorum ki, CHP'den milletvekili adaylığı neredeyse garanti görülen Kayıhan Hoca, Can Ertan'a ne olduğunu tüm sol refleksiyle anlatacaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.