Hava Durumu

Sayın İbrahim Burkay... Kibir Şeytan'ın En Sevdiği Günahtır!

Yazının Giriş Tarihi: 14.05.2015 10:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.05.2015 10:50

Bu kentte 20 yıldır gazetecilik yapıyorum. BTSO Başkanı İbrahim Burkay'ı şahsen tanımam. Tanımak-tanışmak için de, hiçbir vakit özel bir gayret sarf etmedim.

Eksik olmasınlar, tıpkı daha önceki başkanlar-yönetimler döneminde olduğu gibi, istisnasız her organizasyonlarına davet etmişlerdir.

Ancak, fırsatını bulup gidemeyenlerdenim.

Kim bilir, belki de fırsat yaratmadım!

Şimdi düşünüyorum da, iyi ki de yaratamamışım o fırsatı.

İyi ki de gidememişim, "Davet ettikleri" organizasyonlara.

Şu sıradan fani halimle, iyi ki de oturmuşum oturduğum yerde!

Burkay'ın, dünden bu yana şaşkınlıkla ve utanarak izlediğim kibirli tavrı karşısında, neredeyse şükrediyorum araya koyduğum mesafeye!

Bir gazeteci olarak utanarak izliyorum, gazeteci büyüğüm Mehmet Ali İncioğlu'na ve onun nezdinde Bursa basınına yapılan hakareti!

İbrahim Burkay'ın tavrı, "akreditasyon" denilen mevzuatın ....nun! Çıkarıldığı ilk olay değil.

Benzerlerini gördük, yaşadık, yaşıyoruz.

Hem de, "Ya sabır!" Diyerek.

Bu görgüsüz ve edepsiz devranın elbet bir gün döneceğini umarak bekliyoruz.

Lakin, beklerken de boş durmak olmuyor!

Ayar kaçıyor!

***

Nedir bir gazeteci olarak nevrimizin döndüğü hadise?

Niye, BTSO Başkanı İbrahim Burkay konu edilmiştir bu yazıya?

Bursa kamuoyu dünden beri ekseriyetle öğrendi gerçi ama. Kusur kalmamak açısından bir kez de ben aktarayım.

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası, bir organizasyon düzenlemeyi planlıyor.

Ardından da, düzenleyeceği organizasyonla ilgili olarak, "Gelin de haber yapın" Diye Bursa basınını davet ediyor.

Daveti alanlar arasında Gazete Bursa da var.

Onlar da, davete Mehmet Ali İncioğlu ile icabet etme kararı alıyor.

40 yıllık Gazeteci Mehmet Ali Abi, kalkıyor toplantıya gidiyor.

Ve "Siz davetli değilsiniz!" diyerek içeri alınmıyor.

Samimiyetsiz gerekçesi ise işte bu yazının yazılmasına sebep olan büyük hakaret!!!

Neymiş?

"Gazete Bursa, satılan bir gazete olsaymış, temsilcisi içeri alınırmış!"

Şimdi bu sinirle oturup, gazete diye içeri alınanlardan girip, gazeteci diye itibar edilen şarlatanlardan çıkarım ancak, mevzu dağılır.

Gazete Bursa kaç satılıyor?

Kim alıyor, ne kadar okuyor?

Bilemem.

...de, şu "Satılma" hadisesi bahse değerdir hakikaten!

Sayın Burkay...

Toplantılarınıza davet edilen ve huzura kabul edilme onuruna mazhar olan gazeteciler, raporla mı girebiliyor içeri?

Mehmet Ali İncioğlu'nu kapıdan gönderen yardımcılarınız misal...

Tek tek, net satış rakamlarını mı inceliyor? (Hadi size bir kıyak... Bunu da benden öğrenmiş olun. Tiraj hiçbir şeydir! Aslolan net satıştır. Bu gerçek de ekseriyetle, Allah'la, gazete sahibi olan kulun arasındadır!)

İncelemenin ardından, "Sen gelebilirsin, sen kalabilirsin!" Mi deniyor?

O yüzden mi bu tepeden bakan tavır?

O yüzden mi bu insan onurunu aşağılayan kibir?

Yakıştırdınız mı kendinize?

Oysa keşke...

"Kardeşim.

Siz kaç gündür beni ele alan, eleştiren ve hatta suçlayan iddiaları ele alan yayınlar yapıyorsunuz.

Bu da benim fena halde canımı sıkıyor!

Hal böyleyken, bu gazetenin temsilcisine dahi tahammül etmek istemiyorum!"

Deseydiniz.

Yine çok ayıp!

Yine büyük saygısızlık! (Olurdu)

Lakin, samimiyet kriteri açısından ele alındığında, gideri var.

Oysa şimdi, böyle...

Satıldı, satılmadı...

Sizin adınıza ben utandım.

Yazının başlarında dediğim gibi...

İbrahim Burkay'la şahsen hiç tanışmadım.

Doğuştan mı zengindir, yoksa sonradan mı olmadır?..

Hayata ve insanlara, hep yüksek ve kibirli perdeden mi bakar?

Yoksa hakikatte tevazu sahibidir de, şu aralar mı böyle bir tavır sergilemektedir?

Hiç bir fikrim yok.

Bir ara, Atatürk İlkokulu'ndan sınıf arkadaşım, Zeynep Burkay'ın abisi olduğunu duymuştum.

Ama bu duyum da, doğru mudur, değil midir bilemem.

Ekonomik sınıf olarak, tıpkı bizler gibi, o okulun, o sınıfın herhangi bir öğrencisi gibi olan...

Aynı zamanda, insan olarak son derece güzel olan, tevazu sahibi olarak hatırladığım, Zeynep Burkay sizin kız kardeşiniz değildir umarım.

Umarım isim benzerliğidir.

***

Unutmadan...

Kıymetli BTSO üyeleri...

Dediğim gibi, gazeteciliğe adım attığım günden bu yana tüm organizasyonlarınıza ilişkin davetiniz gelir.

Yine dediğim gibi, fırsat olmadı iştirak etmedim.

Ve yine dediğim gibi, iyi ki de etmedim-etmemişim.

Zira, ayıptır söylemesi, ekonomik sınıf açısından Hamza Eren ve gazeteci büyüğüm Mehmet Ali İncioğlu'ndan bir tık bile üstünlüğüm yok. (Daha azı vardır ama o kadar da ele vermeyelim kendimizi. Ne olur, ne olmaz, ezik muamelesi falan yaparsınız.)

İş bu hakikatten hareketle...

Rica edeyim, beni de organizasyonlarınıza davet ettiğiniz gazeteciler listesinden çıkarın.

Ama bunu yaparken de bir söz verin.

Ne zamanki, huzura kabul edilecek sıfata ererim.

Ne zaman ki, kriterlerinize ulaşırım.

O zaman, şöyle hakikatlisinden bir kaç gazeteci sorusu sormak üzere, tabi yüksek müsaadenizle, kabulümü isteyeceğimi şimdiden arz ederim.

 

Yazarın notu:

Sevgili Mehmet Ali İncioğlu...

Aslında yazımda, eğilmeden, bükülmeden, kimselere kalemini satmadan, kimselerin dalkavuğu olmadan gazetecilik yapan insanların neden her şartta hörmet görmesi gerektiğini anlatacaktım.

Baktım hedef kitle müsait değil. Vazgeçtim!

Allah ömür verirse, biz hancı, onlar yolcu hesabı...

Daha nice yönetimler göndeririz tarihin sayfalarına!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.