Hava Durumu

Şayet Müsaitsen İbo'cum Zincirleme İtirazım Var!

Yazının Giriş Tarihi: 21.03.2015 14:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.03.2015 14:38

Muhterem meslektaşım İbrahim Öge'nin şikayeti üzerine, dün sabah yine Acemler Emniyeti'nde idim.

Ama ne gitmek...

Emniyetin yanındaki otaparkın görevlileri (artık beni nasıl biri  sanıyorsa) eksik olmasınlar, çocuklar accaip ilgi, alaka gösteriyor.

Her seferinde, inat ve ısrarla yanlış yerden girmeye çalışıyorum.

Gık demeden yol, yordam gösteriyorlar.

Yine aynı şekilde, yanlış yerden çıkmaya kalkıyorum.

Yardımcı oluyorlar.

Bir yanıma Mercedes, öbür yanıma da BMW park etmişse...

Ve yerim de darsa...

Hiiiiç ellemiyorum, sağ olsun, gerekli manevrayı çocuklar yapıyor.

Buraya kadarı böyleyken böyle.

Acemler'e girişime gelince...

Her biri ayrı macera.

Hiç unutmam, bir keresinde, kar, kış, kıyamet, tipi...

Eylül ayından, mayısa kadar, istikrarlı bir şekilde donma noktasına yakın yaşayan bendeniz, yine sabah sabah şüpheli sıfatımla Emniyet'e gitmeliyim.

Lahana gibi kat kat giyindim.

Kesmeyince de üzerime, yere kadar uzanan, kapşonlu siyah bir panço alıp, kapşonu da burnuma kadar çektim. (Allah beni N'aapsın)

Tam da, canlı bombaların, betimlediğim kılığa son derece yakın bir şekilde, Emniyet birimlerini hedef aldığı günler!!!

Sabah sabah, kapşonunu burnuna kadar çekmiş, siyahlar içerisinde, Kont Drakula kılıklı bir insan, dikilmiş Acemler Emniyeti'nin girişindeki dıt dıt eden cihazın önüne!

Daha dış giriş kapısına doğru yürürken, bir tuhaf bakılmaya başladı bana.

Hala aymıyorum. Titremeye devam!

Açılır kapanır kapıya yaklaştım.

İçeriden başlar bir değişik uzandı.

Hala aymıyorum. Üşümeye devam.

Kapı açıldı. Cihazın önünde durdum.

Ki, o da ne?

Bütün başlar çevrilmiş!

Danışmadaki memurlar ayrıca darlanmış!

Ancak o zaman fark ettim, günün anlam ve önemine binaen, baştan aşağı tuhaf, hatta son derece şüpheli bir mahiyette olduğumu!

***

Acemler Emniyeti'ne hemen her gidişim ayrı bir maceradır.

...da, ben, İbo'cuğumun şikayeti üzerine dün yaptığım ziyarete geleyim.

Üzerinize afiyet, son zamanlarda ciddi bir hafıza zorunu yaşıyorum.

Bir gördüğümü bir daha hatırlamıyorum.

Kimsenin adını aklımda tutamıyorum.

Olayları filan külliyen unutuyorum.

Yine aynı bu halde, sabah sabah, artık beni tanıyan danışmadaki memurların karşısına dikilip, arasınlar diye çantamı uzattım.

"Günaydın..."

"Günaydın. Buyrun?"

"......"

"Buyrun???"

"Hani gazetecilerin yazdıkları yazı yüzünden ifade verdiği bölüm var ya?..

Merdivenleri çıkınca, soldaki son oda. Oraya geldim ben..."

"Güvenlik Şube..."

"Hıh. Evet, Güvenlik Şube..."

(Sabah sabah adını hatırlayamasa bile) Gideceği yerin koordinatlarını artık ezbere bilen insanların rahatlığıyla çıktım, her zamanki yerime...

Yine pek bi zarif karşılandım.

Çayımı içerken, her zamanki gibi susma hakkımı kullandım.

Ve fakat, Hamza Eren, Mehmet Ali Yılmaz, Mustafa Gültekin ve beni (Pes artık diyorum?) iler tutar yanı olmayan, envai çeşit gerekçeyle suçlayan İbrahim Öge adına, dava vekilinin yazdığı yazıyı bir nebzecik olsa okuma şansına mazhar oldum.

Ki, hafazanallah!!!

Ben (hukuk çevrelerini çaresiz bırakacak bir şekilde) yazdığım ve yayınladığın bazı yazılar hasebiyle, zincirleme hakaret etmekle suçlanıyorum.

Hamza Eren, dünya kadar şeyle suçlanıyor.

Diğer meslektaşlarım ona keza...

Yazmak suretiyle, İbrahim Öge'nin, eşinin, işinin ve daha nicesinin itibarıyla oynamışız.

Öyle yapmışız, böyle yapmışız.

Yalnız, ilginç olan...

Bir de eylem iddiası var!!!???

Artık yazdığımız yazılar dışında, itibarı zedeleyici, eylem mi yapmışız, naapmışız?

Orasını (kaşla-göz arasında bakarken) tam anlayamadım.

Lakin...

Öyle de bi haller var okuduğum iddiada.

Sanırsın, İbo'cum hadiseyi, basın yoluyla hasetini-eleştirini ortaya koymaktan çıkarıp, neredeyse çeteye sokturacak!!!

Yok Hamza Eren, şöyle şöyle demiş!

Yok, güzide yazarım Safinaz, aman da neler etmiş?

Ben zaten, kasabanın cadısı!

Garibim Mehmet Ali Yılmaz, ölümden dönmekle kalmamış, haysiyet cellatlığına soyunmuş.

Bi dünya iddia...

Neyse...

Dediğim gibi, Emniyet'te susma, savcının karşısında konuşma hakkımı kullandığım için, vaziyete ancak bu kadar vakıf olabildim.

Savcının karşısına çıktığımız vakit, tam olarak neyle suçlandığımız nete gelecek.

...de, ben şimdi bu sütunlar vesilesiyle İbrahim Öge'ye iki satır laf etmezsem çatlarım.

Şöyle ki:

Bu mu bütün mesele İbrahim Öge???

Bir zamanlar arkadaşların olan meslektaşlarını, iler tutar yanı olmayan bu safsatalarla suçlayabilecek, yargılatmak isteyecek kadar kendinden geçmenin sebebi, Yeni Dönem Gazetesi ile Kutlucangil arasında olduğu bilinen bağlantıyı ortaya sermemiz mi?

Ya da, seni yakından tanıyan, bilen gazeteciler olarak, (Allah daha çok versin) sende o kadar trilyon olmadığını iddia etmemiz mi?

Şayet buysa mesele...

Yani buysa bizlere bu denli sarmanın sebebi...

Sorumlusu senin amansız mütevazılığındır!

Geçmişimizdir.

Sohbetlerimizdir.

Birlikte dertlendiğimiz günlerdir.

Hepimizin, bir diğerini, beyana itibarla parasız zannettiği mazidir.

***

Hay hay... Kabul.

Ama dava, vesaire yüzünden değil.

Asla!!!

Bu vaziyet seni çığrından çıkardığı için...

Sende çok para vardı ibo.

Taşınırın, taşınmazın gani ganiydi.

Hem de, trilyonları sayıp, gazete kuracak kadar.

Söylemediğin, belli etmediğin için biz bilmiyorduk.

Yaşadığın hayata, verdiğini söylediğin mücadeleye itibar ettiğim için misal ben...

Senin, günün birinde, trilyonları çattadanak sayıp gazete alamayacağına inanmıştım.

Oysa ki sen...

Ailenin kaynaklarıyla oluşturduğun sermaye ile Yeni Dönem Gazetesi'ni bizzat kendin aldın.

Kutlucangil'le de, kiracı-mal sahibi bağı dışında, zırnık kadar işin ve ilişkin yok.

Bağımsız bir basın kuruluşusun.

Gazete sahibinin ta kendisisin.

Sana ne, kaybedilmiş ihaleden?

Sana ne, kör olası çöpçülerden?

Sana ne, Yıldırım Belediyesi'nden?

Belediye Başkanı'ndan?

Başkan'ın evindeki davlumbazdan?

Di mi İbrahim Öge???

***

O vakit sana bir teklifim var:

Çıkıp, şerefin üzerine yemin etsene İbrahim Öge?

Senin yerinde olsam...

Yani böylesine büyük bir yanlış anlaşılma ve akabinde peydahlandığını iddia ettiğin, zincirleme itibarsızlaştırma hamlesiyle karşı karşıya kalsam...

Meslektaşlarımı yargılatmaya kalkışmadan önce çıkar,

"Yeni Dönem Gazetesi'nin, Kutlucangil'le en ufak bir ilgisinin olmadığına...

Aksi yöndeki, tüm iddia, yazı ve yorumların, hem toplum nezdinde, hem de ALLAH KATINDA, külliyen iftiradan ibaret olduğuna...

Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim!!!"

Derim.

Sen o yemini et İbrahim...

Ben de bir daha bu mevzu dahilinde kalem oynatırsam ne olayım???

Ama aksi halde, zincirleme itirazım var.

Hem seni itibarsızlaştırmaya çalıştığıma ilişkin mesnetsiz iddiana.

Hem de tüm diğerlerine. Haberin olsun.

 

Yazarın notu:

Keşke zengin olmasaydın İbrahim Öge...

Keşke gazete patronu da olmasaydın.

Hiciv bir yana...

Ne haset, ne fesat olduğumdan değil, de...

Nasıl desem, biz seni emekçi bilirken...

Dar gelirli sanırken...

Hani icabında, her birimiz, dar gelirin dibini görürken...

İşsiz kalmaktan, çaresizlikten, çocuklarımızın geleceğini kuramamaktan ve tüm diğerlerinden hem de nasıl korkarken...

Kıymetliydin.

Ben senin, bu zengin, bu gazete patronu halini hiç sevmedim.

Unutmadan...

Bir de İbrahim'e de ki:

İNSAN BİR TEK KENDİSİNE YALAN SÖYLEYEMEZ!!!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.