Hava Durumu

Ölüm var hacı!

Yazının Giriş Tarihi: 13.06.2016 17:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2016 17:18

İktidar Partisi'nin, Pek Muhterem İl Başkanı Sayın Cemalettin Torun...



Kendimi tüm zamanlardakinden çok daha fazla üvey gazeteci gibi hissettiğim şu bahtsız günlerde...

Yeni Marmara Gazetesi Yazarı Mehmet Ali Yılmaz'ın elim bir yazısını, sehven, yanlışlıkla, hem de akabinde bin kere pişman olaraktan, LodosHaber'in manşetinden haber diye hadsizce yayınladığımız için, hakkımızda suç duyurusunda bulunulduğunu öğrendiğim şu hazin an itibarıyla, içerisine düştüğüm amansız buhranın tesiriyle yazıyorum bu satırları...

Oysa ki Allah sizi inandırsın, ben çocuklara kaç kere dedim.

İktidar Partisi'ni, hele hele onun İl Başkanı'nı, ilaveten belediye başkanlarını, o da yetmez her bir biriminin pek tabi ki biri diğerinden çok daha kıymetli her hangi bir ferdini üzecek, incitecek haber yapılmasına zinhar onayım yoktur! Dedim.

Hepsini defaatle uyarmış, mevzu üzerinde akıllara zarar bir hassasiyet ve dahi titizlikle durmuş olmama rağmen... Ben sörvayvır izlerken sen kalk, Mehmet Ali Yılmaz'ın o çok fena yazısını al. Manşetten haber diye ver! (Hadsiz!)

Tabi bu durumda n'oldu? Sizin suç duyurunuzun mazharı halini aldık!

Öyle olunca n'oldu?

Ülkenin bir kısım emniyet güçleri, guguk kuşu suratlı seri katille, ileride bir gün torunları görsün de iftihar etsin diye selfi çektirirken, bir kısmı da ifadeye gideyim de ‘hele ben bunu niye yaptım?’I teek tek anlatayım diye beni arar oldu.

***

Kara bahtımın ufku benden de kara bir mahiyette tezahür ederken, beni müşkül mevkide bırakan suç duyurusunun derin teessürüyle, yazının tam da burasına gelmişken nasıl da araflarda olduğumu kabil değil izah edemem.

Bir yanım, eşin, dostun dediği gibi:

"Kız sen manyak mısın? Kossskoca İktidar Partisi'nin İl Başkanı'nı eleştiren yazı yazmak da ne demekmiş?

Derhal netamet getir. Af dile!" Derken...

Diğer yanım, "ÖLÜM VAR HACI! Bildiğin yoldan şaşma!" Diye, arafımın çeperinden bana anarşist sufleler veriyor.

Ben şimdi n'apiyim?

Bu yazı nerelere gitsin?

Yalasın, yutsun mu?

Yoksa, "alayına isyan!" Minvalinden yürüsün mü?

***

Oysa...

Yani böylesi fena araflarda kalmayaydım...

(Pek Muhterem Cemalettin Torun'a hitap ederekten yine) Dolaylı suç duyurunuz hasebiyle bu gün ifade veren Rota Bursa'nın sahibi ve Yazarı Mustafa Gültekin'i yazasım var.

Daha doğrusu, Mustafa'dan başlayayım, gittiği yere kadar, elim elverdiğince tefrika yapayım. Ekmeğiyle oynanan hepsiciğini biiiir bir yazayım istiyorum.

***

Niye Mustafa'dan başladığıma gelince...

Sanırım, O içimizdeki en bahtsızlardan olduğu için.

Onu da şöyle arz edeyim:

Şimdi ben solcu ve muhalif yazar olduğum için... Beni zerre kadar sevmiyor oluşunuzun iler tutar yanı var Allah için. (Ekmekle oynama meselesine ilişkin tepkim, tavrım ve buna paralel olarak hakkımı helal etmeyeceğime ilişkin beyanım baki kalmakla birlikte) Sizin yerinizde ben de olsam, beni sevmezdim.

Şu ahir ömrümde, sizlerle ve partinizle buluştuğum tek ortak nokta, Çözüm-Barış Süreci'dir.

Bunu büyük bir samimiyetle istedik. Partinizin açılımına (aklımızdaki deli sorulara ve envai çeşit faşist baskıya rağmen) destek verdik.

Sonra siz caydınız!

Çat diye döndünüz!

Daha bir yıl öncesine kadar, siz, biz, hepimiz, cümleten Barış Güvercini gibi kanat çırparken Misaki Milli sınırlarında!

Bir de baktık ki, evlilik vaadiyle kandırılan kızlar gibi ortada kalmışız!

Siz kaldığınız yerden, vatan, millet sakarya! Oldunuz.

Biz sizin partinizin Açılım-Barış Projesi'ne destek verdiğimiz için, yüzümüze karşı ancak ve ancak pisi olup miyavlayabilen, lakin arkadan bir küçücük aslancık kesilen bir grup haysiyetsiz tarafından neredeyse linç edilirken, siz Hücum Marşı eşliğinde en birinci vatanperver oldunuz.

***

Hasılı, bu denli ayrı dünyaların insanlarıyken, tabi ki de beni sevmemeniz kadar tabi bir şey olamaz.

Ve fakaaaaat, Mustafa Gültekin'den ne istediniz?

AK Parti'ye halel gelecek diye fenalıklar geçiren O!

"Reis" diye hitap ettiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "öl" dese, ölecek olanlardan biri O!

Bu arada, yazımın arasına girerekten diyeceklerim var. Sonra toparlarım icabında.

Şimdi biz şu meslekteki yirmi yılda (Af buyurun) çoooook şerefsiz gördük.

Parayı Allah'tan daha çok seveni gördük!

İslam'ı işkembesini daha çok doldurmak için utanmadan kullananı gördük!

Bizim gelin bizden kaçar, başını örter ..... açar! Hesabı, pabucumun tesettürüne bürünerek siyasi kariyer yapanı gördük!

Sizin partiyi, sınıf atlamak, eşe dosta atlatmak için kullananı gördük!

"Hayırlı Cuma'lar" faslında, misal sizlerle aynı camide secdeye varmak için bir yerlerini paralayanların, akşam olunca viskileri peş peşe fondip yapışını gördük! (Bari buz koy, di mi? Ne o öyle kolonya içer gibi?)

Buralarda, kocişkosu daha da yükselsin diye alabildiğine örtünüp, Güney'deki serin sulara Zeki Triko'nun en iddialı iki parça kreasyonu ile kavuşanları gördük!

Gelelim şu bizim Mustafa'ya...

Hatta ben daha da fesatlanmadan işin özüne dönebileyim diye ivedilikle gelelim ki, bütün bu saydıklarım vaka iken, şimdi bu çocuk niye bizim gibi Kaybedenler Kulübü'nde?

Suçu, günahı ne?

Kültür Aşe'nin her bir şeysi Rıfat Bakan'a, iki soru sordu diye daha ne kadar bedel ödesin?

O yazı ki, yazdığı andan sonra moral motivasyon şeysinden artık ne denli fire verdiyse, feci bir iletişim bozukluğu-kopukluğu yaşadı bu çocuk!

Düşünün ki, patron arar ulaşamaz!

Patronun oğlu arar, yanıt yok!

Bari SMS gönder Mustafa?

Yok.

Vatsup'a gel, iki kuple bir şey diycem?

Yok.

Aç şu mesıncırı, belki talimat vericem?

O da yok.

Böyle olunca, gazetesindeki işinden oldu mu Mustafa?

Oldu.

Sonra n'oldu?

Sonra, ilk dirseği Buyükşehir Belediyesi'nden yedi!

Sen misin Rıfat Bakan'a, "aile efradınız, canla başla çalıştığı Kültür Aşe'ye sizce hakketten katkı koyabiliyorlar mıdır?" Diye soran.

Ve elbette gereği düşünüldü.

Büyükşehir ilanları kesti!!!

Niye?

Çünkü orası da birilerinin babasının çiftliği olsun isteniyor.

Hem de ne çiftlik!

Kimine deve yüküyle!

Kimine zırnık yok!

Hasılı Mustafa'yı da, sen misin bizi yalayıp yutmayan? Sen misin, bizi soru yoluyla dahi eleştirmeye kalkan? Sen misin, kamu vicdanı adına hak arayan? Diye cezalandırdılar!

Önce ekmeğiyle oynadılar!

Şimdi de, İl Başkanı'na hakaret ve iftira ettiği iddiasıyla uğraşıyor!

Peki niçün???

Kula kulluk etmeyi reddettiği için.

O evlerden uzak siyasi fikirlerini kaleme aldığı yazıları onuruyla yazabilmeyi istediği için.

Kızına helal lokma yedirmeyi seçtiği için.

Ne zamana kadar ödenecek bu bedel?

Taaaa ki, pes ederek sürüye katılacağı güne kadar!

Eder mi?

Bence etmez.

İşinden olduğu, evine ekmek götürebilme yollarının önüne teeeek tek taş konulduğu için değil!

Onuruyla oynanmaya çalışıldığı, ahlakı sınandığı için!

***

Yazımı nihayetlendirirken...

Mustafa'nın da ekmeğiyle oynayan cümlesi için tekrar gelsin:

ÖLÜM VAR HACI!

Hadi buralarda, para da, çıkar da, zenginin ..ku da tatlı.

Anladık da, "öte tarafta nasıl dert anlatacak bunlar?" Diye, sizin için hayıflanmaktan kendi derdimizi unuttuk mübarek gün.

Yazarın notu:

Madem teşkilat iftarları yer sofrasında oluyor. O vakit racon şudur: Herkesler bağdaş kurup oturur. Öyle, onun ayağı bunun şöbiyetinin içinde! Çatal gitmiş, falancanın ayak baş parmağına temas etti edecek gibi durmuş!

Olmazzzzz.

Bi kere hiç şık bi görüntü değil. Geçen gün tesadüfen gördüm. Allah sizi anandırsın, o gün bu gündür, yemek yiyemez hale geldim.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.