Hava Durumu

İyice Konkenci Haset Kadınlara Döndün!

Yazının Giriş Tarihi: 25.01.2021 23:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.01.2021 23:07

Şimdi ben, biz, hazrete göre iki büyük hata ettik.

Birincisi, CHP'deki koskoca İlçe Başkanı'nın evladı yaşındaki parti üyesi genç kıza "Sözle Taciz" etmiş olmasına birileri gibi susmadık.

İkincisi ise taaaaaa 4 yıl önce yaşanmış olan bir pespaye taciz olayını, tam tamına 4 yıldır bilip de susanlara, bilip de pısanlara...

Daha da fenası, tacizcinin tacizci olduğunu tam 4 yıldır bilmelerine ve susmalarına rağmen üzerine bir de tüy dikercesine tacizciye siyasi kariyer yaptıranlara hesap sorduk!

Ve birilerinin metabolizma yine bozuldu.

Bozulana bilahare gelicem...

Ve fakat, şahsen ben Yıldırım Belediyesi'nde hem de "kodaman kadroda" görev yapan, yaşını başını almış bir adamın, yine orada çalışan genç bir kadına tacizde bulunduğunu bilmiyordum.

Meğer vakti zamanında Cennet Cankılıç yazmış...

Haberim yoktu. Okumamışım, atlamışım.

İşin fenası, belli ki kimseler okumamış.

Ya da çok az kişi okumuş.

Ki, bir gıdım yankısı olmamış. (Bu duruma da ben mi dertleneyim?..)

***

Madem şimdiden sonra biliyoruz. Madem ki, tipik bir Ortadoğu toplumu gibi davranmışız bu çirkin olayda da!

Madem ki, o olayda da bedeli kadına yani mağdura ödetmeye kalkmışlar!

Buradan Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz'a soralım.

Hayrola Başkan?..

Personeliniz arasında böyle çirkin bir taciz olayına yeltenen çalışanınız var mı?

Bu iddia gerçek mi?

Velev ki var...

Belediye Başkanı olarak ne yaptınız?
İddia edildiği gibi tacizciyi mi kolladınız?

Yine iddia edildiği gibi, mağdur kadına mı ceza kesmeye kalktınız?

En önemlisi de, suç ve ceza denklemi anlamında son durum nedir?

***

Hani bir laf var ya...

"Allah'ım... Madem yarattın. Bari sonrasında takip et" diye...

Bizimki de o hesap oldu.

E kardeşim...

Siz de madem yazdınız, öncelikle meramınızı yeterince topluma anlatabilmeyi öğrenin. (Ki bilinsin...) Ardından da, bi takip edin.

Bi fikri takip hani...

Bak...

Biz peşini bırakıyor muyuz?

Böyle bir haltı yiyeni her kim korursa korusun, her kim vaziyeti sümen altı etmeye kalkarsa kalksın, en iyi ihtimalle manen verem edene kadar yakasını bırakıyor muyuz?

Bak mesela sizin tayfa, sizlerin de en mahir katkılarıyla, tacizciyi bir nevi nadasa bırakıp, cezayı partideki başka kız çocuklarına kitlmeme derdinde!

***

Senin de fevkalade bozulduğun durum hemen hemen şöyle oysa ki:
"Taciz doğrudur. Bal gibi tacizdir!

Tacizci de ezelden beri bildiğimiz gibi harbiden tacizcidir! (Islak imzalı resmi evraklara bari "4 yıl önce yaşanmış bir olay" diye yazmayın yahu! 4 yıldır bilip de sustuğunuzu bari bu denli resmiyete dökmeyin. Ve bir de, siz dua edin, biz o kız çocuklarını bilemediğimiz için vakti zamanında tacizden koruyamadık ama şu saatten sonraki zulmünüzden korumaya ahdettik diye çok ama çok az şey yazıyoruz.)

Ancak tacizci, hem sevdiğimiz bir arkadaşımız-kardeşimiz olduğundan, hem de bizim partide kurultay hesabı en mühim mesele kabul edildiğinden mütevellit, kendisine hak ettiği cezayı ver(e)miyoruz.

Onun yerine, kurultay koşullarındaki siyasi çıkarlarımız hasebiyle işimize yaramayacak olan başka kız çocuklarını harcamayı tercih ediyoruz.

Biz tüm bunları yaparken de, utancımızı yüzümüze vuran gazetecilere, yine ekipteki kalemi mahsusalarca **k attırıyoruz ki, bi sussunlar!"

***

Üzgünüm leyla...

O işler öyle olmuyor.

Tacizcinizi pamuklara sarıp severken siz, başka kız çocuklarına sırf sizler gibi susmadı diye ceza kitleyerek! Onları hayattan, toplumdan, siyasetten korkan edilgen kızcağızlar haline getirme azminize karşı böyle yazıp duracağız.

Teee ki manen verem olana kadar!

Bari bi burnunuzdan gelsin.

***

Dedik ve yazının başında ismini anmadan geçiştiriverdiğim, biz gerçekleri yazdıkça kıvamı kaçan kalemi mahsusaya döndük.

Nicedir böyle bu arkadaş.

Konkenci haset kadınlar gibi!

Hem bana takmış, hem de gezdiğime, tozduğuma, kazandığıma ve hatta kazanamadığıma...

Tam anlamıyla mahallenin haris konkenci teyzeleri gibi!

Ayıptır söylemesi, üniversite sınav senesinde kızlarıma jest olsun diye onlarla suyun öte yanına tatile gidiyorum. (Sponsor ise "Yeter ki az bi gidin" diye bizi Çeşme'de limana bıraktığı gibi arkasına bakmadan Bursa'ya dönen babaları...)

Bir bakıyorum ki HASET yazmış:

"AK Parti paralarıyla Yunan Adaları'na gitti" diye...

Haydaaaa...

Bi Allah'tan kork. Bi desturlu at!

Bi utan be insan.

Hadi ben neyse de... (Gerek adalarda, gerekse de geminin Casinosunda-kumarhanesinde bilhassa, kartını bi güzel patlattığımız) adam sana sağlamından saydırdı haberin olsun! (Bilmem ki... Çınladı mı o kulaklar?..)

Tabii ya, Alinur Aktaş Büyükşehir Belediye Başkanı olana kadar, biz çocuk çocuk tatil mi gördük?

Yurt dışı mı bildik?

Çıktığımız ağaç kovuğunun yamacında çimiyorduk o zamana kadar.

Allah'tan senin Mustafa Bozbey yerine seçildi de, bize ailecek gün doğdu.

"Kezban Paris'te" hesabı başladık sonradan gezip görmeye.

Hep sonradan yani...

Ama bu kadar aleni yüzüme vurma.

Bu kadar aleni ezikleme ulu orta.

Az bi şey insaf et.

Derken...

Bizimki, eli jokere perken elinde patlamış konken teyzesine bağladı yine.

Lodos Haber kimden kaç para alıyorsa, tek tek say dök demiş son mektubunda.

Hasbinallah...

Kesmedi. Üzerine bir de, hafazanallah...

Bu ne cüret?!?

Bu ne had bilmezlik!?!

Biz sana, o yazıları kaça yazdığını soruyor muyuz?

Bu ne densizlik?

Bu ne ciddiyetsiz harislik?

E ama sen kaç yıldır anlayamadın.

Yok benim patronum falan.

Senden farklı olarak, fakir ama hürüm ben.

Canım istediği zaman, istediği gibi, istediği kadar yazıyorum.

Paradan farklı bir kavram bu. Sana izah etmesi kolay değil tabii. Nasıl desem, Martı Jonathan gibiyim.

Sürüden ayrıldım ben... Koptum. Kaçtım.

Fıydım hatta epey önce.

***

Bak, her şeye rağmen böyle de bırakmıyorum bu yazıypı. Yalnız şu kıyağımı da sakın unutma, **k attığın yazıları dahi güzel yazamıyorsun.

Kaç yaşına geldin. Mesleğe benden kim bilir kaç sene önce başladın.

Yok anacım.. Olmuyor!

Tacizi yazıyorsunuz. Bir Allah'ın kulunun haberi olmuyor. Meğersem okunmuyor!

Ki çok fena.

Biz bir başka tacizi yazdık diye yassılıyorsunuz yine çok fena.

Ve susalım istiyorsunuz. Kuzuların Sessiziği misali, susup kalalım istiyorsunuz.

İş bu sebepten hareketle, dangıl dungul yazılar yazıyorsunuz. Ya hakaret, ya iftiradan ibaret...

Bu mu yani şu yaşında elinden gelen?

İftira etmeden, hakaret etmeden, evde kalık akraba kızları gibi kıskançlık krizine girmeden...

Sağlamından bir yazı yazamıyor musun?

Karşımıza, sağlam tezleri bizimkileri çürüten, hatta mahcup eden yazılarla çıkamıyor musun?

Olmuyor mu?

***

Gerçi seninki de zor zanaat...

Tacizciye ve tacizciyi koruyanların at koşturduğu bir sürece siper olmak...

Sonra o süreci evriltmek...

"Taciz vardır ve çok fena bir şeydir.

Yapan da, göz yuman da cezalandırılmalıdır!"

Diyen insanların karşısına geçip, iler tutar yanı olmayan bağzı yazılar kaleme almak.

Hatta alamamak... Alamayınca hakaret etmek, iftira atmak...

Zor tabii...

***

O vakit, şöyle diyeyim.

Patronun sana ne kadar ödeme yapıyor bilemiyorum. Terbiyem gereği de elbette sormuyorum.

Bana ne? Kime ne?

Ancak, kabil değil hakkını veremiyorsun. Kesin bilgi...

Yaşına başına ve meslekteki engin  tecrübene bakarak diyorum ki, hakikaten olmuyor.

Kalite sıfır!

***

Hadi bu da sona en son kıyak olsun.

Bereketi kaçmasın diye rakam vermeyeyim de, parmak bastığın ağır drama biraz değineyim.

Hani şimdi ben mesela...

Normal koşullarda bir kadın olarak, iki kız evlat annesi olarak ve dahi gazeteci olarak, (senin deyiminle) aslında taciz gibi kalleş bir realite falan zerrece umurumda değil.

Hoş, biz Alinur Aktaş sandıktan çıkana kadar tacizciye "Allah belanı versin!" demeyi de bilmiyorduk.

Bu mevzu da, tatil meselesi gibi sonradan gelişti.

Hamdü senalar olsun ki, Aktaş seçildi de biraz insani refleksler geliştirmeye başladık. (Senin deyiminle.)

Yalnız bu kez de, tacizci ve mağdur seçer olduk. (Yine senin deyiminle.)

Önce bi bakıyoruz. Tacizci kim?

Sonra taciz ettiği çocuklara bakıyoruz. Mağdur kim?

Kimlerden?..

Sonra da gelecek talimata bakıyor ve start verildiği gibi başlıyoruz yaldır yaldır yazmaya. (Senin deyiminle.)

Madem sen böyle söyledin.

Madem, içine düştüğümüz korkunç ve ağır dramı ifşa ettin.

Madem ne kadar sefil bir halde olduğumuzu, pek çok istemede rağmen yüzümüze dahi vuramadın. (Hakikaten kalem yok Sen'de.)

O vakit ben sana işin aslını anlatayım.

***

Yerden göğe kadar haklısın.

Alinur Aktaş göreve gelinceye kadar, benim taciz-tecavüz gibi korkunç insanlık suçları hakkında ne bir fikrim vardı, ne de bir duygum...

Öyle ıspanak gibi yaşayıp gidiyordum.

Derken, tabii ki de gelen talimat üzerine bu konuyu anlamaya ve öğrenmeye çalıştım. (Tıpkı gezip tozmayı, çocuklarımla filan tatile gitmeyi teee kaç yaşımdan sonra öğrendiğim gibi...)

Neyse...

Böyle başladık biz dediğin minvalde çalışmaya.

Bize konu geliyor. Ekte de, ne hissedeceğimiz, nasıl hissedeceğimiz falan detay detay yazıyor.

Sonra biz de oturup, talimatlar uyarınca yazıyoruz.

Taciz korkunç bir şeydir yazıyoruz.

Tacizciden hesap sorulsun diyoruz.

Tacizciyi korumaya kalkanlara falan ileniyoruz.

Tahmin edersin...

Gereğini yapıp, taksimetreyi açtığımız gibi çaaat diye yayına koyuyoruz.

Yalnız tabii bu noktada ben averaj kulandım.

Şöyle ki:
Şimdi ben uzun yazıyorum ya misal. E öyle, eşeden köşeden yazı yazanla benimki bir mi?

Olsun mu?
O sebeple ben mesela, parça başı anlaştım.

Yok...

Parça başı derken, zannettiğin gibi yazı başı değil.

Kelimeyi birim aldım. Ona göre fiyatlandırma yapıyorum.

Netekim... Bak, bu yazıyı da sünmesine rağmen ondan böyle lastik gibi uzatıyorum.

Yalan-malan...

Ne kadar çok kelime, o kadar çok ödeme.

...de.

Sen şimdi benim işi bozdun.

Bana gelen talimatın içinde farklı bir  taciz iddiasına ilişkin en ufak bir görevlerdirme yoktu.

Bu durumda hem görev, hem de yetki alanımın dışına çıktım.

İster misin, yarın bunu bahane edip hak edişimden düşsünler?

...?

Yazarın notu:

Mümkünse fikirlerimiz ve onları ifade etmekte kullandığımız kelimelerimiz kapışsın.
Haksız rekabet koşullarından olumsuz anlamda etkilendiğinin farkındayım.

Ancak, yine de, Cennet Mahallesi'ne bağlayıp ucuzlaşmayalım.

İlaveten de...

Gerek korkunç gerçeği ifşa ederek beni yerin dibine soktuğun için, gerekse de yazıya talimatlandırma dışında bir başka taciz meselesini koymama sebep olduğun için hak edişimden düşülecek her kuruşu senden tahsil edeceğim.

Ya da şöyle yapalım.

Hem doğru düzgün yazamıyorsun. Hem de yazdığın ses getirmiyor pek.

Patronun senin maaşından kessin, bana pas etsin. Mahsuplaşalım.

Ve son olarak...

Hadi gel ikimizin de pasaportlarını bir ortaya koyalım.

Sen bugüne kadar kamu parasıyla kim bilir nerelere gittin?

Hangi belediyenin parasıyla kaç tur attın?

Kaç ülke gezdin?

Neler gördün? Ne yedin içtin?

Tek tek ortaya koy.

Yalnız, FETÖ parasıyla yaptığın gezileri ayrıca sınıflandımanı rica edeyim.

"O zamanlar, paraleldi falan" diye KAMU PARASI ile yaptığın gezilere dahil etmeye kalkma!
Sonra bir de benimkine bakalım.

30 yıla yaklaşan meslek hayatımda, KAMU PARASIYLA tertip edilen tek bir geziye katılmış mıyım?

Bir tek gün kamu kaynaklarıyla fink atmış mıyım?

Onu da geç...

Tek bir özel geziye katılmış mıyım?

Faraza, BTSO uçağına binmiş miyim?

Ya da bir başka kurum, vs...

Hepsini geç...

Parasını ödemediğim tek bir gezi, seyahat, tatil, vesaireye gitmiş miyim?

Öyle lafla sözle değil ama.

**k atarak değil.

Bizzat resmi evrakta döküm yapalım.

Sonra üzerine uzuuunn uzun konuşalım.

Ne dersin?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.