Hava Durumu

İbrahim Burkay siyasete girecek mi? Ve genel hatlarıyla Bursa siyasi kulisleri

Yazının Giriş Tarihi: 15.06.2021 10:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.06.2021 10:40

Son yazımda, AK Parti içindeki bir kesimin BTSO Başkanı İbrahim Burkay'ı gelecek yerel seçimde partilerinin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak görmek istediğini yazmıştım.
Hala da arkasındayım. 
O kesim, İbrahim Burkay'ı gelecekte AK Parti'nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak görmek istiyor. 
Bunun nedenleri, niçinleri üzerine uzun uzadıya kalem oynatılabilir. Zamanı gelirse biz de oynatırız. Bugünün konusu ise İbrahim Burkay'ın, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmayı düşünüp düşünmemesi...
***
Yazımın ardından, "Elçiye zeval olmaz. Bi ses ver?" dediğim BTSO Basın Danışmanı Osman Tüysüz arayarak, ses verdi. 
Tam anlamıyla, klasik bir basın danışmanı yanıtıydı. Nizami, korumacı, kollamacı...
Ardından da, "neden arayıp kendisine sormadın?" Diye sordu. 
Devamında da, her zamanki gibi tonla sitemini saydı. 
Ben neden BTSO'dan bu kadar uzak duruyormuşum?
Neden bir tek gün, tek bir toplantılarına dahi gitmemişim?
Neden, asla ama asla oralı olmamışım?
Asıl ben soğukmuşum. (Ki çok haklı) 
O yine aynı sitemleri sıraladı. Ben de yine aynı gerekçeleri söyledim: 
"Sevemiyorum Osman'cım" dedim. 
"O Beyaz Türk tayfayı sevemiyorum. Sevemeyince, ortamlarından da hazzetmiyorum. (Bu arada, benimki de rövanşist de olsa bizatihi faşizan bir tavır! O da ayrı...) 
Tut ki, arada geldim. Eeee?.. Dönüşte ne yazıcam? Sanayicilerin sorunlarını mı? Dertlerini mi? Beklentilerini mi?..
Güzide sanayicilerimiz, insanın içini parçalayan şöyle şöyle sorunlarla boğuşurken bir yandan, öte yandan, ülke ve kent ekonomisine kattıkları büyük değerler..."
Falan diye yazılar mı yazıcam?..
"Hangi sorunlarını içselleştirebilicem? Hangi beklentileriyle özdeşleşicem?.. 
Sermaye düşmanı falan değilim. Ancak ben sermayeyle hiç bir şey de olmayayım. 
Hiç bir şey...
Mesleğe yeni başladığım yıllarda, tıfıl bir muhabirken mecburen bir iki kere BTSO toplantıları için kapısından içeri girdiğimi hatırlıyorum. Bir de, "yerim sizin sorunlarınızı" diye saydırarak çıkışımı-kaçışımı...
Tabii o zamanlar, serde atarlı gençlik var, idealizm  falan var. Ayıptır söylemesi, epey de bi sol kibir var. Caanım İstanbul'dan, okuldan yeni gelmişim. Arkadaşların alayı devrimi yaptı yapacak...
Ben o arkadaşların arasına girebilmek için, burjuva kimliğimi öğrenip dışlamasınlar, küçümsemesinler diye orijinal Levi's kotların etiketlerini sökerek giymişim. Solcu ortamlarda, toplumsal olayların paradoksal izdüşümlerine kafa yormuşum 4 yıl... Kafka falan okumaya kalkmış verem olmuşum.
Sonra, kara vicdanlı bir haber müdürü beni almış, BTSO toplantısına göndermiş!
Vay vay vay. Özlem yerle yeksan...
İş bu noktadan hareketle, benim size o gün bugündür uzak ve soğuk durmam, sizin tüm zamanlarda hayrınızadır. Elleşme. Bozma..."
Ben yine Osman'ın içine fenalık getirdim. O da benimkine... Didişip durduk. 
Ancak bu kez kırdım zincirimi (Madem ki, hakkındaki iddiaları yazdım. O vakit iddialarla ilgili yanıtı birinci ağızdan dinlemek için) Osman'ın da hatrına binaen İbrahim Burkay'ı aradım.
İlk arayışımda açtı telefonu! 
Bu saçma detayı da şu sebeple veriyorum. (Meğer bu durum, dikkate şayanmış. Yani benim ilk arayışımda, koskoca BTSO Başkanı'nın telefonu açması... Epey mühim bir hadiseymiş. Ve bu mühim hadise, BTSO Başkanı Burkay'ın, benim iddiamın aksine, burnu büyük ya da kibirli bir insan olmadığını... Bilakis, ne denli mütevazı bir yapıda olduğunu ortaya koyması bakımından önemliymiş. Daha da güzeli, buna rağmen anlamam falan diye, esprili bir dille İbrahim Burkay'ın bu duruma dikkat çekmesi.)
Haliyle fevkalade şad oldum...
Bir süre sevincimden ne yapacağımı bilemedim. Müteşekkirim...
Neyse...
İbrahim Burkay'la karşılıklı kinayeler yaptıktan sonra "iddia edildiği gibi, gelecek seçimde AK Parti'den Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmak gibi bir hasletiniz var mı? 
Size bu yönde teklif, vs getirip, şimdiden hazırlık yapan AK Parti'liler olduğu doğru mu?" Diye sordum. 
Burkay da aynen şunları söyledi:
"Benim siyasetle ilgili hiç bir planım, arzum, niyetim yok. Bunu birileri gündeme getiriyor. Ancak gerçeği kesinlikle yansıtmıyor. Üstelik, böyle bir şeyin gündemde olması mevcut siyasete de zarar veriyor. 
Bugüne kadar hiç bir AK Parti'liden bu yönde (Gel bizim Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız ol diye) hiç bir teklif almadım. Böyle bir şeye de müsaade etmem. (Teklif dahi ettirmem. O derece yani...)
Siyasetten uzağım. Tamamen iş dünyası ile ilgili projelerimize yönelik çalışıyorum."
İbrahim Burkay özetle diyor ki: 
"Böyle şeyleri yazıp çizip, gündeme getirip, beni durduk yere insanlarla-İktidar Partisi ile papaz etmeyin."
E haklı. Ben de aynı pozisyonda olsam, ben de istemem. 
Aday olmayı aklımın ucundan geçirmesem de istemem, gizliden gizliye istesem de istemem. 
Hoş, benim sorum da zaten gazetecilik etiği, vesairesi kapsamında sorulması gereken türdendi. İddiayı yazdım. Bakın, yanıtı da yazdım. İşimi layığınca, tarafsızca, pek bi güzel yaptım şeysiydi.
Ve fakat, hakikatli hiç bir siyasi kulis yazısı için muteber değildir bu haller. Burkay'ı tenzih ederek söylüyorum. Hiç kimse de, seçime bugünün koşullarıyla 3 koca yıl varken... Çıkıp, böyle bir cengaverlik yapmaz. 
Hele ki bir işadamı asla yapmaz!
Bu minvaldeki cengaverliği bir tek CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yapar.
Yaptı da nitekim. Seçime 3 koca yıl varken, "Bursa'nın ve dahi Millet İttifakı'nın Adayı Mustafa Bozbey'dir" dedi. 
Başta kendi partisinin milletvekilleri ve örgütü olmak üzere herkes kalakaldı. En çok da İYİ Parti kalakaldı. 
Ki, fevkalade haklılar. Daha 31 Mart Seçim sonuçları itibarıyla Bursa'da elde ettikleri haklarını alamamışlar. Koştur koştur çalıştıklarıyla ve kandırıldıklarıyla kaldılar! 
O iş de özetle şöyle:
Millet İttifakı'nın paydaşı olmaları hasebiyle CHP ile aralarında resmi mutabakat vardı. Altına her iki partinin o dönemki il başkanlarının falan imzaların atıldığı kapı gibi resmi belge...
O mutabakatın ilk maddesi şöyle diyordu: 
"Belediyeyi CHP alırsa, başkan yardımcısı İYİ Parti'li olacak. İYİ Parti kazanırsa başkan yardımcısı CHP'li olacak."
Seçim sonucunda CHP Nilüfer, Gemlik ve Mudanya'da belediyeyi kazandı. Tek birinde dahi İYİ Parti'li başkan yardımcısı yok. Olmadı. Çünkü CHP vermedi! 
İYİ Parti İl Başkanı Selçuk Türkoğlu'nun deyişiyle, "İYİ Parti çırak çıkarıldı!"
Türkoğlu İl Başkanı seçildikten sonra işin peşine düştü. CHP İl Başkanı İsmet Karaca ile beraber Kemal Kılıçdaroğlu'na gidip, mutabakat hükümlerini ortaya koyarak gereğinin yapılmadığına ilişkin dosya sundu. 
Hasılı, "sizinkiler, bizimkilere verdiği sözleri tutmadı!" Dedi.
İsmet Karaca, şahitlik etti: 
"Evet efendim, parti olarak imzamız var ancak biz sözümüzde durmadık"diye.
Kılıçdaroğlu ivedilikle ilgileneceğini söyledi. Aylar geçti. Ancak henüz ortada bir sonuç yok. Yakın vadede olacağını da sanmam. Belki bir ihtimal, seçime doğru son düzlükte "sus payı" kabilinden olur olursa. 
Bu arada, yine Türkoğlu'nun deyişi ile "İYİ Parti'yi Bursa'da çileden çıkaran" tavır CHP'li Gemlik Belediyesi'nden geldi. Birlikte görev yaptığı, bir belediye başkanı yardımcısı ve bir de meclis üyesi ne yazık ki, rahmetli olan CHP'li Gemlik Belediye Başkanı Uğur Sertaslan, bari bu elim kayıpların sonrasında mutabakat metni doğrultusunda davranabilirdi. Ancak davranmadı diye İYİ Parti çileden çıktı. 
İşin ilginci, Hayri Türkyılmaz ve Turgay Erdem çileden çıkarmamış. Ancak Uğur Sertaslan, bahse konu sürece rağmen mutabakatın gereğini yapmadığı için çat diye çileden diye çıkarmış. Sonra, "e tabii sen arkadaşın diye Uğur Sertaslan'ı koruyorsun" oluyor. Yazdıklarım eleştiriliyor, ediliyor. 
Anacım... Siz çileden çıkarken dahi öyle hakkaniyetsizsiniz ki... Öyle olunca da ben  mecburen kısa çöpten yana tavır alıyorum.
Burada işin aslı şu:
Hayri Türkyılmaz nev-i şahsına münhasır bir isim. Bildiğini okuyor. Kimseyi dinlemiyor. Hatta, iddia o ki, CHP Lideri Kılıçdaroğlu dahi "vallahi kat-iyyen söz geçiremiyoruz" diye dert yanıyormuş.
Nilüfer'e gelince... 
Oraya kafa tutmak zor. Orada da tüm mevkiler pek kıymetli ve vazgeçilemeyecek ehemmiyette. Orada herkes paşa!
İlaveten de mevzu derin! (Kolay kolay yedirmezler.)
Geriye Gemlik Belediye Başkanı Uğur Sertaslan kalıyor çileden çıkmak için. 
Onlar da, Gemlik'te çıkıyor çileden. 
Düşünün ki, üzerine bir de Mustafa Bozbey emrivakisi patlıyor.
Kılıçdaroğlu, Ekmelettin vakasından sonra bu kez de "tıpış tıpış gidip Bozbey'e oy vereceksiniz" deyiveriyor. 
İYİ Parti, Mustafa Bozbey emrivakisi noktasında ne zaman çileden çıkar? Kestirmek zor. 
Liderleri Meral Akşener'in bu emrivakiden ötürü hiç de memnun olmadığını biliyorum. Gerisini süreç içerisinde göreceğiz. Daha doğrusu, gerisini siyaset zemini ve anketler gösterecek.
Seçim sathına girildiğinde kimin seçmen bazındaki gücü daha yüksek olursa, son sözü o söyleyecek. 
Tek bildiğim, Millet İttifakı bu koşullarda devam ederse, İYİ Parti bir daha Bursa'da benzer bir amatörlüğü sergilemeyecek. 
CHP'ye gelince, örgüt sıkıntılı. Parti içi demokrasinin rafa kaldırıldığı böyle bir emrivakiye tepki duyuyor.
İlaveten, CHP İYİ Parti'den farklı. Daha egosantrik bir yapı. "Öl de, ölelim." Modunda değiller. Olamazlar da. Genel Başkanları söz konusu olduğunda dahi daha sorgulayıcı ve reaksiyoner bir yapı söz konusu. 
Ancak, CHP cephesinde de çoğunluk şimdilik "arıza" çıkaran pozisyonda olmamak adına pek ses çıkarmıyor. 
Ha bir de, arızayı daha en başında çıkarmaya namzet olanlar var. Onlar da zamanla nete gelecektir. Bekleyip göreceğiz.
***
Finalde yeniden İbrahim Burkay'a dönecek olursak...
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yerel seçim öncesinde de İbrahim Burkay'ın adı AK Parti Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayları arasında anılmıştı ansızın.
Hatta o kadar ansızın anılmış ve yine ansızın potansiyel aday adayları potasına sokulmuştu ki, "n'oolyoruz?" Denilmişti.
Şimdi de benzer bir durum söz konusu.
Kimileri yine istiyor. (Kesin bilgi...)
Hatta, muhtemeldir ki o zamandan beri istiyor. 
Hatta ve hatta, kim bilir belki de bu kez işler kesat diye çok daha fazla istiyor. 
Para parayı çeker diye istiyor. Çeksin diye istiyor. Kısmetler açılsın diye istiyor.  
Başka başka dengeler var diye istiyor.
Dediğim gibi, bu işin nedenleri, niçinleri üzerine tonla yazı yazılabilir. 
Yazılacaktır da. 
Ama bugün, bu yazıda değil. 

Yazarın notu: 
BTSO Basın Danışmanı Osman Tüysüz, aylar öncesinde yine başımın etini yedi diye, yine aylar önce buz gibi bir kış gününde GUHEM'i (Gökmen Uzay Havacılık Eğitim Merkezi'ni) gezmiştim. Yazamadım... Olmadı. Denk gelmedi.
Fırsat bulursam, GUHEM'i yazacağım bundan sonraki yazımda. 
Lakin... Eleştirim baştan peşin peşin gelsin. 
Yok anacım... Olmuyor. 
Evet... Para sizde. 
Ancak, yaptığınız doğru ve güzel bir işi anlatmayı beceremiyorsunuz! 
Yahu GUHEM hiç, "Türkiye'nin ilk astronotu Bursa'dan çıkacak" diye lanse edilip, faraza bana ve benim gibi düşünenlere madara ettirilir mi?
Hiç mi acımadınız o yatırıma?..
GUHEM'i hayata geçirecek vizyon var? Gel gelelim, lansman üçüncü sınıf Halyvud filmeri ayarında. Pes!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.