Hava Durumu

Gerçek olan tek kader ahlaksız oluşunuz!

Yazının Giriş Tarihi: 02.12.2016 15:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.12.2016 15:38

Onları en son, malum yasa teklifiyle ilgili tartışmalar sürecinde kız çocuklarının ömrünün üzerinde tepinirken bırakmıştık, Adana'daki öğrenci katliamının ardından bir kez daha tüm vicdansızlıkları ve ahlaksızlıklarıyla tedavüldeler.

Gerçek dindarları büyük bir samimiyetle tenzih ettiğim bu yazının tamamı, hem dinsiz, hem ahlaksız hem de vicdansız olan bu çomarlara gelsin.

Tüm diğer vicdansızlıklarınızı bir kenara bıraktığımız bu yazının miladı da, ana teması da, Adana'daki öğrenci katliamı olsun.

Orada ne yandı kardeşim?

Öğrenci yurdu.

Neden yandı?

İhmalkarlıktan, boşvermişlikten, umursanmadıkları için, fukara evladı oldukları için, çaresiz oldukları için, sizin hizmet adı altında o çocukları ölüme terk ettiğiniz, bizatihi cayır cayır yaktığınız o rezil binaya dahi muhtaç oldukları için.

Ve en önemlisi de, siz, her ne olursa olsun, bu katliam neticesinde bir gram bedel ödemeden sıyrılacağınızı, türevlerinizin bedel ödemenize izin vermeyeceğini, adice bir maharetle defansa geçip sizi dibine kadar savunacağını bildiğiniz için.

Niye?

Aynı zihniyette olan topunuz bir şeydaşsınız da ondan!

O çocuklar, faraza önüne geçilemeyecek bir doğal afet neticesinde çıkan yangında ölmedi.

Bana göre o çocuklar bilfiil katledildi.

Yangının sebebinden tutun, binanın içler acısı halinden ve göz göre göre gelen sonuçtan çıkın. Sonra da dönüp bir bakın...

O çocuklar diri diri yakıldı!

İlk akşamdan itibaren bas bas bağırıyoruz.

O nasıl yurt binası öyle?

O nasıl bir yanıcı-tutuşucu yapı?

O nasıl bir alevden tabut?

Bir grup manyak ahdetmiş bir şekilde toplansa ve orada kalan çocukları ayinle yakmak için plan devşirse...

Bu kadar net bir şekilde sonuca ulaşamaz. Bu kadar çok çocuğu aynı anda yakarak öldürmeyi başaramaz!

O binaya, o haliyle yurt olabilme ruhsatını verenden tutun, onaylayandan, göz yumandan, itiraz etmeyenden, işletenden çıkın...

Hepsinin bu katliamda büyük payı var.

Zira bir tek, yönetmelikteki "en yakın meyhaneye yüz metreden uzak olmak zorundadır" maddesi dikkate alınmış. Ötesi kimsenin umurunda olmamış.

Aklıma estiği gibi gidelim: Bir binanın yurt olabilmesi, yurt adı altında işletilebilmesi için, yangın tehlikesine-ihtimaline karşı hangi özellikleri her şartta taşıyor olması gerektiğine ilgili yönetmelik uyarınca bakalım.

Öncelikle...

Yurt binası dediğinin duvarını öyle canının istediği gibi yaptıramazsın!

Yangına dayanıklı olmak zorunda! Hem de o kadar ki, yangın başladıktan sonra tam tamına 90 dakika boyunca bana mısın dememeli. Asla tutuşmamalı.

Binanın döşemeleri ona keza!

Alev almaz malzemeden yapılmalı ve yangına yine 90 dakika süresince kafa tutmalı.

Tavanlar ha keza... Alev almaz malzemeden yapılmak zorunda!

Çatıya gelince...

Yönetmelik burada tam manasıyla coşmuş. Bin türlü teknik detay ve şart var olmazsa olmayan.

Binadan kaçış meselesi sayfalarla anlatılan bir başka hadise.

Misal, bakınız yönetmeliğin ilgili bölümüne:

"Kaçış yolları, bir yapının herhangi bir noktasından yer seviyesindeki caddeye kadar olan devamlı ve engellenmemiş yolun tamamıdır. Kaçış yolları kapsamına;

a) Oda ve diğer bağımsız mekânlardan çıkışlar,

b) Her kattaki koridor ve benzeri geçitler,

c) Kat çıkışları,

ç) Zemin kata ulaşan merdivenler,

d) Zemin katta merdiven ağızlarından aynı katta yapı son çıkışına götüren yollar,

e) Son çıkış dâhildir.

Asansörler kaçış yolu olarak kabul edilmez. 

Kaçış yollarının belirlenmesinde yapının kullanım sınıfı, kullanıcı yükü, kat alanı, çıkışa kadar alınacak yol ve çıkışların kapasitesi esas alınır. Her katta, o katın kullanıcı yüküne ve en uzun kaçış uzaklığına göre çıkış imkânları sağlanır.

Zemin kat üzerindeki herhangi bir katta düzenlenen kaçış merdivenleri bütün normal katlara aynı zamanda hizmet verebilir. Zemin altındaki herhangi bir katta düzenlenen kaçış merdivenleri de bütün bodrum katlara hizmet verebilir. 

Değişik bölümleri veya katları, değişik tipte kullanımlar için tasarlanan veya içinde aynı zamanda değişik amaçlı kullanımların sürdürüldüğü yapılarda, yapı bütününe veya kat bütününe ilişkin gerekler, en sıkı kaçış gerekleri olan kullanım tipi esas alınarak tespit edilir veya her bir yapı bölümüne ilişkin gerekler ayrı ayrı belirlenir.

Bir katı geçmeyen açık merdivenler, yürüyen merdivenler ve dışarıya açılan rampalar, bina dışına ulaşım noktasına veya korunmuş kaçış noktasına olan uzaklıklar, tek yönde ve iki yönde korunmuş kaçış yollarına olan ve Ek-5/B’de belirtilen uzaklıklara uygun olmak şartıyla, ikinci kaçış yolu olarak kabul edilir."

Nasıl?..

Darlandınız di mi okurken?

Ve işte böyle bin türlü detay var, bir yapıya yurt binası olabilmesi için şart koşulan.

Vaziyet buyken,  o "kadersiz" çocuklar nasıl yandı?

Ahşap, elyaf ve halı kaplı rezil bir yapının elektrik tesisatı da yangın yönetmeliğine nanik yaptığı için çıkan yangında, zorunlu kaçış yolları olmadığı, yangın merdiveni de yüzlerine kapalı olduğu için yandı!

Bu durumda, kapı gibi cinayeti, türevleri sefil varlıklar zarar görmesin diye "kader" diye geçiştirmeye kalkan eeeeeeeey Allah'sızlar!

Kader ne biliyor musunuz?

Kader, bu çocukların sizin gibi dinsiz, imansız, vicdansız ve ahlaksız insanlarla aynı zaman dilimine denk düşmüş olmaları!

Gerisinin hepsi, koparttığınız yaygara da dahil olmak üzere hepsi, vicdansızlık ve ahlaksızlık!

E o da zaten fıtratınızda ziyadesiyle mevcut.

*** 

Siz ve türevlerinizden, yıldık, illallah dedik be kardeşim.

Daha da hem mühimi hem de vahimi, size İslam Dini'nin gerçeklerini ve esaslarını anlatmaya çalışmaktan yerle yeksan olduk.

Her tür vicdansızlık sizde. Pedofiliye çanak tutup, arka çıkmak da dahil, envai çeşit ahlaksızlık sizde!

İnsandan utanmamak, Allah'tan korkmamak sizde!

Ne ara olduğunu biliyoruz da, nasıl bulduğunuz kuvvetle meçhul o hazmedemediğiniz olanaklarla, görgüsüzce zebil, ziyan yaşamak sizde.

Bakınız... Bu ülkede ne zaman Kurban Bayramı yaklaşır. Derin dondurucu satışları patlama yapar.

Sorun bakiyim, Uğur Derin Dondurucu'ya... Nedir en bereketli dönemi?..

Bunu yüzlerine vurunca da defansa geçiyor şapşik:

"E şimdi tabi malum hava sıcak. Hepsini fakir fukaraya ulaştırmak da zaman alınca hani..."

Sanırsın, kendisine istiflemeyecek de, kurban ettiği o koca sürüyle bir köy doyuracak eşsiz mümin.

Millet de yiyecek!

Görgüsüzlükleriniz, lükse tapınmanız, dünya malı ve olanakları için kendinizi paralamanız, bu uğurda her yola gelişiniz, israflarınız falan anlatmakla bitecek gibi değil ki...

"Hac Farizası İçin Lüks Paket" mesela...

Benim yazmam kesmezse, bi sorun araştırın bakalım. Ne ara icat olmuş? Arz-talep dengesi ne ara hasıl olmuş?

Nasıl bir inanç sisteminin mensupları, "güzel ahlakına kurban olduğu" Peygamberi'ne tepeden bakmak için 40 bin Avro öder?

(Bu arada, kalanla dalga geçerken, "sen bu otelleri ne hakla, nasıl böyle yaptın?" Diye Suudi Sülalesi'ne hesap sormayı dahi zul addediyorum. Zira ne menem bir yapıda oldukları kainatın malumu.)

Uzun zaman düşünmüşümdür.

Acaba, Mescid-i Haram ve Kabe (Tabi yine tepeden bakmak suretiyle) manzaralı, kallavi yıldızlı o görgüsüz işi otellerde, bir yandan Art Deco stili şaşaalı odalarınıza gelecek oda servisince dünya mutfaklarının otantik lezzetlerini tadıp, bir yandan da Refleksoloji merkezinde ayak masajı yaptırırken mi akıl ediyorsunuz sizin gibi olmayanlara din-iman taslamayı?

Neye kader, neye cinayet denileceğine, o ulvi seyahatte mi karar veriyorsunuz?

 ***

Ve final...

Hakikaten yıldık, illallah dedik sizden!

Kurtulmak istedikçe üzerimizde zıplıyorsunuz.

Kader değilse de, kadersizliğin hası şu ki:

Sizin gibi hokkabazlar, bir devlet meselesi-sorunu olarak ele alınmadığı ve sizinle hak ettiğiniz ölçekte mücadele edilmediği sürece...

 Hadi bizim yılmamız, ömrümüzün kuruması neyse, de...

Siz bu ülkede daha çoooook çocuğun katline sebep olacaksınız!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.