Hava Durumu

En Kızmış ve Gergin Haliyle Faruk Çelik Aradı! Uzun ve Enteresan Bir Sohbetti...

Yazının Giriş Tarihi: 26.11.2022 15:21
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.11.2022 17:00

Bugün Faruk Çelik çıkıp, "Caaanım Nilüfer'i betona gömdünüz! İnsana, doğaya, kente reva mıdır bu? Rant uğruna insanlıktan çıktınız! Bi yeter. Bi gözünüz doysun!" Desin, yılmaz bir savunucusu olurum.

Geçtiğimiz gün yazdığım yazının hemen ertesinde, AK Partili eski Bakan Faruk Çelik aradı. Gergin başlayan, epey bi gergin süren bir sohbetti.
Sonlarına doğru ise bazı yanlış anlamaları ya da düpedüz yanlış-yalan enformasyonu ortaya koyabildiğim haliyle, daha sağlıklı bir iletişim zeminine çekildi sohbet.
Geçmişten tanıdığım bir politikacı Faruk Çelik...
Daha AK Parti siyaset arenasında yokken tanıdığım... 

Sayısız kez sohbet etmişliğimiz, röportaj yapmışlığımız var. Kim bilir kaç seçim çalışmasına katıldım Faruk Çelik'in. Dönüp haber yaptım. Yazı yazdım. 
Üstelik, gayet de zeki olduğuna inandığım bir isim Çelik. 
Aksi halde hiç bir siyasetçi, aktif siyasi yaşamının önemli bir bölümünde milletvekili olarak Meclis'te ya da bakan olarak kabinelerde yer alamaz. 
Bir iki kere listelerde kendisine yer bulur. Sonra da silinir gider.

***
Faruk Çelik'in geçmiş aktif siyasi yaşamına ilişkin görüşüm böyleyken, şimdi neyi ve neden eleştiriyorum da, (yalan-yanlış dolduruşların da etkisiyle) eski Bakan'la başı ve ortası gayet gergin o görüşmeyi yapıyoruz?
İki obsesif karşıtlığım var benim.
Birincisi: 
Kentlerin içine eden BETON RANTI! Ve bu beton rantının gözü doymaz baronları...
Bir diğeri ise: 
Bu beton rantının baronlarını destekleyen müteahhit (zihniyetli) medyalar...

Bu ikisi, kamu yararına yapılan bir meslek olan gazetecilikteki, kamu yararına eleştirdiğim ve karşı durduğum iki mayınlı çizgi!
Değişmez. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez...
Hal böyle olunca, beton ve ranttan yana olan kesimin karşısında, bu yapı ile mücadele edenlerin ise yanında pozisyon alıyorum. 
Bütün mesele aslında bu kadar özet ve net!
Ötesi, berisi, gerisi yok.

***
(Faraza...) Bugün Faruk Çelik çıkıp, "Caaanım Nilüfer'i betona gömdünüz! İnsana, doğaya, kente reva mıdır bu?" Desin...
"Yaşa, var ol" Diye alkışlayarak yazarım. Kıvanarak yazarım.
Ya da, "Rant uğruna insanlıktan çıktınız! Bi yeter. Bi gözünüz doysun!" Desin o baron tayfaya... Hele bir de kamu yararına o tayfayla mücadeleye başlasın. 
Yılmaz bir savunucusu olurum.

***
Buralarda, bu mücadelelerde görmek istediğim bir isim Faruk Çelik. Siyasi zekasını, geçmişteki başarısını, yetkinliğini, birikimini bu alanda görmek istediğim bir isim...
Aksi halde, benim Faruk Çelik'le ne gibi bir alıp veremediğim olabilir? Ne gibi bir karşıtlığım olabilir? Ne münasebet hatta!

Görüşmemizde kendisinin de dile getirdiği ve benim de üzerine basa basa vurguladığım gibi:
Ben bir AK Partili değilim! Olmaya da niyetim yok. (Şu ahir ömrümde, milyonlarca kez yazdım bu mevzuyu üstelik. Sayın Bakan'ı tenzih ederek, çevresindeki dezenformasyoncular için bir kez daha yazalım. Arkadaşlar... Hatta, kapsayıcı olsun diye hedef kitleyi genişletelim. Eyyy mankafa dezenformasyoncu arkadaşlar... Niye hep benim sizlerden daha salak olduğuma kanaat ettiniz ki? Yani ben günün birinde AK Partili olacaktıysam, sizler kadar strateji güdemedim mi? Niye 20 yıl bekledim? Niye ennn Lale Devri'nde sizleri oralarda at koştururken yalnız bıraktım?.. Gani gani imkanlar, her bakımdan korunup kollanmalar, (görece) itibarlar, makamlar, paralar ve paralar ve paralar... SALAK mıydım? Ya da en hazini, o kadar salak mı duruyorum? Bugüne kadar bir sağ partiye oy vermişliğim dahi yok. Yine olmaz. Ama RANTA ve FETÖ'ye çok fena karşıyım. Bu da baki...)
Dolayısıyla, işin kamu yararını kollamanın dışında kalan parti içi müdacede kısmıyla ilgili bir çabam olamaz.
Onları, her siyaset yazarı gibi işin kulis faslında yazar geçerim. 

Ama bu ülke ve bu kent umurumda. Bu ülke ve bu kenti kimlerin hangi amaçla yönettiği umurumda. Kimlerin kimlerle birlikte yol yürüdüğü umurumda. Birey olarak umurumda, kadın, anne ve gazeteci  olarak umurumda.
Diye, ben beton baronlarına marazi bir şekilde üstelik karşıyım. 
Fıtrat bu. Böyle gelmiş, böyle de gidiyor. 

Yahu, azıcık düşünün. Son kalemin adı LODOS... (O denli meftunum...) Ama siz bizim rüzgarımızı aldınız elimizden! Nefes yok. Oksijen yok. Gökyüzünü çaldınız! Bir gram mutluluk hormonu salgılayamaz oldu insanlar. 
Nilüfer'in iklimini değiştirdiniz. Güle oynyna gelmiştik bu ilçeye. Şimdi uzaklaşmak için fırsat kolluyoruz bu betonarme sefaletten.

Hasılı, Faruk Çelik'e olan eleştirilerimin temelinde sadece ve sadece bu isyanım yatıyor.
Bakınız, artık bakış açısı falan demiyorum, diyemiyorum. Zira benimkisi kapı gibi isyan!

Ve ben "Sayın Bakan"ı, (Ki, az sonra tüm itiraz ve yalanlamalarını aktaracağım) bu yapılarla birlikte bilirken, zannederken, sanırken dahi eleştiririm. 
Sayın Bakan rantı seveni severse misal, ben bu tavrını kabil değil sevemem.
Sayın Bakan müteahhit severse, ona keza...
Sayın Bakan müteahhit medyaları severse, hakeza...

***
Maamafih, Faruk Çelik'le yaptığımız görüşmeden de anlıyorum ki, insanları buna inandırmak gerçekten zor. 
Üzgünüm Sayın Bakan... 
Hala aynı noktadayım. Çevrenizdeki zehirli sarmaşıklar bakış açınızı olumsuz yönde etkiliyor. Sizi yanıltıyor!
Gerçi Faruk Çelik, Bursa basını ile ilgili epey ağır eleştirileri gündeme getirirken, defalarca beni tenzih ettiğini ifade etti (umarım yalnızca kibarlıktan değildir) ama yine de ve yine de anlatmak farz oldu. 

Şöyle düşünelim:
Şimdi mesela ben psikopat ve hatta sosyopatmışım.
Ve bir beton fetişiymişim aslında!
Yaşadığım kent betona boğulurken, yeşil alanları, parkları, her bi şeysi yok edilirken aslında keyiften dört köşe oluyormuşum!
O arşa değen berbat heyülalara baktıkça aslında içim açılıyormuş!
Yeşilden, doğadan falan da hiç hazzetmediğim için betonarme yapılar yükseldikçe mest oluyormuşum.

Ve fakat...
Yani hal böyleyken, (misal) LODOS Büyükşehir Belediyesi ile çalıştığı için...
Yani sırf bundan ötürü, bu sebeple.. El mahkum,
 (yalandan) kafayı kırmış gibi rant ve beton düşmanı yazılar yazıyormuşum???
Bunları (mecburen) yazarken de, içten içe o rantiye müteahhit tayfadan helallik istiyormuşum. 
(Sırf para için düştüğümüz rezilliğe bak! Allah vere de, hakkını yediğim  rant baronları çok pis bilenmese! Hadi bu dünyada para için bi şekilde niyeti, zihniyeti bozduk. Bari öte tarafta çok bırkalamasalar ruhumu?..)

***
Bu muyum ben?..
Böyle, bu kadar olabilir miyim?..
Bu sebeple birilerine karşı olabilir miyim?

...?
***
Anladığım kadarıyla Sayın Bakan'a tam da böyle anlatılıyor.
"Efendim, sizi eleştirenlerin alayı satılık! Güdümlü kalemler. Yok bunların bir bakış açısı, fikri felan. Gözleri de kör zaten bunların. Nerede, nasıl bir kentte yaşadıklarının da farkında değiller. Birileri yaz diyor, onlar da yazıyor!"
Oysa, 30 yıla yaklaşan meslek yaşamımda daha bir Allah'ın kulu bana, "Şunu da şöyle yaz" Diye sufle verememiştir. 
Hoş, verememişi geçelim. Veren de yok.  Böyle bir talep yok. Böyle bir anlayış yok. 

Ne yazıyorsam, kamu yararından hareketle kendi bakış açımdır.
Yaşatıldığımız sefalet hasebiyle tamamen kendi irademle, kendi isyanımı yazıyorum.
Ve evet, bu bakış açım birilerinin hiç hoşuna gitmiyor. 
Ben de zaten onların hoşuna gitmesin diye yazıyorum. 


***
Gelelim Faruk Çelik'le yaptığımız görüşmede duyup, dinlediklerime...
Çelik, Bursa basınının çok önemli bir bölümüne küs, kırgın. (Bu ifadeyi kibarlıktan yazıyorum.)
Ve yine hatırı sayılır bir kısmı için hiç de olumlu düşünmüyor. (Orijinal görüşmede geçen isimler ve ifadeleri aktarmiyorum.)
Kendisini eleştiren pek çok kalemin, güdümlü olduğunu, güdümlendiğini öne sürüyor.
Ve tabii kendisini anlatıyor.
Hiç bir basın kuruluşuyla organik bir bağı olmadığını söylüyor. (Ki, zaten organik bir bağ olmadığını, yani Ticaret Sicil Gazetesi'nden bir alıntı ile ispatlanabilecek bir durum olmadığını herkes biliyor.)
Hiç bir basın kuruluşunun, arkasında, yanında, yöresinde olmadığını çok kesin bir dille anlatıp, aksini iddia edenleri ispata davet ediyor. 

***
Başta benim iddiamı çürütmek üzere,  CHP'nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmaya çalışan Mustafa Bozbey'le de hiç bir bağının olmadığını, kendisini asla hiç bir dönem desteklemedeğini söylüyor. 
Hatta, son 3 yıldır doğru düzgün görüşmemişler, karşılaşmamışlar bile.
Dolayısıyla, konu dahilinde yazdıklarımızın gerçeklik değeri yokmuş! 

***
 "Kestel Alaçam'daki kaçak ev-villa-malikane" iddialarını da tamamen yalanlıyor. 
Oradaki evi, basit ve küçük bir köy evi olarak betimliyor. (Yapıyı görmediğim için ben iddialı ve net bir tarif yapamıyorum.) 
Hatta bugün (cumartesi) için beni Alaçam'daki evi görmeye davet etti. "Ne malikanesi Özlem Hanım! Gelin ve gözünüzle görün, orada nasıl bir iki odadan ibaret köy evi var!" (Oysa, kızlarım geliyor İnstanbul'dan-okuldan... Söz konusu onlarsa, imkan yok yerimden kımıldamam.)
Ancak, elbette Faruk Çelik'in kendi eviyle ilgili anlatımlarını okura aktarırım. 

***
Daha bir çok konuda konuştuk.
Dediğim gibi gergin başladı. Epey bi gergin sürdü.
Ne Sayın Bakan geri adım attı. Ne de ben... 
Faruk Çelik, kişilik haklarını savundu. Ben de, mesleğimi ve mesleki haklarımı... 

Ancak şu kesin ki,
Faruk Çelik'in yakın çevresinde hakikaten dezenformazyon üstadı tuhaf bir kitle var. Öyle bir kitle ki... Bir tek onlar ahlaklı, bir tek onlar muteber.
Geri kalan herkes (neredeyse) çöp!
Ne hazin bir yanılgı oysa...
Ne yalan bir empoze!

Yazarın notu: 
Faruk Çelik konuya girerken, "Özlem Hanım, sen bana sürekli saldıran falancayla daha geçen hafta birlikteymişsin. Daha geçen hafta birlikte fotoğraf çektirip paylaşmışsınız. (Bu demektir ki) o saldıranların arkasında sen de varsın. (hatta bir nevi) Asıl sen (mi) varsın. "
Çelik'in etrafındaki bu sakil çevre, (artık niyeyse) bana bir nevi taktisyen rolü biçmiş. 
Hani böyle, "saldırın-yıpratın" talimatını verdikten sonra bir kenara çekilip, yalandan efendi insan pozu kesen (af buyurun) korkak ve yvşk tipler vardır ya!
Hani, asıl çibanın başı onlardır da, dışarıdan bakıldığında kat-a öyle değilmiş imajı verirler...
İşte bana biçilen rol de bir nevi bu imiş.
İspatı da, geçtiğimiz hafta çekildiği iddia edilen bir fotoğraf karesiymiş. (Zaar şöyle oluyor: İnsanlarla buluşup, şimdi şöyle yazın, böyle edin. Dedikten sonra, yılış yılış köşeme çekiliyor ve o andan itibaren salağa yatıyorum. Artık bendeki nasıl bir güçse, ben diyorum, onlar yazıyor, yapıyor, ediyor. Bu arada, güdümlü olduğunu iddia ettikleri tarafı zaten tamamen itibarsızlaştırıyorlar! Çok ayıp.)
Ki, haydaaaaa.
Sayın Bakan iddia ediyor. Ben haliyle inkarlardayım. Sayın Bakan "var fotoğraf. Bana geldi" diyor. Ben, mümkün değil olamaz diyorum. (Bu esnada içimden, lan montaj felan mı yaptılar? Diye işkilleniyorum.)
Netekim (daha geçen hafta çekildiği iddia edilen) o kareyi bana attı Faruk Çelik... Nereden baksan en az 4 yıl öncesinden bir fotoğraf. Lodos eski yerinde, benim saçlar siyah... Daha da fenası, bundan en az 10 kilo daha zayıfım. 
Zaten ancak bir kadın, böylesi salak bir iftirayı yalanmaya çalışırken, çalışacağı yerde, daha o kareyi gördüğü gibi, "Harbiden çok daha zayıfmışım. Bi şimdiki fil gibi halime bak, bir de o günlerdekine" diye ana temayı pas geçip hayıflanabilir.
Bu arada, o fotoğraf iddia edildiği gibi geçen hafta da çekilmiş olabilirdi. 
Kime ne?
Ve ben, Sayın Bakan'ın hiç sevmediği biriyle daha geçen hafta da bir araya gelmiş olabilirim.
Bir kez daha kime ne? 
Görüştüğüm ya da görüşeceğim insanları belirlerken kimseden destur almam. Üstelik bugüne kadar, güdümlü hiç kimseyle arkadaşlık etmedim. Görüştüğüm, arkadaşlık ettiğim herkes nevi şahsına münhasır, kendisine ait gerçek fikirleri olan insanlardır. 
Fikirlerini sevdiklerimle kalır, sevmediklerimden giderim. 
Ve fakat, kapı gibi yalan! 
Ergen işi ve gerizekalıca bir yalan!
...Da neden?
En önemlisi de değer mi?
Beni hiç olmadığım biri gibi göstermeye, beni ezik ve korkak ve yvşk bir taktisyen gibi göstermeye değer mi?
Arkadaşlar... 
Hayatım  boyunca elimi hiç korkak alıştırmadım ki ben. Canım ne isterse, tam da istediğim gibi yazdım ve yazarım. 
Hem sonra, benim bugüne kadar hiç tetikçi arkadaşım olmadı. 
Ne ben tetikçilerle arkadaşlık ettim, ne de tetikçiler benimle arkadaşlık etti!
Çıkın o ezberinizden. 
Acık kendi kalıplarınızın dışındaki farklı karakterlerle de empati yapmaya çalışın. 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.