Hava Durumu

Bu ülkede tacizi yapan değil İfşa ve isyan eden bedel öder!

Yazının Giriş Tarihi: 30.06.2021 11:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.06.2021 11:25

Öncelikle, bari bu konuda dürüst olalım. Bu ülkede asıl bedeli, tacizi yapan değil, ifşa eden ve bu korkunç gerçek karşısında canına tak ettiği için isyan eden öder!
Bundan yıllar önce, (Neyime güvendiysem...) tıpkı o dönemki ismiyle Çocuk Esirgeme Kurumu'nda olduğu gibi, kadın sığınma evlerinde gönüllü olarak çalışmaya kalktım. 
Olmadı. Gücüm, cesaretim yetmedi... Yemedi!
Ve (utanarak-utanmadan) kaçtım. 
Bendeki en büyük kırılma noktalarını oluşturan o kısa süreli cengaverliğimden geriye hep aynı travma kaldı:
Bu ülkede, başta ENSEST olmak üzere kadına ve çocuğa yönelik taciz, resmi rakam ve oranlardan, kamuouyuna yansıyanlardan falan çok ama çok daha fazladır.  
Gerçekler, gerçek oran ve rakamlar mezara gidecek kapkaranlık sırlardır!
İfşa eden yanar!
İfşa edene el uzatan, yardım eden yanar!
Benim şu yaşıma kadar öğrendiğim en ve en korkunç kesin bilgi de budur. 
Geçmiş yıllarda defalarca yazdım. Hiç bir işe yaramayacağını bile bile bir kez daha yazayım. 
Bari bir kez daha kendi aramızda sövüp, saydırıp vicdanımızı rahatlatıp-parlatırız.
Bu kentte ve bu ülkedeki kadın sığınma evlerine, kucağında bebekleri-çocukları ile o en son noktada can havliyle sığınan kadınların hatırı sayılır bir kısmı ENSEST kurbanıdır!
Kucaklarındaki bebek ve çocuklar da ne yazık ki, korkunç ensest gerçeğinden doğmuştur!
Birinci grupta, en yakınlar olan baba, abi, dayı, amca ve kuzen gelir.
İkinci grupta ise enişte, kayınpeder, eşinin kardeşi ve benzeri akraba tayfası...
İnanmayan ya da ihtimal veremeyenler arasında çelik gibi sinirleri olduğuna yüzde yüz emin olanlar araştırsın. 
Daha da vahimi...
En çok da ensest kurbanı olan o kadınların zaten küçük yaştan itibaren kabusa dönen hayatları, ifşa ve olası isyan aşamasında uçuruma doğru makas değiştirir!
En yakınları, en çok güvendikleri, en çok sahipleneceğini zannettikleri tarafından sokağa atılırlar!
Ve yine çok hazindir ki...
O kadınları, kucaklarındaki çocuklarıyla birlikte sokağa atanların başını elbette erkekler çekerken, kadınlar da en iyi ihtimalle kendi canları, hayatları, ekonomik çıkarları ve statüsel konforları için o erkeklere yardım ve yataklık eder. 
İçlerinde gerçekten vicdanı sızlayanlar ise üç maymunu oynayarak, bari o korkunç zulme ortak olmamış olmanın iç huzuruna tav olur. 
İfşa ve isyan eden kendisini sokakta bulur. 
Nasıl ki, kadın sığınma evleri, en yakınları tarafından karanlığa mahkum edilmiş kadınlarla doluysa...
Devlet koruması altındaki çocukların pek çoğu da, o karanlıktan doğmuş çocuklardır. 
***
İşte tam da burada dürüst olmaya ihtiyacımız var. 
Ensest ve taciz, bize değmediği, başka hayatlarda, başka insanların başına geldiği sürece hepimiz dürüst, namuslu, vicdanlı, ilkeli, tutarlıyız.
Hepimiz Allah'tan korkan, kuldan utanan, haksızlık ve zulüm ve sapkınlık karşısında gereğini yapmaya hazır dört başı mamur insanlarız.
Hepimiz cesur, hepimiz yürekliyiz.
Hepimiz, başta ilahi adalet olmak üzere evrensel adaletin ta kendisiyiz.
Ancak rasyonel yaşam ne yazık ki, tersine karanlık ispatlarla dolu.

***
Vesileyle...
Üzgünüm... Dürüst değiliz. Cesur değiliz. 
Daha da mühimi, gerçekte vicdanlı dahi değiliz. 
O kadın sığınma evlerinde tanıdığım kadınlar ve meslek yaşamım boyunca tanıdığım benzer karanlıklarda kaşbolmuş tüm kadınlar...
O korkunç kabuslardan uyanmak için gerçeği ilk önce en yakınlarındaki kadınlara anlatmıştı. 
En yakınlarındaki kadınlardan medet ummuştu!
Ölmeyip sağ kalmayı başarabilenler, kucaklarında öz babalarından, abilerinden, dayı ya da amcalarından olan çocuklarıyla hayatta kalabilmek için o evlerin kapısına dayanmak zorunda kaldığında, (İlginçtir...) en büyük travma sebebi de tacizcilerden çok o en yakını zannettikleri kadınların çevirdiği dirsekti. (Ki ben o yarayı gördüm)
Öyle anlatmışlardı, o zamanlar kapalı alanda falan serbest olan sigara dumanlarının arasında en çok da buna ağlayarak...
Orada kalmıştık.  
Sonra dağıldım. Yemedi!
Ben kaçtım...
Onlara kim bilir daha neler oldu?
***
Hasılı sevgili hemcinslerim...
Evet,  biz kadınlar kolay kolay insanlık katili olmuyoruz.
Ve fakat, katili en çok ve en iyi biz saklıyoruz. 
Tıpkı, Elmalı Davası'ndaki o sözde anne gibi!
Hem de, nereden baksan acıdır ki, sadece ve sadece çıkarlarımız için...
Kimi ekonomik, kimi ruhsal, kimi toplumsal, kimi elinin körü!
Şu yaşıma kadar...
İfşa ve isyan edilmiş ensest ve taciz gerçeği karşısında, katile yardım ve yataklık yapmayıp, tüm bedelleri göze alarak mağdurun yanında dimdik durabilen çok az kadın gördüm. 

Yazarın notu:

Daha bi fena yüzleşelim vaziyetimizle diye, isim vermeden, o kadınların karanlık gerçeklerinden bahis-kesitler açacaktım. 

Her seferinde, "belki bu kez bir işe yarar" sandıran o aynı salakça umutla.

O iki küçük çocuğun çizdiği resimler geldi gözümün önüne...

O resimlerin işe yaramadığı bir ülkede, benim üzerine çıkabilecek tek bir cümlem dahi yok.

Diye vazgeçtim...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.