Hava Durumu

Başkan Alinur Aktaş: Belediye Başkanlığındaki tecrübemi sorgulatmam!

Yazının Giriş Tarihi: 04.10.2018 11:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.10.2018 11:50

Yerel seçimlere kısa bir süre kala yeni dönemin en güçlü adaylarından biri konumundaki AK Partili Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş'la röportaj yaptık.

Röportaja her zamanki pazarlığımla, "Sansür yok. Ne istersem sorarım?" diye başladım. Başkan Aktaş kabul etti ve ben de sordum.

Sohbete o zor zamanlardan başladık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı sonrasında istifa etmek durumunda kalan eski Başkan Recep Altepe döneminin hemen sonrasıyla...

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali ile birlikte Bursa'nın potansiyel Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Ankara'ya çağırılması... Görevin kendisine tebliğ edilmesi...

O an neler hissettiği...

Görevin kendisine verilmesinin ardından eski Başkan Recep Altepe'ye attığı mesaj... O mesaja yanıt gelmeyişi ile ilgili yorumu...

Sonrasında yaşananlar...

Devasa bir borç yüküyle devraldığı Bursa Büyükşehir Belediyesi'nde haftalarca sabahlara kadar çalışmak zorunda kalması...

Alinur Aktaş, kendi deyişiyle "üstünlük taslamayı sevmiyor" ancak tevazu göstermek adına kendisine olan özgüvenini ortaya koymaktan da çekinmiyor.

Mesela en çok 14 yıllık Belediye Başkanlığı deneyimi ile finans ve proje yönetimine güveniyor.

Adalet kavramını görece bulmakla birlikte adil bir Belediye Başkanı olduğuna inanıyor.

Kamuoyunun gündeminde tartışma konusu olan Mercedes marka yeni makam aracı ile ilgili sorularımı yanıtlarken, seçim sürecine girilmesi nedeniyle gerçeğin dezenformasyona uğradığını ve hatta evriltildiğini vurgulayarak lüks takıntısının olmadığını söylüyor.

Tüm özel işlerinde kendi aracını kullanıyor. Üzerine bir de trafik cezası yiyor!

Aday adaylığı ile ilgili niyetini ortaya koymuş tek isim olduğu için röportaj sırasında gündeme getirdiğim AK Partili eski Bakan Faruk Çelik'in tavrı ile sorularıma son derece zarif ifadelerle ve fakat alt metinlerde önemli vurgular yaparak, örneğin AK Parti felsefesini hatırlatarak yanıt veriyor.

"En zor zamanlarda görevden kaçmadım. Şimdi de kaçmam" diyerek yeni dönemle ilgili niyetini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Ve bununla bağlantılı olarak "Ankara'dan ışık" alıp, "güzel şeyler" duyduğunu belirtiyor.

Hatırı sayılır bir süredir, kapsamlı ve uzman ekiplerle yeni dönem için hazırlık yapıp, iddialı projeler üretiyor. (Ama asla bunların hepsini şimdiden söylemiyor.)

Partisi tarafından yeniden aday gösterilmemesi halinde asla gönül koymayacağını ve daima AK Parti adayına oy vereceğini vurguluyor.

Ve final...

Yeniden seçilsin ya da seçilmesin nihai hedefinin arkasında güzel bir iz bırakarak iyi anılmak olduğunu anlatıyor.

► Biraz başa dönerek başlayacak olursak, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali ile birlikte potansiyel Büyükşehir Belediye Başkanı olanrak Ankara'ya çağırılan üç isimden biriydiniz. Ve siz İnegöl Belediye Başkanı olarak Ankara'ya gittiğiniz o günün akşamında Bursa'ya Büyükşehir Belediye Başkanı olarak döndünüz. Görev size verildiğinde ne hissettiniz. Tabii ki gurur duydunuz, iftihar ettiniz ancak, hiç "eyvah! Bu yükün altından nasıl kalkılır" demediniz mi?
Öncelikle teşekkür ederim, hoş geldiniz. Şöyle ifade edeyim. Bu tabi sadece orada son bir kaç saatte alınan bir karar değildi. Bunun bir backgroundu var. 30 Ekim tarihinde burada bir temayül yoklaması yapıldı. İki genel başkan yardımcısı geldi bu temayül yoklaması için. Milletvekillerinin, eski Bakanımızın ve İl Başkanı Ayhan Salman Bey'in görüşleri alındı. Muhakkak farklı kanallardan da alındı. Bir de, bizim Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'nda hepimizin bir karnesi var. Bütçe karnesi var, anket karnesi var. Bütün bunların toplamı sonucunda bir karar çıktı. Ve tabii nihai kararı, tavsiye ve önerilerini de belirterek Sayın Cumhurbaşkanımız tebliğ etti. Duygu boyutuna gelince, karışık bir duygu. Bir kere birşeye layık görülmek güzel bir duygu. Daha üst, daha büyük bir göreve, daha zor bir göreve layık görülmek çok güzel. Ama beraberinde bu sizin hayatınızın gidişatını etkileyen bir konu. Endişe demeyelim de, kafanızda soru işaretlerinin olması da kaçınılmaz bir gerçek. Ama şu bir vaka; O akşam Ankara'dan döndüm ertesi sabah 8.00'de meclis toplantısı için İnegöl Belediyesi'ne gittim ve Büyükşehir Belediye Meclis toplantısına kadar İnegöl'de çalıştım. Ve buraya önce grup toplantısına geldim. Ve on güne yakın bir süre geceleri 12.00'den önce buradan çıkmadım. Her gün İnegöl Belediyesi'ne gittim ve benden sonra görevi devralan Başkanımıza her gün en az iki üç saat devam eden işlerle ilgili önerilerde ve tavsiyelerde bulundum. Kendisi benim başkan yardımcımdı ama devam eden işler, muallakta kalan, sıkıntılı konularla alakalı tavsiyelerde bulundum.

► Bir önceki Belediye Başkanı Recep Altepe'den size benzer bir destek geldi mi?
Bana gelmedi çünkü mevcut belediye başkanı çekilmişti. Ve ben bir aya yakın bir süre sabah üçlere, dörtlere kadar çalıştım burada. Benim için en büyük güç inancımdı. Ben inancımdan hiç bişey kaybetmedim. Ya bu iş olacaktı ya da olacaktı. Başka bir alternatifi yoktu.

Finans ve Proje Yönetiminde İyiyim

► Peki sizce neden siz seçildiniz?
Yani Mustafa Dündar ya da İsmail Hakkı Edebali yerine neden siz Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görevlendirildiniz?

Her ikisi de çok değerli arkadaşımız. Çok önemli tecrübeleri var. Bir kere yaş olarak benden daha tecrübeliler. Belediyecilik anlamında da ben onlardan daha fazla tecrübeliydim. Sürem daha fazla. Ancak tabii her iki arkadaşım da daha önce parti yönetimlerinde bulunmuş, teşkilatçılık yapmış, önemli görevler almış insanlar. İsmail Bey'in mühendis formasyonu da var. Mustafa Bey'in milletvekilliği de var. Sanırım eldeki karnelere bakıldı.

Sizin karneniz nasıldı?
Karne iyiydi herhalde ki, benimle alakalı karara varıldı diye düşünüyorum. Ama "ben onlardan daha üstünüm" gibi bir yaklaşım içinde asla olmam. Sonuçta bunu karar vericiler bilir.

► Üstünlük olarak değil tabii ancak sonuçta sizi ön plana çıkaran bir şey varmış?
Senin özelliğin nedir bu noktada diye sorarsanız...

► Evet, tam da öyle sormuş olayım.
Bir kere ben finans yönetiminde iyi olduğumu düşünüyorum. Proje yönetiminde iyi olduğumu düşünüyorum. Bir de sıkıntılı bir durum vardı. Belediye'nin şu an gitmeyen, kilitlenmiş bazı konuları vardı. Belki de bunları aşma noktasında daha başarılı olabileceğimi düşünmüş olabilirler. Dedim ya, ellerinde kamuoyu araştırmaları var, bütçe yönetimiyle alakalı altı aylık performans karnelerimiz var. Bunları üst üste koydular belki ve bu sürecin benimle daha iyi gidebileceğini düşündükleri için böyle bir karara varmış olabilirler.

Tayyip Erdoğan'dan Alinur Aktaş'a
"Alinur halkın içinden asla kopmayacağız!"

► Cumhurbaşkınımızla görüştük nasihatlarda bulundu dediniz. Nelerdi bu nasihatler?
Orada yalnız değildik. Diğer iki Belediye Başkanımız da vardı. Her üçümüzü de yanına aldı ve "arkadaşlar, yaptığımız inceleme, araştırma ve istişareler neticesinde Alinur kardeşimizin Büyükşehir Belediye Başkanı olmasına karar verdik. Bursa'da, başta kentsel dönüşümle alakalı ciddi sıkıntılar olmak üzere, trafik ve ulaşımda çok sıkıntı ve problem olduğunu biliyorum. Bursa bizim çok özel önemsediğimiz bir şehir. Dolayısıyla, Bursa'yla ilgili 2019 Simleri'ne en güçlü şekilde çıkabilmek için bugünden itibaren ne yapmamız gerekiyorsa o performansı ortaya koymamız lazım. Bütün arkadaşlarımızın Alinur Başkanımıza destek vermesi lazım. Alinur, halkla ilişkileri çok önemseyeceğiz. Halkın içinden asla kopmayacağız. Halkla ilişki kurduğumuzu zannedip de, kalabalık gruplarla gezmektense, halka dokunacağız. Gerçek manada dokunacağız. Tevazuyu elden bırakmayacağız. Bursa'nın tüm ilçelerine eşit yaklaşacağız. Sıkıntılı işleri acilen toparlayacağız" dedi. Tabii ki ben daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızla aylık Belediye Başkanları Toplantısı'nda bir çok kere görüştüm. Mesela kendisiyle Mart ayında tam 57 dakikalık özel bir görüşme yaptım. Daha sonra da başka görüşmelerimiz oldu.

 Mali açıdan son derece zorlu bir belediye devraldınız? Uzun vadeye yayılmış ciddi bir borç yükü vardı. Şu anki mali tablosu nedir Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin?
Özlem Hanım belediyelerin borcu olur. 2032'ye kadar değil 2052'ye kadar da olabilir. Mesele bu borçların sürdürülebilir olması. Bu kendi ticaretinizde de olsa, ev bütçenizde de olsa böyledir. Her ay belirli bir geliriniz ve belirli bir gideriniz var. Bunların arasında bir dengesizlik var mı, yok mu? Önce bunu bir ayarlamaya çalışırsınız. Beraberinde, geleceğe yönelik belirli yatırımlar yapacaksanız buna göre bir planlama yaparsınız. Nihayetinde burası bir hizmet kuruluşu. Burası kar amaçlı bir kuruluş değil. Dolayısıyla insanları hizmetle buluşturabilmek için sizin her ay bir artınızın olması lazım. Oysa bütçenizde artı yok! Gelenin gideni karşılayamadığı aylar var. Böyle bir sıkıntı var. E bir de göreve yeni gelmişsiniz. Sizin bir takım artılar sunmanız lazım. Suyu ucuzlatmanız lazım. Çünkü su şehrinde suyu çok pahalı kullanıyoruz diyor insanlar. Ulaşımla alakalı sorunlar var. İnsanları toplu ulaşıma teşvik etmek için ulaşımla alakalı hamleler yapmanız lazım. Bunu da yapmak için bütçe lazım. Bakın ulaşımda yüzde 10 indirimin maliyeti 66 milyon lira... Suda indirimin bir yıllık maliyeti 66 milyon lira. Suda bir kere indirim yaptık şimdi ikinci bir indirim daha yapacağız. Kasım ayında hayata geçmiş olur. Ulaşımda mesela şöyle bir gerçek var. Vagonlar gidiyor, geliyor... Şayet siz bu vagonlara yüzde 10 oranında daha fazla yolcu bindirirseniz maliyeti otomatikman zaten karşılarsınız. Kaldı ki, yolcu taşımada yaklaşık yüzde 12'lik artış var. Bunların hepsi bir bütün ve bu bütünü ele alacaksınız, bunların sevk ve idaresiyle alakalı bir sistem ortaya koyacaksınız. Önceki dönemde bunun finansmanıyla alakalı arsa satılmış. Arsa satarak bu farkların ve eksilerin finansmanı sağlanmış. Şimdi satılacak arsa da kalmamış doğru dürüst. Benim rakamları iyi yönetmem lazım. Fazla araç, fazla personel, fazla israf varsa bunları çözmem lazım.

Benim Lüks Takıntım Yoktur

 Araç demişken, yeni makam aracınız çok tartışıldı. Bir yandan tasarruf derken bir yandan da yeni bir Mercedes araç aldınız?...
Büyükşehir Belediyesi'nin makam aracı yok. Burulaş'ın iki tane Mercedes arabası vardı. Bizim bu iki aracımıza geçtiğimiz Ocak ve Ağustos ayında, yani 8 ay arayla harcadığımız bakım parası 160 bin lira! Ve en az beş kez yolda kaldım Ankara'ya giderken. Birkaç kez de toplantıya geciktim. Ben bu iki arabayı satıp, yerine 4 yaşında bir araba aldım. Kesinlikle sıfır araç almadım. Bırakın sıfır lüks bir araç almayı, Belediye'nin menfaatine bir hareket yaptım. Takdir edilmem gereken bir hareket... Ancak seçim sattı mahalinde olduğumuz için şahsımla alaklı böyle bir dezenformasyon yapılıyor diyelim. Acaba belediye başkanı kendisi tasarruf derken, lüks bir araç mı aldı?

 Sanırım sorgulanmak istenilen tam da bu.
İnanın benim lüks takıntım yoktur. Bir de şunu iddia ediyorum. Ben kendi arabamla çok gezen birisiyim. Bazı sabahlar kendi arabamla geliyorum. Özel işlerimde kesinlikle kendi arabamı kullanırım. Benim asla araç kompleksim olmadı. Ama bu harekette bile bir tasarruf var. Bakın, eski iki aracın Ocak ve Ağustos bakımlarının aylık maliyeti 22 bin lira. Bana iki araç değil bir tane araç lazım. Ben iki aracı vermişim, üzerine 120 bin lira koyup tek araç almışım. Lüks merakım olsa gider daha üst seviye, daha lüks, daha havalı bir araç alırdım. Beni tanıyanlar çok iyi bilir, makamın tabii ki bir değeri vardır, tabii ki ağırlığı vardır. Bunu elden bırakmadım. Çünkü ben bu makamı temsil ediyorum. Ama bu benim için bir güç unsuru asla olmaz.

Ben kendi arabamı kullanırken mesela bir trafik polisi beni tanımazsa hiç bir şey demem.

 Velev ki sizi tanımadı ve ceza kesti?
Kesinlikle hiç bir şey demem. Mesela bundan iki hafta önce toplantı geç bitti ve buradan gece ikiye doğru kendi arabamla çıktım ve polis durdurdu. Yalnızdım araçta, memur bey yanıma geldi, "beyefendi... Ehliyet, ruhsat?" dedi. Ben ilk anda ehliyet ve ruhsatı bulamadım, daha doğrusu bulmam uzun sürdü. O bekleme anında memur tanıdı ve "Başkanım, siz araba mı kullanıyorsunuz?" dedi. Kendisine anlattım. "Çok geç saatlere kadar çalıştığımız için arkadaşlar çok yoruldu. Onlar erken ayrıldı, bu yüzden de aracı kendim kullanıyorum" dedim. Sonuçta memur görevini yaptı

 Ya sizin Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuzu fark etmeseydi? Ya da ceza kesmiş olsaydı?
Hiç rahatsız olmazdım bu işten. Çok rahat söylüyorum, rahatsız olmazdım. Bakın benim eşim Belediye Başkanı eşi olduğunu söylemez hiç bir yerde. Çocuğumun benim çocuğum olduğunu bilmezler. Söylemezler çünkü. Gittikleri yerde bir zorlukla karşılaşsalar bile asla söylemezler. Bu benim onlardan rica ettiğim bir durumdur ve onlar da asla söylemez. Bizim öyle kompleksimiz falan yok, gayet doğal ve rahatız, bunu samimiyetle söylüyorum. Kaldı ki, trafikte ceza yemişliğim de vardır.

 Trafik kuralını ihlal ettiyseniz, ceza almanız bir vatandaş olarak beni mutlu etti.
Hızlı gidip radara girmişsen cezanı çekeceksin.

Tüm Projelerin Bilimsel Veriye Dayanması Lazım

 Bir açıklamanızda fantezi projelere karşı olduğunuzu belirtmiştiniz. Nedir mesela fantezi projeden kastınız?
Şehir adına yapılmış hiç bir projeye fantezi diyerek onu hafife almak, yok kabul etmek gibi durum söz konusu değil. Mevcut projelerin tamamını inceledik. T2 Hattı'nı da inceledik. Yüzde 65-70'lik kısmı yapılmıştı, devamıyla alakalı bir karar aldık. Bakın, tüm proje ve kararların bilimsel bir veriye dayanması lazım. Üç milyonluk bir şehri konuşuyoruz. Şehrin yüzde 71-72'sinin merkezde yaşadığı bir metropolü konuşuyoruz. Dolayısıyla burada ulaşımla alakalı bir şey yaparken bunun bir bilimsel veriye dayanması lazım. Bizim daha önceki metro hattımızda saatte 9 bin yolcu taşıma kapasitesine ait bir yer varken T2'de yaptığımız sayımlarda yolcu sayısı 2 bin 300 çıkıyorsa, bana göre bu bir fantezidir. Çünkü siz bunu yapsanız da işletmeyle alakalı bir altyapısı yok bunun. Orada kentsel dönüşümler yaparsınız, büyük iş merkezleri yaparsınız, insanları oraya çekecek bir unsur olur. Üniversite kurarsınız anlarım. Ama şu an yaptığınız o 7 bin 100 metrelik hatta vagonlarla birlikte 300 milyon lira parayı harcasanız da, bunu işletecek bir kapasite yok orada. Buna nasıl fantezi demem? Mesela stadyum... Bu ülkede 150 milyon liraya, 160 milyon liraya stadyumlar yaptık. Konya da yaptı, Antalya da yaptı hepsi yaptı. Hatta bunların da çoğunu devlet verdi, devlet desteğiyle yapıldı. Stadyum yapılırken bölgedeki hareketliliği düşünmek şart. Yaptığımız stadyumun maliyeti diğer kentlerde yapılanın 3-4 katına çıkıyorsa... Şehrin merkezinde olması hasabiyle de ciddi yoğunluk oluşturuyorsa... Bakın, aynı yerin karşısına biz hastane yapıyoruz. Hastane 7/24 yaşayan bir yer. Oysa stadyum iki haftada bir... O hastane 7/24 işlemesine rağmen stadyum kadar problem olmaz. Çünkü hastane düzenli işleyen bir yer, stadyum ise anormal yoğunluk oluşturan bir şey. Stadyum 15 günde bir kullanılır, senede de 20-22 sefer kullanılır Avrupa maçları ve hazırlık maçları da dahil. Dolayısıyla böyle bir projenin bana göre şehrin 20-30 km uzağında konuşlandırılması lazım. Gider mi peki insanlar? Tabii ki gider. Ben Bursaspor'u seviyorsam, futbol maçı izleyeceksem oraya tabii ki giderim. İşte şimdi biz, böyle projeleri daha rantabl hale getirebilmek için ne yapabiliriz? Onun hesabını kitabını yapmak durumunda kalıyoruz. Örneğin, T1 ve T3'le alakalı konuşacak olursak, kesinlikle lüzumsuz olduğunu söyleyemem. Burası 3 milyonluk bir şehir ve acil olan konuları öne koymak lazım. Örneğin, bana kırsaldan talep geliyor. İnsanlar, "başkanım benim köyün mobeseleri diyor, yolum" diyor. "Muhtarım ben senin şu an mobeseni falan yapamam. Mobese fantezi bir iş, daha sonraki bir iş daha doğrusu. Biz yolu hallederiz. Bir yerleşim biriminin öncelikle halledilmesi gereken ihtiyacı yol ve altyapıdır. Bir kere herkesin pırıl pırıl yolu olsun, herkesin altyapısı, suyu, arıtmazgün olsun. Bu medeniyetin de gereği. Ondan sonra parkı, spor sahası, mahalle konağı olsun. Ondan sonra biz mobese kamera sistemi kuralım. Ondan sonra fitness aletleri koyalım. Bunlar sonraki konular. Biz belediyecilikte ne yapıyoruz? Yolu yapmadan,zel ışıklı mışıklı lambalarla falan slüyoruz. Ondan sonra da "aaaa, ne güzel olmuş." Bir de, biz Büyükşehir Belediyesiyiz. Ben ilçe belediyesi başkanlarına da aynı şeyleri ifade ediyorum. Bizim öncelikli işimiz ne? Bunu kanun tanımlamış. Ulaşım, çevre, altyapı, imarla alakalı üst ölçekli planlar... Şehir nereye doğru büyüyecek, nasıl büyüyecek? Bundan sonraki büyüme potansiyelini neresi karşılayacak? Sanayide hangi noktaya gelmişiz? Bundan sonra hangi noktaya gidebiliriz? Bu planlamaları yapacak olah Büyükşehir Belediyesi'dir. Bizim ana konularımız tanımlanmış.

 Ve fakat, göze de pek görünmeyen konular?
Aslında siyaseten kaymağının yendiği konular da sosyal konular. Işıklı mışıklı yollar, parklar... Bakın, 50 haneli bir kırsal mahallenin altyapısına 2 milyon lira para harcıyoruz. 1058 tane mahalle olduğu düşünülürse, harcanan parayı düşünebiliyor musunuz? Sadece Gemlik, Küçük Kumla ve Kurşunlu'nun arıtmasına harcadığımız para 70 milyon lira. Daha yeni tam teşekküllü olarak devreye girdi. Bunlar görünen hizmetler değil ama bir gün o deniz temizlendiğinde insanlar fark edecek bu hizmetlerin önemini. Belki bunun etkisi 10 sene sonra görülcek. Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın adının büyüklüğü de, buradan ileri geliyor. Mesela, turizmle ilgili ne yapabiliriz? Şehrin ekonomisiyle alakalı ne yapabiliriz? Dağ ilçelerinin kaderini değiştirebilmek için neler yapabiliriz? Büyükşehir Belediyesi tüm bu konularda gerçekçi projeler üretebilmeli.

Adil Bir Belediye Başkanı Olduğumu Düşünüyorum

 Alinur Aktaş adil bir belediye başkanı ?
Hiç kimse sütüm kara demez. Ben de demiyorum. Ancak adil olduğumu düşünüyorum. Tabii burada adalet çok göreceli bir kavram. Muhakkak surette haksızlık yaptığımız, bilmeden, istemeden incittiğimiz insanlar olmuştur. Bakın ben 1070 kişinin işine son vermek zorunda kaldım.

 Neden zorunda kaldınız?
Bir kere bu insanların 400'ünü kanun işten çıkardı. Emekliliği gelenler artık devam edemiyordu kanunen. Bunun üzerine biz de eldekileri daha verimli kullanmanın hesabını yapmaya başladık. Sonrasında, daha az iş yapan, biraz daha verimsiz çalışanlarla alakalı tasarruf yapıldı. Ancak bu tamamen birimle alakalı. Belediye'nin 12 bin 700 civarı çalışanı vardı. Benim bu insanların hepsini tanımam imkansız.

 Şimdi kaça düştü çalışan sayısı?
Şimdi 11 bin 600'e düştü. Ben girdiğim tüm toplantılarda da söylüyorum. Hepiniz belediyenin bir parçasısınız. O işçiymiş, o memurmuş, o taşeronmuş, o mühendismiş, o bilmem neymiş, yok! Sadece BUSKİ ve Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı şirketlerdeki genel müdür sayısı 160...

 Sizce de çok değil mi?
Çok olmaz olur mu? Hatta anormal!

 Ortalık müdürden geçilmiyor?
Zaten bu tip kurumlarda yapı büyüdükçe ve hantallaştıkça daha da büyük sıkıntı olur. Mesala bizim şu an 2-3 şubenin müdürlüğünü tek başına yapan arkadaşlarımız var. Yeni düzenleme yaptık ve aynı adam 2-3 şubenin müdürlüğünü yapıyor.

 İşten çıkarmalarda AK Partili olanları kayırdınız mı? Ya da hiç mi kayırmadınız?
Bir kere bunu yaparken böyle bir kriter asla olmadı. Daha sonradan bir kaç telefon almadım değil. "Benim bu kadar emeğim var" diye mesaj yazanlar oldu. Dilimin döndüğünce izah etmeye çalıştım. Arayan bir kaç kişi oldu, onlara da söylemeye çalıştım. Şu hesapları yaptık tabii. Emekliyi çıkarmayı tercih ettik. Belki maaşın düşecek ama sen emekli ol en azından. Bize bir kişi lazım ama iki kişi var. İşte o zaman emekli olan çalışanımızla yolları ayırdık. O konuda gönlüm çok rahat. Hatta AK Partili olduğu halde işten çıkarıldığı için bana sitem mesajları yazan çok insan oldu. Bakın, bu şehirde her iki kişiden biri AK Parti'ye oy veriyor nihayetinde.

En zor zamanda görevden kaçmadım Şimdi de kaçmam!

 Önümüzde bir Yerel Seçim var ve siz Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na devam etmek istiyorsunuz?
Bu soruya nasıl cevap vereceğimi de şaşırıyorum. Ben "devam etmek istiyorum" desem birileri uygun görecek mi?

 O vakit, moda deyişle sorayım. Verilmesi halinde görevden kaçar mısınız?
Görevden kaçmam! Nasıl ki en zor zamanda kaçmadıysam şimdi de kaçmam. Nihayetinde ben halihazırda bu işi yapan birisiyim. Yaşım, sağlığım, tecrübem, kendime olan güvenim, teşkilat ilişkilerim, halkla ilişkilerim... Ben bir çok parametreye bakıyorum ve bu işi yapabilirim diyorum. Yapıyorum da zaten şu an. Dolayısıyla böyle birinin tekrar aday olması çok doğal. Ama tabii ki bu noktada hiç kimseye bir garanti verilmez, ancak ben bu işe sıfırdan başlayan birisi değilim. Bu noktada bir algı oluşturmak durumunda değilim. Ama çekilmem gerekiyorsa da hiiiç sıkıntı çıkarmam.

 Üzülür müsünüz? Ya da üzülmez misiniz?
Üzülmem ama şu olabilir belki, alıştığınız 15 senelik bir hayat var. Belki ilk etapta alışılmış hayat sizi etkileyebilir ama benim ticaretim var, ticarete devam ederim.

 Siyaset bir yaşam biçimi yada yaşama sebebi değil mi sizin için?
Kesinlikle değil.

 Yerel Seçim öncesinde parti içinde nasıl bir yarış olur sizce? Örneğin eski Bakan Faruk Çelik, "görev verilirse kaçmam" diyerek adaylık konusunda niyetli olduğunu ortaya koydu?
Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, kendisine güvenen, bu konuda tecrübesi olduğunu düşünen herkesin bu şehirle alakalı irade koyması kadar doğal bir şey olamaz. Bence herkes bu yöndeki iradesini ortaya koyabilir. Bizim felsefemizde aslonlan şudur: Sizin bir şeyler istemenizden ziyade, birilerinin sizi bu işe layık görmesi önemlidir. Bu Faruk Çelik Bakanımız da olsa, önceki dönem görev alan Bakanımız da olsa, bir iş adamı da olsa böyle. Birilerinin sosyal medya aracılığıyla ön plana çıkarılması, adının zikredilmesi... Bunlar çok doğal şeyler.

Ama dediğim gibi, nasıl bir kaç ay önce "Büyükşehir Belediye Başkanı istifa et" denildiğinde istifa ettiyse ve ondan sonraki süreç belirlendiyse, takdir edersiniz ki yeni süreç de bu şekilde belirlenir. Belirlenen süreçten hangi isim ortaya çıkarsa çıksın, eğer bu ben olmasam bile oy vereceğim aday daima AK Parti'nin adayıdır.

 Gönül koymaz mısınız?
Asla gönül koymam. Genel Başkanım karar verecek, buna ben niye gönül koyayım ki? Ama eğer konu benim şahsımla alakalıysa... Kimse yanlış anlamasın, ben tecrübemi sorgulattırmam onu da söyleyeyim. Belediye Başkanlığı konusunda yeterince deneyime sahip olduğumu düşünüyorum. Başta zikrettiğiniz isim olmak üzere bu işi düşünen, bu konuda irade koyan herkesin aday olmak hakkıdır. Ancak takdir edersiniz ki, önce parti seçecek, aday gösterecek. Ondan sonra da vatandaş oy verecek.

Yeni Dönemle İlgili Işık Alıyorum

 Bir de talepte bulunup bulunmama meselesi var. Mesela siz Ankara'ya gidip, "ben tekrar belediye başkan adayı olmak istiyorum" demeyecek misiniz?
Mevcut görevdeki belediye başkanı olduğum için ben onun ışığını az çok alırım zaten.

 Aldınız o ışığı?
Güzel şeyler duyuyorum. Genel Merkez'e gittiğimde de çok güzel şeyler duyuyorum. Mutlu oluyorum.

 Peki ya nihai karar verici olan Genel Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan'dan ışık aldınız mı?
Işık derken... Şöyle: Sayın Cumhurbaşkanımızın şu an pozisyonu itibariyle Amerika'sından Rusya'sına, Suriye'sinden İran'ına birçok konuyla uğraşırken, Türkiye'nin 1300 belediye başkanından biri olan Alinur Aktaş'a, "Alinur sen süpersin" gibi bir söylemde bulunması tabii ki mümkün değil. Ama ben gerek özelde yaptığım görüşmelerde, gerekse de toplu yaptığımız görüşmelerde dönem dönem bizimle alakalı memnuniyetlerini gözledim. Bursa'yla alakalı yapılan çalışmalarla ilgili kendisine fikir danıştığımızda bunu gözledim. Mesela benim Sayın Cumhurbaşkanımızla Ankara'daki uzun görüşmemizden bir gün sonra yapılan Pendik Kongresi'nde kendisinin "dün akşam Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız'la beraberdim. Bana Yunuseli Havaalanı ısrarının olmadığını belirterek, Sabiha Gökçen bizim işimizi gayet iyi görüyor. Osmangazi Köprüsü'nün kendilerinin çok işine geldiğini söyledi. İşte öngörü budur" dedi. Bu konuyla ilgili beni arayan partililerimiz oldu ve ben onlardan haber aldım.

Recep Başkan Görevden Ayrıldığında Kendisine Mesaj Yazdım

 Recep Altepe ile görüşüyor musunuz?
Görüşüyorum. Görüşüyorum derken, denk geldiğimizde görüşüyorum. Hatta şöyle bir şey ifade edeyim. Ben Recep Başkan görevden alındıktan bir gün sonra uzun bir mesaj yazdım kendisine...

 Ne yazdınız?
Detaylarını tam hatırlamıyorum. Özet olarak, "Başkanım, biz sizi bir abi olarak seviyoruz. Siz bizim her zaman başkanımız olarak kalacaksınız. Nasip böyleymiş. İnşallah hakkınızda hayırlısı olur. Bir kardeşiniz olarak sizin, ailenizin her zaman yanınızda olacağımdan zerre şüpheniz olmasın" diye bir mesaj yazmıştım.

 Peki ya yanıt?
Yanıt gelmedi.

 Gözden kaçtığı için mi gelmedi? Yoksa?..
O dönem çok fazla mesaj gelmiştir, ondan sanırım. Eleştirme adına söylemiyorum. Empati kuruyorum. Zor bir durum onun için, bunu da az çok tahmin ediyorum.

Emlakçılara düşmüş su fabrikaları var. Bu sektör eskisi gibi değil.

 Muradiye Su ile ilgili satış kararı epey eleştiri aldı ve tepki topladı?
Henüz bir satış yok. Bakın, Belediye'nin 11 şirketinden bahsettim. Bunlardan bir tanesi de Jeotermal AŞ'ye ait olan Muradiye Su Fabrikası. İşin derinliklerine inelim. jeotermal AŞ 2014 senesinde İl Özel İdaresi kalktıktan sonra belediyeye geçmiş bir kurum. Şehirdeki sıcak suları otellere satan bir şirket. Bir kere bu şirket tek başına bile bu haliyle zarar ediyor. Sattığmız sıcak sudan elde ettiğimiz gelir, çalıştırdığımız personel, sayaç okuma, tamir, bakım giderlerini karşılamıyor. Jeotermal AŞ kar eden bir kuruluş değil. Ufak tefek de zararı var hatta. Şimdi biz bu jeotermal AŞ'ye bağlı olarak bir su fabrikası kurmuşuz. Düşünce güzel. Kestel'de bir yer üretmişiz.

Bu yerin imar uygulamasından sonra rantı artmış. Bu da güzel birşey. Belediye adına bir kazanç. 6 milyon liraya alınan yer belki bugün satsanız 40 -50 milyonluk bir yer oldu. Üstüne 86 milyon lira harcayarak bir fabrika kurmuşsunuz. Tamamı kredi... Ve bu fabrikanın bir kuruş sermayesi yok. Çünkü mevcut şirket bir kere paralı bir şirket değil. İlk 6 ayda anormal bir zararınız var. Ben devraldığımda fabrika bitmek üzereydi. 2 Kasım'da göreve başladım ve o yüzde 5'lik kısımı da bitti. Fabrikayı şu an itibariyle daha yavaş yavaş kafa kafaya getirdik. Distrübütörle anlaşma yapılmış, nakliye ile alakalı anlaşmalar yapılmış, çalışanlarla alakalı anlaşma yapılmış, herşey bitmiş önceden. Distribütörle kapı gibi sözleşme var ve benim bunu değiştirmem mümkün değil. E hesap da soramıyorum. u kadar mal satmak zorundasın" diyemiyorum. Mecbur bu adamla birlikte ben bu işi götürmek durumundayım. Daha sonra biz burayı daha rantabl halde nasıl işletebiliriz noktasında düşünmeye başlayınca başka su fabrikalarını araştırdım. işin derinine indiğimde görüldü ki, su fabrikası hiç de öyle dışarıdan görüldüğü gibi cazip bir iş falan değil.

 Yanlış bir yatırım?..
Tam olarak yanlış demeyelim de, fizibilitesi tam olarak yapılmayan zamansız bir yatırım. Muradiye sevimli bir isim, Bursa'yla özdeşleşmiş bir isim. Tamam, biz kar amaçlı bir kuruluş değiliz ama zarar da etmeyelim. Siyaseten de düşünsek, ticari açıdan da düşünsek olmazsa olmazımız değil. Bana göre zamanlama hatası var burada. Bu şartlar altında meclise getirdik. Şimdi komisyona gönderildi. Buyrun, rakamları inceleyin. İnceleyin ve ondan sonra rapor verin. Bu arada, Kızılay milli kuruluş, Kızılay'la da irtibata geçtim. Bir de şu var Özlem Hanım, kamu mantığıyla bazı işleri yapmak sıkıntılı.

Kamu mantığıyla bazı şeyleri yaptığınızda, sabah 8 akşam 5 çalışan insanlarla malesef bu iş özel sektördeki gibi olmuyor. O yüzden de, attığımız taş ürküttüğümz kuşa değmiyor misali işin bu boyutuna da bakmak lazım. Şu an oranın borcu zaten bir faiz yükü getiriyor. Biz acaba borcu daha da büyütüyor muyuz? Acaba değirmende su mu dövüyoruz? Türkiye'de emlakçılara düşmüş su fabrikaları var. Bu sektör artık eskisi gibi değil.

En Büyük Duam Arkamda İz Bırakmak, İyi Anılmak

 Alinur Aktaş olarak, yeniden aday gösterilmeniz ve seçilmeniz halinde, Yerel Sim sonrasına ilişkin projeleriniz neler? Bu yönde bir hazırlık yapıyor musunuz?
Size bu konuyla ilgili tüyo vereyim tabiri yerindeyse. Ben mevcudu sevk ve idare ederken beraberinde yeni dönemle alakalı da bir hazırlık yapıyorum. Dışarıdan, meclisle, partiyle alakası olmayan 10 kişinin bulunduğu bir heyet var. Bunun başında da BURULAŞ'daki Yöneticim Cüneyt Aksakal var. Aralarında mühendis, iktisatçı, ve her işin erbabı olan arkadaşlarımız var ve haftada birkaç kez bir araya geliyorlar.

Yeni dönemle alakalı Bursa'nın öngörüleri nelerdir? Bunlar masaya yatırılıyor. Bunun dışında bir ekip daha var, İstanbul'dan bir danışman firmayla çalıştığımız... On bin üç yüz denekle odak gruplar oluşturuldu. Dokuz bin vatandaş, bin üç yüz de STK yöneticisi... Bunların içerisinde kaymakamlarımız, müdürlerimiz var. Bu insanlarla toplantılar yapıldı. Öngörüleri soruldu. Takdir edersiniz ki, herkesin bu konuda ayrı düşüncesi var ve bunlar bir havuzda toplanmaya çalışılıyor. Yani ekip bilgilerini buraya da aktarıyor ve biz de, Bursa'ya vizyon katacak, değer katacak, başta ulaşım olmak üzere neler yapılabilirle alakalı yeni döneme dair projeler hazırlıyoruz. Bakın çok rahat bir şey söylüyorum, ben olsam da olmasam da Bursa'nın kullanacağı altın değerinde bilgiler bunlar. Bundan iki ay kadar önce bir konudaki iddiamı da ortaya koydum, iki sene sonra Bursa'nın trafik sorunu konuşulmayacak dedim. Fotoğrafın bütününe baktığınızda, başta trafik sorunu olmak üzere her alanda, ama kesinlikle yabılabilirliği olan ekonomik karşılığı olan projeler bunlar.

 Fantastik olmayan?
Evet. Bakın huzurevi.. Basına yansıtmadan huzurevine sık sık gitmeye çalışıyorum ve binalar dökülüyor. Orada 350 civarında büyüğümüz var. Alzheimer olanlar var. Yatalak durumda olanlar var, sağlıklı yaşlılar var, başında dört kişinin durduğu yaşlılar var. Biz orada kişi başına aylık yaklaşık 5 bin 800 lira para harcıyoruz. Bunların içerisinde haliyle bir kuruş vermeden kalan yaşlılarımız da var ve doğrudur, sosyal devlet olmanın gereği biz yaşlılarımıza en iyi koşullarda bakmak zorundayız.

 Kesinlikle...

Binaların eskiliğine mi yanayım, işleyişle alakalı aksaklıklara mı yanayım... Mevcut yeri de rantabıl değerlendirerek Bursa'daki tüm huzurevlerini sağlıklı bir çatı altında toplayabilir miyim? Bunu bir proje olarak yapıyorum mesala. İlginç bir şey söyleyeyim mi, Bursalılar daha yüksek huzur ve refah istiyor. Bursalıların refahını ve huzurunu arttıran projeler ortaya koymak lazım. Standartları nasıl yükseltebiliriz onun derdi, hesabı içerisindeyiz. Bir de, biz sanayilerle iç içe yaşayan bir şehiriz. Dolayısıyla bizim daha nitelikli sanayiye kavuşmamız gerekiyor. Turizim bizim kesinlikle gelişen yüzlerimizden bir tanesi. Buna dair özellikle tanıtım ve lansman da dahil olmak üzere belirli çalışmalar yapmamız gerekiyor. Biz iki hafta önce Dünya Tarihi Kentler Birliği Toplantısı'na ev sahipliği yaptık. 67 yaşında 12 yıllık belediye başkanı olan Kyoto Belediye Başkanı Daisaku Kadokawa Dünya Tarihi Kentler Birliği Başkanı. Türkiye'den Bursa, İstanbul, Ankara, Konya ve Urfa üye. Ve biz Daisaku Kadokawa ile her oturduğumuzda, ben ona ulaşım, katlı yollar, yeni güzel parklardan, meydanlardan ve kentsel dönüşümden bahsediyorum. O ise bana her seferinde, karbon gazından, kültür sanat faaliyetlerinden, şehrin tarihi yönünün yaşatılması ve tanıtılmasından bahsediyor.

 Ne hissediyorsunuz o sırada?
Açıkçası biraz kompleks yapıyorum. Onlar 1,5 milyonluk şehir, biz 3 milyon nüfuslu bir şehiriz. Bizde de her şey var. Bir de konunun tek paydaşı ben değilim ki, Belediye Başkanı olarak... Tüm kamu kurum ve kuruluşlarından tüm paydaşlara, STK'lara varana kadar hepsi var. Dolayısıyla, bizim ortaya koyduğumuz o projelerin tamamı huzuru ve refahı yüksek Bursa ideali için... Bilemem ki ben daha ne kadar belediye başkanlığı yaparım? Ancak en büyük hayalim kesinlikle arkamda iz bırakmak

Ben iyi anılmak istiyorum. En büyük duam bu... Allah hayırlı ömür, hayırlı ölüm nasip etsin.


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.