Hava Durumu

Ah Be Kuzum Sen Ne Ara Yürek Yedin???

Yazının Giriş Tarihi: 28.11.2016 18:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.11.2016 18:04

15211781_10154792928364111_1499689481_n

Tam, "kendin pişir, kendin ye, kendi kendine ziyade olsun de" moduyla hem ülke gündemine hem de şapa oturan Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'nin yarattığı tahribatla haşır neşir olurken bir ne göreyim?



(Bir yıl önce Lodos Medya ile olan tüm yollarını ayırdığımız) Bursa basınının bir diğer, bir değişik medar-ı iftiharı Mahir Bora Kayıhan, sen kalk, (Gözüm görmesin diye her yerden engellediğimi sanırken Twitter'da kalmış meğersem) hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, pazarcı pozuyla fotoğraf çektir.  Sonra da onu bana, yine hiç utanmadan pas et!

Altına da gevrek gevrek "aha aha aha!" Diye yaz.

Sen n'aptın be Mahir?

İlaveten...

Oldu mu şimdi Mahir?

Tüm utanmazlığına rağmen, hakkında şantaj ve tehditten suç duyurusunda bulunmak varken, Allah'a havale ettik diye hata mı ettik kuzum Mahir???

Hem, teeee bir yıl sonra sen o yüreği nasıl yedin?

Kimler sana, "ham yap bakim..." Diye yedirdi Mahir...

Beri yandan, ah be Mahir...

Madem iyi niyetten bu aralar sıklıkla maraz doğar oldu.

Madem susmak, bir kısım had bilmezin kendisini kaybetmesine sebebiyet veriyor.

Ve madem ki gazetecilik bir kamusal hizmettir.

Basın piyasasından ve dolayısıyla kamusal alandan gizlediğim, geç kalmış bir hizmeti bu gün, şu an yapayım.

***

Şimdi bu Mahir Bora Kayıhan denen arkadaşla biz Olay Medya'da, TMSF döneminde birlikte çalışmışız. Mış'lı geçmiş zaman kullanıyorum, zira göz aşinalığı dışında her hangi bir hatıram oluşmamış kendisiyle.

Neyse...

Bu arkadaşı en son Şehir Medya'da çalışırken biliyorum. Bir de, orada işine son verildiğini duyduydum. O kadar.

Sonra bir kaç arkadaşıyla kendi işlerini kurmuşlar. Olmamış, yürümemiş, falan...

Gel zaman git zaman...

Bir ortak arkadaşın önermesiyle bu genç kardeşimiz Lodos Medya'ya geldi. Önce dergimiz için dışarıdan yarı zamanlı çalıştı, sonra tam zamanlı olarak Lodos Medya için çalışmaya başladı.

Daha işin en başında da bana şunu teklif etti:

"Biz meslektaşız. Sen de halden anlarsın. Bebeğimiz var. Eşim şu an çalışmıyor. Benim için sigortaya ödeyeceğin primi bir süre maaşıma ekleyerek bana ver. Çünkü şundan..."

Deyince...

En mühimi de, bu talebine gerekçe olarak bebeğini gösterince (Kendi başıma sonradan dert açmak suretiyle) kabul ettim.

Beyfendi bizimle çalışmaya başladı.

Ve ben de her ay, söz verdiğim gibi, SSK'dan esirgediğim primi O'nun eline takır takır saydım.

Derken...

Gördüğüm bazı sebepler hasebiyle kendisiyle yolları ayırmamız gerektiğini düşündüm.

Ve tam da o sıralar Mahir, Recep Altepe'nin sosyal medya hesaplarını yönettiği iddia edilen o farazi firmanın şimdilerde yaptığı şeyi yapmaya başladı.

"Beni Şehir Medya geri istiyor. Ama gitmiyorum."

"Olay benim peşimde. Ama istemiyorum"

"Hakimiyet, bana hayran, kapımda yatıyor. Lakin asla...."

Baktım, bu arkadaşımızın peşine düşen medyaların hepsi bizi bir cebine sokar, ötekinden çıkarır.

En çok da maddi güç açısından hiç birisiyle yarışmamız kabil değil.

E hazır, bizim de gönlümüz kendisinden geçmişken, bari çocuğun kısmeti kapanmasın diye nazik bir şekilde yolları ayırdık.

Allah biliyor ya, hem tüm haklarını dibine kadar aldığı ve hem de çok güçlü medyalar, "illa gel bizimle çalış" diye kapısında yattığı için zerre kadar da vicdan yapmadım.

Bizden sonra ne oldu, ne bitti, kendisiyle çalışmak için yerle yeksan olan o medyalardan hangisinde iş buldu falan diye de hiç ilgilenmedim.

Biz, gördüğümüz lüzum üzerine yolları ayırmış olmamızın bahtiyarlığını yaşadık o kadar!

Epey bir süre sonra, kendisinin de yayını olan bir meslektaşım aradı. Biraz da endişeli ve çekingen...

"Ya Özlem..." Dedi.

"Böylesi içime sinmiyor diye sana bir şey sormak istiyorum."

"Tabi, buyur, sor!"

"Senin editörün, Mahir Bora Kayıhan bizimle çalışmak istiyor. Ancak ben seninle çalışırken almayı doğru bulmuyorum."

Bunu duyunca lapin gibi atladım.

"Dert ettiğin şeye bak! Tabi ki çalışın. Biz yollarımızı ayıralı neredeyse bir ay oldu."

Ah be Mahir...

Küçük esnaf Mahir...

Ben ne bileyim senin bize buralarda haftalarca, Altepe'nin faka basmış farazi sosyal medya şeycileri gibi dümen yaptığını...

Çenene vurmuş bir şekilde yalan söylediğini...

Aslında o dediğin medyaların hiç birisinin peşinde koşmadığını...

Kimseciklerin, "illa gel" diye kapında yatmadığını...

En nihayetinde de iş istemek için gittiğin o yerde, sırf yine üç kuruş daha fazla alabilmek için pazarlık payına katkısı olsun diye, hala bizimle çalışıyormuş da, ancak ve ancak transfer edilirse gidermiş gibi yalan söylediğini falan ben nereden bileyim?

Nasıl bileyim?

Niye bileyim?

***

Buraya kadar olanı zaten utanç vesilesiyken...

Bundan sonrası tam bir kepazelik!

Benim sırf işsiz kalmasın diye, işi olsun diye, karşı tarafı vicdanen ve etik olarak rahatlatmak için lapin gibi atlayarak izah ettiğim gerçek, meğer bunun dümenini bozmuş!

İşsiz olduğu gerçeği pazarlık payını düşürmüş!

Diye, bu arkadaşımız, bizimle yollarının ayrılmasından bir ay sonra bana ve Lodos'a (mafyavari) ÇÖKMEYE KALKTI!

Gecenin bir vakti ilk mesajı geldi: "Sana süre! Ödemediğin SSK priminin yerine şu kadar parayı, (Bu arada istediği miktarla, ortalama bir sanayi bölgesi çalışanlarının aylık prim borcu ödenir) dört gün içinde bana vermezsen seni gider SSK'ya şikayet ederim."

Önceleri ciddiye almadım. İçimden sövmekle yetindim.

Sonra, benden umduğunu bulamayınca, daha doğrusu bu çirkin tehdit ve şantaja boyun eğmeyince arkadaşımız doz aşımına girdi.

Lodos Haber'in sosyal medya hesabına çöktü!!!

O hesabı bildiğiniz gasp etti!

Bizimleyken, emekten, haktan, adaletten, vicdan ve ahlaktan yana bir solcu gibi davranan bu meslektaşımızın, iş bulamayınca neler yapabileceğini hiç hesaba katmadığımız, dahası epey bir salak olduğumuz için, biz bunun ardından sosyal medya hesaplarının şifresini değiştirmeyi dahi akıl edememişiz!

Ama bizim yerimize o etmiş.

Öyle de bir hale getirmiş ki, Lodos Haber'in sosyal medya hesaplarını bir tek o kontrol edebiliyor.

İstediğini yayınlama, istemediğine engel koyma hakkı sadece onda!

Biz de öylece bakıyoruz, "bu düşman tavırlarla kim bilir ne zaman ne yapacak?" Diye...

Peki bu gasp sonucundaki talep ne?

Yine aynı hikaye.

"Özlem bana şu kadar zamanda şu kadar para versin! Aksi halde SSK'ya gider şikayet ederim."

"E Özlem sana, senin talebin üzerine o parayı zaten verdi. Her ay salak gibi takır takır eline saydı!"

Hıh...

İşte tam da bu noktada, sağcısı için de, solcusu için de, sol gösterip edepsizlik yapan için de tek bir şey lazım.

O da vicdan...

O da Allah korkusu!

***

Yardım istediğim kimi eş dost "hemen polise git" dedi.

"Derhal suç duyurusunda bulun!" Diyen oldu.

"Bu adam niyeti bozmuş. Her türlü kötülüğü yapar, biz bunu bir güzel dövelim" diyen oldu.

Dibine kadar hak ettiği halde, hiç birisini yapmadım.

Bekledim...

O tehdit etti, ben bekledim.

O şantaj yaptı, ben bekledim.

O en nihayetinde sosyal hesaplarımızı gasp etti, ben yine bekledim.

Polis vs ihtimalini geç de olsa hesaba katabildiği için tırsıp gasp ettiği sosyal medya hesaplarını Lodos editörlerine devrettikten sonra, mafyavari bir şekilde beni dakka başı tehdit eden, akıl almaz rakamları kendisine vermezsem beni şikayet edeceğini söyleyen bu isimle ilgili tek bir şey yaptım.

Gittim, kendimi devlete, SSK'ya kendim şikayet ettim!

"Ben, bebeğime süt parası lazım diyen bir .....e inandım. Aylar boyunca o parayı buraya yatıracağıma O'nun eline saydım. İhbarımdır. Lütfen, ne gerekiyorsa yapın!"

Ne oldu biliyor musun Mahir?

Zamanında takır takır eline saydığım o parayı, şimdiler de bir de, faiziyle, cezasıyla devlete ödüyorum.

Yani sadece param gitti!

Sadece para...

Ve fakat, ne sana, ne çirkin tehditlerine, ne şantajına boyun eğdim.

***

Yaaa işte böyle...

İş bulamayınca, bulamadığı için eski çalıştığı yere, şantajla, tehditle, hesaplarını gasp ederek çökmeye kalkışan Mahir Bora Kayıhan'a o süreç zarfında hak ettiği ölçüde bir kaç mesaj attım elbet.

Ve fakat....

Belli ki O'na en çok, "Bu kadar şerefsiz olacağına, bana çökmeye kalkacağına git limon sat!" Deyişim koymuş.

O da kalkmış, Lodos Haber'in sosyal paylaşım hesaplarına çöküşünün üzerinden (Kayıtlarımıza baktık. 6 Kasım 2015'te, saat 13.30'daki ilk ve 15.30'daki ikinci görüşmede nete gelmiş bunun sosyal medya hesaplarını gasp ettiği ve istediği miktarı ona derhal vermezsem geri vermeyeceğini deklare edişi... Daha doğrusu o yapacağını çok önceden yapmış ama biz anca o zaman, o da tehdit edince anlamışız) bir yıl geçtikten sonra...

Kalkmış, benim, "bir kadının parasına çökmeye kalkacağına git limon sat!" Sözüme istinaden, hiç sıkılmadan bir grup narenciyeyle poz verip, altına da o zırvayı yazmış.

Sonra da pana pas etmiş.

***

Kendi kendime verdiğim sözden ötürü...

"Bu adam ne zaman basın piyasasında çalışmaya kalkarsa, onunla çalışacak kişiyi her şartta uyaracağım" diye verdiğim sözü yutmayarak birlikte çalışmaya başladığın meslektaşımı uyardığım için oluyorsa bu haller...

Gecikmeli yürek yediren, o narenciyeli fotoyu hiç sıkılmadan çektirip, bana göndermene vesile olan da buysa...

O vakit son söz:

Bulduğun işte, efendi gibi çalış.

Edebinle, çalış, paşa ol!

Bana yapmaya kalkıştıklarını başkalarına yapma!

Hele bir kadına asla yapma!

Ve fakat...

Yaptığın her şeye rağmen susmuş, seni hiç bir yere ihbar etmemiş ve gani gani maddi bedel ödemiş olmama rağmen, kalkar yeni bir hadsizlik yaparsan...

O zamanlar, "bu herifi bir temiz dövmeli" diyen eşe dosta hitaben sarf ettiğim cümle aklımda.

Bi kerecik de senin için gelsin.

Klavyenin, ahizenin filan arkasına saklanmak yok!

Bir Allah'ın kuluna da haber verirsem, senin düştüğün halden beter olayım.

Nereye istiyorsan oraya geleyim.

Sen, iş bulamadığın için bana ne hakla çökmeye kalkıştığını izah et!

Ben de sana, böyle klavye falan kesmiyor zira, senin gibilerine neden ve niçin pabuç bırakmayacağımı...

Ama dediğim gibi...

İkimiz olalım.

Kapiş???

Aksi halde, bulmuşsun bir iş, yüzsüzlük etme, edebinle, insan gibi çalış, kimseye çökmeye falan kalkarak değil, emeğinle kazan, kazandığın kadar yaşa!

Yazarın notu bir:

Yazı dahilinde ispatlayamayacağım tek bir satır yoktur! Her ihtimale karşın bilinsin.

 

Yazarın notu iki:

Seninle olan boyut haliyle başka da, şimdilerde büyümüştür. Kızına hepsi helali hoş olsun.

 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.