Hava Durumu

Ruhlar geride kaldı yaşayan ölüler olduk

Yazının Giriş Tarihi: 05.08.2019 19:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.08.2019 19:24

Havada, denizde, karada çok hızlı giden taşıtlarımız var.

Eskiden gidilmesi aylar süren mesafelere, birkaç saatte ulaşır olduk.

Hele iletişim anlık hale geldi.

Yazdığımız mektuplar geçmişteki gibi günler, haftalar hatta aylar sonra değil, anında varıyor alıcısına.

Telefonlarımız mobil oldu, dilersek konuştuğumuz kişiyi ekranından görebiliyoruz.

Gazetelerin, hatta televizyonların bile pabucu çoktan dama atıldı.

Her bilgiye sosyal medyadan anında ulaşır olduk.

***

İletişim ve ulaşımdaki bu hız, günlük hayatımızı da etkiledi.

Her şeyimizi çok hızlı yapmaya başladık.

Adımımızı aceleyle atıyoruz, sakince yürümeyi unuttuk

Adına fastfood dediğimiz mekânlarda, parasını peşin ödediğimiz yemekleri hızlıca yutuyoruz.

Bir anlamda yemiyor, tıkınıyoruz.

Velhasıl; değerlerimizi, inancımızı, aklımızı yani bizi insan yapan tüm değerlerimizi yitirdik.

Pusulası kırık gemi gibiyiz.

Ne yöne gittiğimizi bilmeden, hayatın içinde savruluyoruz.

Sevgiden eser yok.

Estetik anlayışımızı kalmadı, sanattan anlamıyoruz.

Hayat felsefemiz yok, ahlâki değerleri yitirdik.

***

Sahi böyle son sürat nereye koşuyoruz?

Hayatımızda dostlarımıza yer kalmadı, insani ilişkilerimiz yozlaştı, her şeyimiz kokuştu.

Madde bataklığında, boğazımıza kadar batmış haldeyiz.

Mesela önümüz Kurban Bayramı.

Ama eskiden olduğu gibi çocuklarımızı yalnız başlarına, bayramlaşmaya gönderemiyoruz. Çünkü sapıklar tecavüz edip öldürüyor.

Elbette aynı kaygılarla sokağa da salamıyoruz.

Ama tehlike evin içinde de bırakmıyor yakalarını.

Oynadıkları sanal oyunlar yüzünden bunalıma girip intihar ediyorlar.

Bunların başımıza neden geldiğini hiç düşündünüz mü?
Eminim sizlerde benim gibi çokça düşünmüş, tatmin edece bir cevap bulamayıp üzülmüşsünüzdür.

Tevafuk bu ya, sorduğum sorunun cevabını ararken, internette aşağıda sizlere de aktardığım hikâyeye rast geldim.

Hikâyeyi okuyunca, her gün daha da hızlanan hayatımızın bizi aslında yaşayan ölüye dönüştürdüğünü fark ettim.

Meğerse ruhlarımız bizim hızımıza yetişemediği için geride kalmışlar.

Böylece kalbi atan, kanı aka yaşayan cesetlere dönmüşüz.

Önce okuduğum ibretlik hikâyeyi aktarayım:
Bir zamanlar Afrika'da kayıp bir şehri arayan batılı arkeologlar yüklerini taşımak için bölgedeki yerli halktan yardım istemişler. Yerlilerden bir grup kafileye katılıp bilim insanlarıyla birlikte zor doğa koşullarında, balta girmemiş ormanların içinde yola koyulmuşlar. Nehirleri, çağlayanları geçerek hızla yol almaya başlamışlar. Bazen gece bile yola devam etmişler. Birkaç gün süren bu hızlı ilerlemenin ardından, yerliler birden bire durup taşıdıkları yükleri yere indirmiş ve hiç konuşmadan beklemeye başlamışlar. Kazı alanına bir an önce varmak isteyen arkeologlar bu duruma bir anlam verememişler ve bu bekleyişin gerekçesini sormuşlar. Yerliler soruya iki kısa cümle ile cevap vermişler:

"Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kaldı onları bekliyoruz.'

***

Hikâyemiz bu kadar.

Ancak aradığımı cevabımı, hikâyenin sonundaki iki cümlede buldum dostlar.

Evet, hepimiz hayat yolculuğunda çok hızlandık ve ruhlarımız da geride kaldı.

Eğer durmazsak da, yaşayan ölüler olmaya devam edeceğiz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.