Hava Durumu

Korkusuz yalnızlık

Yazının Giriş Tarihi: 06.01.2017 16:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.01.2017 16:41

Yalnız kalmak, bir ilaç mıdır?

Yoksa, hastalığın ta kendisi mi?

Zakkum



Evrenin küçük bir parçasında kocaman dertleri yüklenenleriz biz.

Büyük gözlerimizden akan küçük yaşlarda boğulan ruhlarımız, her fırtınada başka bir limanda bulur kendini. Korkuların eseridir hayatlarımız. Her doğum korkularıyla var eder yaşamını. Her korkunun altında biraz yalnızlık vardır ve her yalnız, biraz eksiktir. Kalabalıkların içinde onlarca insan çarpsa da bedenine, yalnızdır kimisi. Kimsenin yaşadığından haberi yok gibi. İşte onlardan biriysen, ağırlaşır düşüncelerin ve tutamazsın dökülenleri, dökülecekleri.

Gerçekler nerede son bulur peki? Kalabalıklar insanlığın yalnızlığından doğmuştur ve insan yalnız doğmuştur. Mezarlıkları bile kalabalıktır, yan yanadır, dip dibedir. Mezarlıklar çoğu zaman ziyaretçilerle doludur. Ziyaretler, sırf yatanlar kendilerini yalnız hissetmesin diye değil, oraya yattıklarında yalnız kalmamak içindir. Korkularındandır. Hakkaniyetli bir dünyada "hak ettiğini almak" gerektiği arzusundandır. İnsanın ham maddesidir korku. Atamaz beyninden iliklerinden, kendiyle savaşır zaman zaman. Savaş sonrası yaralarıdır, acılarıdır yüzündeki çizgileri.

Herkes bilir aslında neden mezarlıkta olduğunu, ama konuşacak cesaretleri yoktur. Bu yüzdendir, o taşlı yollarda hiç bakamazlar birbirlerine. Yüz yüze gelmekten kaçar çoğu. Başı öne eğik ufak bir baş selamı kafidir. Ortak paydaları vardır yürüdükleri yerde; korkuları...

Kapıdan çıkma sahnesinde okunur en anlamlı korkular mimiklerde. Sanki bir şey arkaya bakmayı gerektirir, ama yüzündeki ağırlıktan okunur, bakmaman gerektiği. Ürperirsin, adımların sıklaşır, hızlanırsın. Görev gibidir, mezarlıkta ziyaret. Vicdan denilen varlığın bir yerinde yatar ölülere selam vermek. Ve yaşlandıkça duygusallaşır vicdan. Zamanla sıklaşan ziyaretler yalnızlığın korkusudur belki. Ölümün orada dolaştığı hissinden, hiç gitmezsin belki de. Hayat bile yaşaman için senden zamanını çalar. Yaşadığımız her saniye kaybediyoruz aslında. Korkular tüm duygularına, hücrelerine ve ruhuna bile hakimken yaşama çabası da ayrı bir ironi. Topraktan başlayan ilk korkuların yine toprakta bitecektir ve bu yüzdendir sen insanoğlu günahlarının şehvetli korkularını zaten  bu dünya da yaşıyorsun, ölüm seni sadece bilinene götürecektir!

Aynalar ne içindi sahi? Kendinizi mi görecektiniz yoksa gerçeği mi? 

"Neyi arıyorsan o'sun sen!" -Mevlana-

Bin parçadan ayrılan teksin. Korkuların hükmettirildiği bir dünya da korkularının esirisin. Yaşamaktan korkman gerektiği öğretildi belki. Belki de  korkularınla yaşaman gerektiği. Peki korkuların mıydı yalnızlığının sebebi?  Kırmızı bir şemsiyeyle korunduğun yağmur gibi, vücuduna suyun değmesinden mi korkuyorsun? Yağmurda yürümeyi denemelisin. Yitirdiğin duygularına geri dönmelisin. Kısacası ne yalnızlıktan korkmalısın ne de korkular seni yalnızlaştırmalı. Tenin rüzgarı hissettiğin her an yaşıyorsun demektir.

Erkin Koray'ın da dediği gibi;

"Bir ben miyim perişan Gecenin karanlığında Yosun tuttu gözlerim Yalnızlar rıhtımında"

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.