Hava Durumu

KAFKA İLE FARKINA VARMAK

Yazının Giriş Tarihi: 25.01.2022 19:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.01.2022 07:04

Bir insanı anlamak ne kadar mümkün?

Bu, babasının gölgesinde kalan, oradan çıkabilmek için çırpınan, serzenişlerini yazan büyük bir yazarsa bir de. Hayatıyla olan derdi kurguladığı tüm karakterlere yansımış, son ana kadar ne büyük, ne usta bir yazar olduğuna ikna olmamışsa… Yaşadığı özgüven problemi yüzünden birkaç hikâyesi dışında eserlerini bastırmak istememişse… 1924 yılında hastalığı ilerleyince yakın bir arkadaşından ölümünden sonra eserlerinin yakılmasını istemişse üstelik…

 “Okunmaya değer olmayan” diye tanımladığı eserleri şimdi tüm dünyada “okunması gereken eserler” listesindeyse…

( Şansımız varmış ki arkadaşı onun isteğini kabul etmek yerine bir yayınevine ulaştırdı. )

1883 yılında doğmuş Prag’lı bir Yahudi’ydi Franz Kafka…

Almanlar tarafından sevilmedi. Almanca konuştuğu için de Çekler tarafından horlandı.

Onu esas hor gören ve hayatında büyük izlerini taşıdığı kişi ise babası Hermann Kafka’ydı. Hermann iri yarı biriydi. Kafka ise çelimsizdi. Baba otoritesi bir fobiye dönüşmüştü onda. Zaten zayıf olan bedeni bu otorite karşısında daha da küçülüyor, yok oluyor gibi hissediyordu.

Okuduğu okullardaki katı kurallar, öğretmenlerin öğrencileriyle iletişim kurmamaları, çocukluk yıllarındaki bakıcı baskısı, hayatındaki otoritenin sürekli el değiştirdiğinin göstergesiydi.

1915 yılında yazdığı Değişim isimli öyküsünün ilk cümlesinde kendi korkularını tarif ediyordu;

“Samsa sabah korkulu bir düşten uyanınca, yatağının içinde kendini korkunç bir hamam böceği olarak buldu…” Samsa, bir süre utanç dolu ve anlamsız bir yaşam sürdükten sonra pis ve yalnız bir şekilde öldü… Kafka bir hamam böceği tiplemesinde içinde olduğu durumu anlatmaktaydı.

Babasından uzaklaşmak, kendi başına var olmak, katlanılmaz baskılardan kurtulmak istiyordu. Evlenip bir aile kurmayı çok istiyor, buna büyük özlem duyuyordu. Onun gibi biri için bu kolay değildi.

Kadınlarla mektuplaşmaktan başka bir şey yapamadı. Tam anlamıyla bir ilişki kurabildiği biri olmadı. Mektup arkadaşlarından biri Felici Bauer’le iki kez nişanlandı. Kitaplarının çevirisini yapan Milena’ya ise çok âşık oldu.

Milena evliydi, kocasıyla mutlu değildi. O da Kafka’ya tutkulu bir aşk hissetti.

Mektuplar, mektuplar, mektuplar yazdılar…

Yazıştıkları üç yıl boyunca iki ya da üç kez görüşebildiler.

Bu görüşmeler Kafka’ya daha büyük acı verdi ama yaratıcılığını arttırdı.

Kafka, bu mektuplaşmalar son bulduktan bir yıl sonra Viyana yakınlarında bir sanatoryumda hayatını kaybetti.

Ölürken yalnız değildi. Yanında gencecik bir kız vardı. Dora Diamant… Yani hasta yatağında yanında mektuplaşmadan konuşabildiği bir kadın vardı.

 “Kendimden başka hiçbir eksiğim yok” diyen yirminci yüzyıl edebiyatının en önemli yazın adamı Franz Kafka kırk bir yıllık yaşamında hep eksikti.

Eksiklerimizi tamamlamak için “Dönüşüm” için bilmekte yarar var! Farkındayım.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.