İki Budist rahip manastırlarına geri dönüyorlardı.
Bir nehir geçidine ulaştılar...
Akıntı çok kuvvetliydi.
Bölge dağlıktı.
*
Nehrin hemen kıyısında, karşıya geçmek için yardım bekleyen çok genç ve çok güzel bir genç kız duruyordu.
Genç kız çok korkmuştu.
*
Rahiplerden biri yaşlı diğeri gençti...
Yaşlı olan önden gidiyordu.
Yaşlı rahip önden, genç rahip arkadan gitmek zorundaydı.
Kural buydu. O önde olacaktı, diğeri arkada. Koşullar ne olursa olsun bu böyle olmalıydı.
*
Genç kız yaşlı rahibe telaşla sordu:
-Bana yardım eder misiniz? Elimi tutun lütfen. Çok korkuyorum...
*
Yaşlı rahip gözlerini kapadı...
Rahipler güzel bir kadın gördükleri takdirde; özellikle de kadın güzelse, gözlerini kapatmalıydılar.
Kadını görüp, güzel olduğunu düşündükten sonra...
*
Yaşlı rahip genç kadını gördükten sonra gözlerini sımsıkı kapattı ve kadının sorusuna cevap vermeden nehre adımını attı.
Onun ardından gelen genç rahip kızı gördü. Çok korktuğu her halinden belli oluyordu.
*
Genç rahibe aynı soruyu sordu:
-Lütfen elimi tutar mısınız? Nehir derin görünüyor, akıntı güçlü. Çok korkuyorum...
Genç rahip cevap verdi:
-Nehir derin, bunu biliyorum. Elini tutmamın sana yararı olmaz. Omuzlarıma oturmalısın. Seni bu şekilde karşıya geçirebilirim.
*
Manastıra vardıklarında yaşlı rahip genç rahibi karşısına aldı...
-Dostum sen günah işledin. Yalnızca bir kadına dokunmakla, konuşmakla kalmadın, onu omuzlarına aldın... Bu manastırdan kovulmalısın... Bir rahip olmaya uygun ve layık değilsin.
*
Yaşlı rahibe bakıp gülümsedi genç rahip:
-Ben beş kilometre önce kızı bıraktım. Görünüşe bakılırsa, siz kızı omuzlarınızda taşımaya devam ediyorsunuz...
*
Bugün size aklımdaki bu hikâyeyi birçok şeyi hatırlayarak anlattım.
Size hatırlattıklarını dinlemeyi öyle isterdim ki...