Binlerce yılın içinden yürüyoruz.
Hz. Musa'nın peşinden Kızıldeniz'e yürüyenleri, Hz. İsa'nın sırtında çarmıhıyla tepeye tırmanışını, Hz. Muhammed'in saklanmak zorunda kaldığı mağarayı, Kerbela'da öldürülenleri, engizisyonda yakılanları, kurşuna dizilenleri, suikaste kurban gidenleri, toplama kamplarında yakılanları, sabun yapılanları unutmadık.
Atatürk'ü unutabilir miyiz?
Deniz'i Mahir'i Hüseyin 'i, Hasan Tahsin'i, Menderes'i, Zorlu'yu, Polatkan'ı andıkça gözlerinden yaşlar akan nice insanlar tanımadık mı? Biz unutuyor muyuz?
Che'yi, Abdi İpekçi'yi Uğur Mumcu'yu...
Kalabalığız...
Binlerce yılın içinde ölenlerle yürüyoruz. Hep aynı ölümle sınanacağımızı bile bile sanki ölmeyecekmişiz gibi yürüyoruz.
Hayatı bilmeyenlere, sevmeyi sevilmeyi bilmeyenlere kırılıyorum.
Yalnızlığı, gülümsemeyi, gülümsetmeyi, öfkeyi hayatla bilemeyi tanımazlıktan gelenlere...
Yazları ıhlamur kokan bir bahçede oynayarak büyüdüm ben. Kış gelince mandalina kokusu çektim içime...
Öfkemi o kokular yatıştırdı.
Korkularımı yenip yürümeye devam ettim.
Şeyh Bedrettin'i
Ahmet Yesevi'yi
Nesimi'yi, o taraftan bu taraftan demeden öldürülenleri unutmadan....
1Mayıs'ta öldürülen işçiler
İmam-ı Gazali
Sabahattin Ali
Onlar da biliyorlardı yaşamanın güzel olduğunu.
Yürüsünler isterdim.
Zalimler kızgın birine dönüştürüyor beni.
Onlarla dolu olunca yollar, yürüyüşüm değişiyor, meydan muharebesine gider gibi gidiyorum.
Ölenlerle birlikte yürüyorum.
Zalimler, mazlumlar...
Her adımda başka bir anı
Her adımda başka bir özleyiş...
Binlerce yılın içinden, ölenlerle birlikte yürüyoruz.