Hava Durumu

DEVA PARTİSİ ve Basın ve Bursa Basını... Ve illa ki Bursa Basını!

Yanılmıyorsam, Bursa'da 13 tane matbaa ürünü olan, basılı gazete var yayın hayatına devam eden... Bursa'nın en çok satan-okunan-eden yayını bir günde kaç gazete basıyordur? Hatta, Bursa'da 100'ün üzerinde basan kaç gazete vardır?..

Haber Giriş Tarihi: 15.09.2021 00:23
Haber Güncellenme Tarihi: 15.09.2021 00:23
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.lodoshaber.com
DEVA PARTİSİ ve Basın ve Bursa Basını... Ve illa ki Bursa Basını!

DEVA PARTİSİ ve Basın ve Bursa Basını...
Ve illa ki Bursa Basını!

Dün, DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Serkan Özgöz ve yöneticileri ile bir araya geldik. 
Hatta, meğersem bazı ilçe başkanlarıyla da bir araya gelmişiz. Ancak, o kişilerin ilçe başkanı olduğunu, toplantının taaaa sonunda, bırkalaya bırkalaya öğrendik. 
"Siz kimsiniz?
Adınız ne? Partideki göreviniz ne?..
Aaaa... Öyle mi? Memnun olduk. Hayırlı olsun."
Falan.
E bu bir kusur değil elbet. Ancak önemli bir eksik. (Bu arada, İktidar Partisi'nin Bursa milletvekilleri arasında yüzünü görmediklerimiz, görsek de asla tanıyamayacaklarımız varken... Yeni kurulmuş DEVA Partisi'ni bu açıdan eleştirmek epey bi haksızlık olur.)
Neyse...
Çok doğal bir ortamda yapıldı toplantı. Hatta, toplantı için değil de, laflamak için bir araya gelen insanlar gibiydik. Kalıp yok, ritüel yok, kürsü yok, mikrofon yok, kamera yok, poz yok, kibir yok, caka yok. 
Felaket doğal...
Neredeyse soru yok! 
Hadi buyur. Mümkün mü soru sormadan durmak. Sabah sabah işi gücü bırakıp gelmişiz. Tek satır done alamadan, dön gerisin geriye?.. 
Ki, ne büyük israf bir gazeteci için. Ne büyük bir zaman israfı... Hiç gelemem. Asla tahammül edemem.
Netekim, siyaset de sorduk, başka şeyler de...
Ama benim canım, siyaset dışı o başka şeyleri  yazmak istiyor bugün. 
Bizim mesleğe dair olanları...
Hem canım öyle istiyor, hem de işime öyle geliyor.


***
Sohbeti basına, Bursa basınına, meslektaşlarım İbrahim Çoban ve Okan Tuna ile birlikte bile isteye biz getirdik aslında. (İyi niyetli ve kibar insanlar bulunca karşımızda... Hele ki, siyasi feleğin çemberinden geçmemiş insanlar bulunca...)
Bursa'daki basılı (matbaa ürünü) olan gazetelerin günlük tirajları hakkında tahmin yürütmelerine istedik.
Kimi, "15 bin vardır" dedi falanca gazete için.
Bir diğeri, "10 binin altında asla olamaz!" Dedi.
Suratımızdan anlayan bir diğeri, "e hadi 5 bin olsun?" dedi.

***
(Yaklaşık) Gerçek tiraj rakamlarını duyunca şoke oldular, inanamadılar.
Hoş, bizler de inanamıyoruz gerçeği bilmemize rağmen.  
İnsanların yüzündeki hali görünce, "hatta ve hatta, aslolan tiraj değildir. Net satışa bakmak gerekir" falan diyemedik artık. 
Duymaya, bilmeye hazır değillerdi.
Kıyamadık. Üstelemedik.
Ve fakat, okura karşı böyle yapamam.
Gerçeklerse bahse konu olan, kıyarım.
Kıymetli okurlarım...
Sizce, (Yanılmıyorsam Bursa'da 13 tane matbaa ürünü olan, basılı gazete var yayın hayatına devam eden...) Bursa'nın en çok satan-okunan-eden yayını bir günde kaç gazete basıyordur???
Gazetelerde uzun yıllar yöneticilik yapan bir ahbabımın iddiasına göre, (Ki bu gerçekten çok vahim bir iddia...) Bursa'daki, faraza ennnn büyük gazetenin tirajı ortalama olarak günlük 500 ile 1000 arasında imiş!
Dikkatinizi çekerim, en büyüğünün maksimum tirajı...
Pekii, asıl olan asıl ölçüt olan net satış?..
Daha da asıl ölçüt olan, orijinal okura yapılan gerçek satış?.. 
"Kendin pişir, kendin ye" üsulü, "kendin bas, kendin aldır ki sattın sanılsın" hikayesinden bahsetmiyorum. Bildiğin, okur gelip alıyor. Okumak için alıyor. (Abonelikler bahse konu değil bu arada. Bayi satışı-vatandaş-okur alışı mevzu...)
Sizce kaç tanedir bir günde?..
a) 400?
B)100?
C) 50?

En büyüğüne ilişkin iddialar bu kadar vahimken... (Ki, kat-i surette inanmaya yanaşmıyorum. Yanaşamıyorum.)
Ya diğerleri?..
İnanın, mesleğim adına işime gelmediği için, şahış olarak da çok canım sıkıldığı için detay detay yazamayacağım.

***
Hasılı, durum vahim!
50, 70, 100 yazayım...

Hadi, torpil geçerek 150 ve 200 de yazayım. Bu konuyu kapatalım. (Bu arada, böyle gevrek gevrek yazdığıma bakmayın. Rasyoneldir. Ne yazık ki, acı gerçektir.) 


Yazarın ara notu:
1) Bu ülkede en çok satan gazete Sözcü'dür.
O'nun da ağırlıklı olarak okur yapısı 50 yaş ve artıdır.
40 yaş ve altı, basılı gazeteden pek hazzetmez.
30 yaş ve altının gazete ile yüz yüze teması dahi, münferit olanlar hariç bahse konu değildir.
2) Bu ülkenin, çok ama çok uzun yıllar boyu en çok satan gazetesi, açık ara farkla Posta'dır. Bunun sebep-sonuç ilişkisini detaylıca izah etmeyi güzide okurlarıma yapılmış zul addederim. Yapmam.

***
Sonra şu ortak payda etrafında buluşuldu ki,  bundan böyle aslolan dijital devrimin ürünü olan dijital medya...
Yani internet gazeteciliği...
Geldik en can alıcı noktaya!
Burada ölçü ne?..
Çok "Tık"lanmak mı?
Çok "Tık"almak mı?
Kriter ne bu zamane medyada?
Velev ki, "Tık"lanmak olsun...
Bu "Tık" olayı ne kadar rasyonel bir kriterdir?
***
Bu arada biz, bir nev-i sunum yaparken, DEVA Partisi'nin yöneticileri, sarsıntıdan sarsıntıya geçiyor. 
İl Başkanı Serkan Özgöz, bir ara, "Tık"lanma kriterine hürmet eden türden bir ölçek getiriyor. (Getirecek gibi oluyor.)
Toplantıda da anlattığım ölçekten hareketle...
"Tık"lanmak...
Çok, "Tık"lanmak ölçü değil. 
Koyarsın günde üç-beş tane, "falanca sahilini yaktı geçti!" Türünden sefil başlıklar altında malum karelerden... (Bir o yana, bir bu yana yakar geçerken, "Tık"ın tillahını görürsün!)
Ya da, görsel kesmeyenlerin zihnine oynarsın.
Atarsın, "Eniştemi yorgan zannettim!" Türünden pespaye bir başlık... (Üniversite yıllarında, eziyet kabilinden zaar... Bu tür haberlere yönelik akıl dışı raporlar hazırlatırlardı. Üstelik eş, dost çevre devrimci tiplerle doluyken... Bulvar gazetelerinin neden çok sattığını analiz ettirirlerdi eziyet ettirerek. Vesileyle, birikimim fena değildir.)
"Tık"lanmanın feriştahını görürsün!
Fuhuş baskını haberleri misal...
Deli okunur.
"Fuhuş yaparken basıldı" diye başlık at. Site çöker.
Günde iki kere de, sahili sallayan abla görseli gir. Sonra kapat dükkanı. Yat uyu...

***
O vakit, nereye geldik?
"Tık"da mevzu değil.
Mevzu, gerçek olan ve bir de, özgül ağırlığı olan...
En başa dönüyoruz.
Mevzu, gerçeğin ve gerçeğe verilen emeğin kıymeti...
***
Nasıl dertliysem...
İbrahim (Çoban) "kısa yaz" diye başımın etini yiyor bu aralar. Ve fakat, mevzu derin diye de kısalmıyor bir türlü.
"Bulvar Gazetesi ayarı siyaset yazarlığı" diye de bir hadise var.
Diyelim ki, sen bir siyasiyi seviyorsun.
Karşılıksız seviyorsun.
Karşılıklı seviyorsun...
Hasılı, kendi meşrebince seviyorsun.

Ve o siyasinin, siyasi ikbaline ilişkin irrasyonel yazılar yazıyorsun. 
"Gitti gidiyor" hesabı... 
"Oldu, oluyor!"
"Yetkiyi aldı, alacak. Geldi, geliyor!"

Bik bik bik...
Final?..
Hem çok tıklanıyorsun, hem de bulvar gazeteciliği yapıyorsun.
Daha da fenası, kamuoyunu yanlış yönlendiriyorsun. (Ki, affedilemez bir tavırdır gazetecilikte. İçinden sev. İçinden çok sev. Ama mesleğini alet etme...)
Pekii ya gerçek?..
Algı, olgudan üstündür. Kim takar gerçeği?..
Tüm bunları ve çok daha fazlasını anlattık DEVA Partisi yönetimine.Madem öyle, okur da bilsin. Okur da öğrensin.
Başka siyasi partiler de istifade etsin...


*** 
Dünya ve ülke basını ile paralel olarak, sistem, devir değişti.
Matbaa dönemi, sanrılar hariç kapandı. Bitti! (Çok, kesin bilgi. Aksini iddia eden karşısında veri-rakam paylaşırım...)
Aslolan, dijital medya...
Ancak orada da kolpa çok!
Günde, (Öldürmeyecek kadar) ucuz işgücüyle, 10-15 haber girenle, bilfiil sıcak haber takibi arasında fark var!
"Tık"lanma odaklı Bulvar Gazeteciğili yapanla, gerçekten habercilik-gazetecilik yapan arasında fark var. (Bizdeki arşivi bilseniz. Aklınız çıkar!)
Kimin ne kadar "Tık"ı hangi salak saçma habere aparat olarak yerleştirilen "sahil yakan abla" kareleriyle sunduğunu ve "Tık"ın tillahını bulduğunu buralardan anlatsak, ispatlasak...
Siz yerle yeksan olursunuz.
...da benim bu meslekte tükettiğim emek, buna elvermez. 


Yazarın Notu:
1) Sevgili İbrahim Çoban...
Sevgili Okan Tuna...

Ve, aynı dertten mustarip tüm meslektaşlarım...
İki ucu oklu değneği aldım elime.
E, bir yerden başlamak lazım.
Ben başladım.
Sizlerden yazıyla da performans bekliyorum?

SEO haberciliği adı altında, okuru salak yerine koyan sefillikten başlayarak gerisini siz yazın.
De haydin...

2) Sevgili Merve Çubukçu...Ve aynı minvaldeki Deva Partililer..

Hiç değişmeden, aynı böyle kalın. Böyle yalın... Böyle güzel...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.