1920’lerden itibaren Nazi Partisi propaganda mesajlarını ulaştıracağı özel kitle olarak Alman gençliğini hedefledi. Bu mesajlar Partinin bir gençlik hareketi olduğunu vurguluyordu: Dinamik, dirençli, geleceğe bakan ve ümitli. Milyonlarca Alman genci sınıflarda ve müfredat dışı etkinliklerle Nazizme kazandırıldı. Ocak 1933’te Hitler Gençliği’nin sadece 50.000 üyesi varken, yıl sonunda bu rakam 2 milyonu geçmişti. 1939’da zorunlu hâle getirilmeden önce Hitler Gençliği’nin üye sayısı 1936’da 5,4 milyon olmuştu.
Sosyal sınıfları ne olursa olsun, 14 yaş altındaki tüm kız ve erkeklerin Alman Gençlik Grubu’na katılmaları bekleniyordu. Burada gençlere korkusuz, acımasız olmaları telkin ediliyordu. Aralarından başarılı olanlar Hitler ordusuna dahil ediliyordu. Örgüte ilgisizlik ise kabul edilemez bir durumdu. Eğer katılmaya itiraz eden olursa, Gestapo ailelerini, çocuklarını yetimhaneye götürmekle tehdit ediyordu.
Ancak her baskı bir başkaldırı doğurur. Her Alman genci bu baskıya hemen boyun eğmedi, kültürel ve politik olarak karşı durdu. Edelweißpiraten (Edelweiss Pirates) ya da faşistlerin deyimi ile Edelvays Korsanları gibi...
Onlar müziksever, kıpır kıpır giysiler giyen ergenlerden oluşan, Jazz dinleyen, tren istasyonlarına Anti-Nazi graffitileri yapan bir gruptu. Hitler dönemi Alman gençliğinden beklenecek şeyler değildi bunlar.
Yaşları 12 ile 17 arasında değişen bu “uygunsuz” gençler otoriteye boyun eğmiyor ve sisteme karşı direniyordu. Birçoğunun ebeveynleri savaşta veya komünist faaliyetler sebebiyle öldürülmüştü. Onlar da sisteme inat Amerikan müziği dinliyor, saçlarını uzatıyorlardı. Nasıl giyineceklerine, ne düşüneceklerine, nereye gideceklerine karışılmasını istemiyorlardı.
İsimleri, yakalarına gizleyerek taktıkları ve topluluğa bağlılıklarını simgeleyen Edelvays çiçeğinden geliyordu. Zamanla işçi sınıfının ağırlıklı olarak toplandığı Cologne ve Essen gibi kasabalarda pasif eylemlere başladılar. Hitler Gençliği ile alay ettiler, onların marşlarını Jazz müzikle yeniden yorumladılar. Tek tipleştirilen Nazi gençliği karşısında giyim ve yaşam tarzları ile tam bir karşı duruş sergilediler.
Jazz müziği Nazi ideolojisinde daha çok Afrika kökenli ve Yahudi müzisyenler tarafından icra edildiği için “dejenere müzik” olarak kabul ediliyordu.
O dönemde Almanya’da, izinsiz sınırdışı yolculuklar kesinlikle yasak olmasına rağmen, bu gençler dağlık ve kırlık bölgelerde kamplar organize ettiler ve buralarda jazz dinleyip, dans edip, karşı cinsle özgürce birlikte olup kendilerine dayatılan tüm kuralları çiğnediler.
Mevcut gençlere kötü örnek olduklar için elbette SS subayları tarafından her an takip altındaydılar. Yakalanan gençler tartaklanıyor, saçları kazınıyor, toplanma alanlarına baskınlar düzenleniyordu.
1936 yılında Hitler Gençliği’ ne katılmak herkes için zorunluluk haline gelince başta Köln’deki işçi sınıfı ailelerden gelen çocuklar olmak üzere binlerce genç buna dahil olmak istemedi. Paramiliter ve cinsiyet ayrımcısı olan Hitler Gençliği, onlar gibi sokak köşelerinde takılan, jazz ve swing gibi müzik tarzlarını dinleyen ve flört eden gençlerin hayat tarzına uygun değildi.
Bu sıralarda Essen şehrinde Farhtenstenze “The Traveling Dudes” isimli başka bir grup vardı. Onlarda Hitler faşizmine karşı şarkılarıyla direniyordu. Bir de İngiliz ve Amerikan yaşam tarzı hayranı bir grup liselinin kurduğu “Swing Kids”.
Aslında başlarda onlar politik bir amaçla bir arada değildi. Elit bir kesimden geliyorlardı, seçkin okullarda okuyup, zamanlarının çoğunu salonlarda ve kulüplerde swing dansı yaparak geçiriyorlardı. Ancak Nazi partisi güçlenip özgürlüklerini kaybetmeye başlayınca giderek politize oldu bu grupta.
Ve sonuç olarak Edelweiss Pirates’in isyan, The Traveling Dudes’un macera, The Swing Kids’in dans etme isteği onları biraraya getirdi. Çünkü hepsinin amacı ortaktı. Onlar Hitler’in hipnotize olmuş gençliğine dahil olmak istemiyorlardı, istedikleri gençliklerini özgürce yaşamaktı sadece…
Gestapo tarafından hazırlanan bir dosyada, 1930’un sonuna kadar yalnızca Köln’de 3.000 ‘den fazla gencin isminin yer aldığı görülmekte. Daha ileriki dönemlerde sayılarının 6000 civarında olduğu görülüyor. Sayısal olarak bu durum Almanya’da yetişkinler tarafından oluşturulan muhalif gruplara nazaran gençlerin çok daha büyük bir direniş oluşturduğunu göstermekte bizlere.
Sayıları arttıkça cesaretlenen bu gençler zamanla, duvarlara “Kahrolsun Hitler”, “Cinayet İçin Madalyalar” gibi sloganlar yazmaya, Nazi araçlarını sabote etmeye, pencerelerden Nazi askerlerine tuğla atmaya başladılar hatta Köln’deki Gestapo merkezini havaya uçurmayı bile planladılar.
Direniş savaşçıları gibi gözükmelerine rağmen onların bir çoğunluğu kendilerini asla bu şekilde tanımlamadı çünkü onlar kendilerini ifade etmek ve özgürlüklerini korumak için uğraşıyorlardı. Temmuz, 1943‘e ait bir Nazi Partisi raporu, Edelvays Korsanları hakkında şunları söylüyordu:
“Yaşları 12 ile 17 arasında değişen bu gençler, gece geç vakitte müzik enstrumanları ve genç kadınlarla etrafta dolaşıyorlar. Bu ayak takımı, Hitler Gençliği’nin dışında büyük bir bölümü oluşturduğundan ve organizasyona karşı düşmanca bir tavır takındıklarından, diğer gençler için tehlike teşkil ediyorlar.”
Üzerlerindeki baskılar giderek arttı. SS subayı Heinrich Himmler Jazz müziği dinleyen herkesin yakalanması ve dövülmesi emrini verdi askerlerine. Ancak zamanla daha korkutucu ve yeni gençlerin bu gruplara katılmasını engelleyecek bir cezaya karar verdi. 1944 Ekim ayında yakalanan içlerinde 7 korsanın olduğu 13 genç, Cologne’un orta yerinde, herkesin önünde yargılanmadan asılarak idam edildi, diğer yakalananlar da çalışma kamplarına gönderildi.
2. Dünya savaşı bitiminde grup üyelerinden geriye kalanlar, büyümüşler, savaş nedeniyle olgunlaşmışlardı ama onlar için halen rahat yoktu. Çünkü şimdi de ülkeleri Sovyet işgali altındaydı ve Nazilere anlatmayı başaramadıkları isteklerini Sovyetlere de anlatma şansları yoktu.
Her zaman politik eylemlerden uzak durmayı hedefleyen bu grup üyeleri 2005 yılına kadar bir suç çetesi olarak kabul edildiler. O zamana kadar Hitler ve onun yakın tarihte yükselen şeytani rejimiyle mücadele eden bu gençler, resmen direnişçi savaşçılar olarak tanınmadılar. Ancak bu tarihten sonra gruptan geriye kalan 5 Edelvays Korsanları üyesi devlet tarafından şereflendirildi. Geriye faşizme karşı müzik ve dansla direnmiş bir gençliğin ilham verici hikayesi kaldı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hitler'e karşı gelen bir grup genç müzisyen
null
1920’lerden itibaren Nazi Partisi propaganda mesajlarını ulaştıracağı özel kitle olarak Alman gençliğini hedefledi. Bu mesajlar Partinin bir gençlik hareketi olduğunu vurguluyordu: Dinamik, dirençli, geleceğe bakan ve ümitli. Milyonlarca Alman genci sınıflarda ve müfredat dışı etkinliklerle Nazizme kazandırıldı. Ocak 1933’te Hitler Gençliği’nin sadece 50.000 üyesi varken, yıl sonunda bu rakam 2 milyonu geçmişti. 1939’da zorunlu hâle getirilmeden önce Hitler Gençliği’nin üye sayısı 1936’da 5,4 milyon olmuştu.
Sosyal sınıfları ne olursa olsun, 14 yaş altındaki tüm kız ve erkeklerin Alman Gençlik Grubu’na katılmaları bekleniyordu. Burada gençlere korkusuz, acımasız olmaları telkin ediliyordu. Aralarından başarılı olanlar Hitler ordusuna dahil ediliyordu. Örgüte ilgisizlik ise kabul edilemez bir durumdu. Eğer katılmaya itiraz eden olursa, Gestapo ailelerini, çocuklarını yetimhaneye götürmekle tehdit ediyordu.
Ancak her baskı bir başkaldırı doğurur. Her Alman genci bu baskıya hemen boyun eğmedi, kültürel ve politik olarak karşı durdu. Edelweißpiraten (Edelweiss Pirates) ya da faşistlerin deyimi ile Edelvays Korsanları gibi...
Onlar müziksever, kıpır kıpır giysiler giyen ergenlerden oluşan, Jazz dinleyen, tren istasyonlarına Anti-Nazi graffitileri yapan bir gruptu. Hitler dönemi Alman gençliğinden beklenecek şeyler değildi bunlar.
Yaşları 12 ile 17 arasında değişen bu “uygunsuz” gençler otoriteye boyun eğmiyor ve sisteme karşı direniyordu. Birçoğunun ebeveynleri savaşta veya komünist faaliyetler sebebiyle öldürülmüştü. Onlar da sisteme inat Amerikan müziği dinliyor, saçlarını uzatıyorlardı. Nasıl giyineceklerine, ne düşüneceklerine, nereye gideceklerine karışılmasını istemiyorlardı.
İsimleri, yakalarına gizleyerek taktıkları ve topluluğa bağlılıklarını simgeleyen Edelvays çiçeğinden geliyordu. Zamanla işçi sınıfının ağırlıklı olarak toplandığı Cologne ve Essen gibi kasabalarda pasif eylemlere başladılar. Hitler Gençliği ile alay ettiler, onların marşlarını Jazz müzikle yeniden yorumladılar. Tek tipleştirilen Nazi gençliği karşısında giyim ve yaşam tarzları ile tam bir karşı duruş sergilediler.
Jazz müziği Nazi ideolojisinde daha çok Afrika kökenli ve Yahudi müzisyenler tarafından icra edildiği için “dejenere müzik” olarak kabul ediliyordu.
O dönemde Almanya’da, izinsiz sınırdışı yolculuklar kesinlikle yasak olmasına rağmen, bu gençler dağlık ve kırlık bölgelerde kamplar organize ettiler ve buralarda jazz dinleyip, dans edip, karşı cinsle özgürce birlikte olup kendilerine dayatılan tüm kuralları çiğnediler.
Mevcut gençlere kötü örnek olduklar için elbette SS subayları tarafından her an takip altındaydılar. Yakalanan gençler tartaklanıyor, saçları kazınıyor, toplanma alanlarına baskınlar düzenleniyordu.
1936 yılında Hitler Gençliği’ ne katılmak herkes için zorunluluk haline gelince başta Köln’deki işçi sınıfı ailelerden gelen çocuklar olmak üzere binlerce genç buna dahil olmak istemedi. Paramiliter ve cinsiyet ayrımcısı olan Hitler Gençliği, onlar gibi sokak köşelerinde takılan, jazz ve swing gibi müzik tarzlarını dinleyen ve flört eden gençlerin hayat tarzına uygun değildi.
Bu sıralarda Essen şehrinde Farhtenstenze “The Traveling Dudes” isimli başka bir grup vardı. Onlarda Hitler faşizmine karşı şarkılarıyla direniyordu. Bir de İngiliz ve Amerikan yaşam tarzı hayranı bir grup liselinin kurduğu “Swing Kids”.
Aslında başlarda onlar politik bir amaçla bir arada değildi. Elit bir kesimden geliyorlardı, seçkin okullarda okuyup, zamanlarının çoğunu salonlarda ve kulüplerde swing dansı yaparak geçiriyorlardı. Ancak Nazi partisi güçlenip özgürlüklerini kaybetmeye başlayınca giderek politize oldu bu grupta.
Ve sonuç olarak Edelweiss Pirates’in isyan, The Traveling Dudes’un macera, The Swing Kids’in dans etme isteği onları biraraya getirdi. Çünkü hepsinin amacı ortaktı. Onlar Hitler’in hipnotize olmuş gençliğine dahil olmak istemiyorlardı, istedikleri gençliklerini özgürce yaşamaktı sadece…
Gestapo tarafından hazırlanan bir dosyada, 1930’un sonuna kadar yalnızca Köln’de 3.000 ‘den fazla gencin isminin yer aldığı görülmekte. Daha ileriki dönemlerde sayılarının 6000 civarında olduğu görülüyor. Sayısal olarak bu durum Almanya’da yetişkinler tarafından oluşturulan muhalif gruplara nazaran gençlerin çok daha büyük bir direniş oluşturduğunu göstermekte bizlere.
Sayıları arttıkça cesaretlenen bu gençler zamanla, duvarlara “Kahrolsun Hitler”, “Cinayet İçin Madalyalar” gibi sloganlar yazmaya, Nazi araçlarını sabote etmeye, pencerelerden Nazi askerlerine tuğla atmaya başladılar hatta Köln’deki Gestapo merkezini havaya uçurmayı bile planladılar.
Direniş savaşçıları gibi gözükmelerine rağmen onların bir çoğunluğu kendilerini asla bu şekilde tanımlamadı çünkü onlar kendilerini ifade etmek ve özgürlüklerini korumak için uğraşıyorlardı. Temmuz, 1943‘e ait bir Nazi Partisi raporu, Edelvays Korsanları hakkında şunları söylüyordu:
“Yaşları 12 ile 17 arasında değişen bu gençler, gece geç vakitte müzik enstrumanları ve genç kadınlarla etrafta dolaşıyorlar. Bu ayak takımı, Hitler Gençliği’nin dışında büyük bir bölümü oluşturduğundan ve organizasyona karşı düşmanca bir tavır takındıklarından, diğer gençler için tehlike teşkil ediyorlar.”
Üzerlerindeki baskılar giderek arttı. SS subayı Heinrich Himmler Jazz müziği dinleyen herkesin yakalanması ve dövülmesi emrini verdi askerlerine. Ancak zamanla daha korkutucu ve yeni gençlerin bu gruplara katılmasını engelleyecek bir cezaya karar verdi. 1944 Ekim ayında yakalanan içlerinde 7 korsanın olduğu 13 genç, Cologne’un orta yerinde, herkesin önünde yargılanmadan asılarak idam edildi, diğer yakalananlar da çalışma kamplarına gönderildi.
2. Dünya savaşı bitiminde grup üyelerinden geriye kalanlar, büyümüşler, savaş nedeniyle olgunlaşmışlardı ama onlar için halen rahat yoktu. Çünkü şimdi de ülkeleri Sovyet işgali altındaydı ve Nazilere anlatmayı başaramadıkları isteklerini Sovyetlere de anlatma şansları yoktu.
Her zaman politik eylemlerden uzak durmayı hedefleyen bu grup üyeleri 2005 yılına kadar bir suç çetesi olarak kabul edildiler. O zamana kadar Hitler ve onun yakın tarihte yükselen şeytani rejimiyle mücadele eden bu gençler, resmen direnişçi savaşçılar olarak tanınmadılar. Ancak bu tarihten sonra gruptan geriye kalan 5 Edelvays Korsanları üyesi devlet tarafından şereflendirildi. Geriye faşizme karşı müzik ve dansla direnmiş bir gençliğin ilham verici hikayesi kaldı.
(Dünyalılar)
En Çok Okunan Haberler