Ve Faruk Çelik ve Mustafa Bozbey ve İddialar ve Final...

Kuzu kuzu tavırları hasebiyle Bursa Basını adına kahrolduğum, AK Partili eski Bakan Faruk Çelik'in düzenlediği "Atış Serbest" temalı toplantıya ilişkin bu ikinci ve final yazım olsun. Zira sıtkım sıyrıldı harbiden.

Kaç gündür düşünüyorum da...
Demek toplantıyı düzenleyen Faruk Çelik, eski bakan yerine bir de mevcut bakan olsaydı...

Kim bilir ne türden hazin tavır ve yazılara denk gelecektik. (Bu noktada eleştirim Faruk Çelik'e değil asla. Hatta burada, kendi açısından bakıldığında bence en net duran isim Faruk Çelik. Aklındakini, fikrindekini takır takır söylemiş. Hiiiç kaçak güreşmeyip, sopasını da gerek abanın altından, gerekse de üzerinden göstermiş. Söylediklerini kabul edilemez bulmam ve mesleğimin itibarı adına efelenmem ayrı konu, Çelik'in, karşısındaki edilgen hazirunun gözlerinin içine baka baka lafını sözünü hiç esirgemeden çatır çatır söylemiş olması ayrı konu...)

Neyse...
"Hakiki Tosun Paşa Benim" başlıklı yazımın ikinci bölümünde diyeceklerim şunlar:

Faruk Çelik'i, CHP'nin potansiyel Büyükşehir  Belediye Başkan Adayı konumunda olan Mustafa Bozbey konusunda eleştirenlerin başında geliyorum. 
Ancak belli ki, bugüne kadar yazdıklarımda eleştiri sebebimi anlaşılır bir şekilde ortaya koyamamışım. Eksik ya da yanlış ifade etmişim. 
Ki, Çelik o toplantıda Bozbey'le kaç kere ve ne şartlarda görüştüğünü ya da nicedir görüş(e)mediğini anlatmış.

Bugüne kadar olduğu gibi, bugün bu yazıda da hiç kıvırmayacağım. 
Sayın Bakan...
Benim Mustafa Bozbey konusunda size yönelik eleştirim sosyal yaşamdaki ilişkilerinize dair değildi. Böyle bir eleştiri ben de dahil hiç bir gazetecinin haddine düşmez. 
Elbette istediğinizle, istediğiniz kadar görüşür, dostluk ilişkileri kurarsınız. İstediğinizi sever, sevmediklerinizden de haliyle uzak durursunuz. 
Benim eleştirdiğim husus, 2019 Yerel Seçimi'ne ilişkin...

O da şöyle ki:
En başta CHP olmak üzere, siyasi kamuoyunun önemli bir bölümü, sizin (gönlünüzün) yerel seçimde aslında Bozbey'den yana olduğunu iddia etti!
Felaket çirkin bir iddia...
Kabul edilemez bir iddia...
Olacak iş değil.
Ve fakat, ne yazık ki siyasi kulisler bu iddialarla çalkalandı. Tabii en çok da CHP kulisleri...
Hatta ve hatta, o süreçte Bozbey'in seçim kampanyası için oluşturulduğu konuşulan bol müteahhitli, RANT baronlu ekonomik destek havuzunun önemli bir bölümünün de, yine sizin hatırınıza binaen dolduğu öne sürüldü. 

Daha da nete getireyim:
Bozbey'in seçim kampanyasına verilen büyük ekonomik desteğin, sizi seven sayan müteahhit tayfadan geldiği iddiası günlerce, haftalarca dillendirildi. 
Kimi, gevrek gevrek kapalı kapılar arkasında, kimi alenen, ulu orta, herkesin içinde...
O günlerde, "Bakan Çelik'in desteği Bozbey'den yana" ifadesini kullanmamış tek bir CHP'li bulamazsınız. 

Dahası da var...
Verildiği öne sürülen bu destek, CHP Bursa Örgütü'nde büyük sorun oldu. Büyük kavgalar çıkardı. Mevzu Ankara'lara taşındı.
Bozbey hakkındaki tonla yolsuzluk iddiası dosyasına, bir de bu destek meselesi eklendi. Ankara'lara heyetler gitti, isyanlar edildi.
CHP içinde çok azı kalabilmiş, sol ve sosyalist yapılardan gelen örgüt üyeleri saçını başını yoldu. Kahroldu. (Bknz o dönemki yazılarıma...)
Millet birbirini yedi!

Ve ben de bir siyaset yazarı olarak, siyaset kulislerini yerinden oynatan bu iddiaları pek çok kez kaleme aldım. Pek çok kez eleştirdim.
Bugün olsun, yine eleştiririm.

CHP'li bir belediye başkan adayının ne işi olur rant baronlarıyla, ne işi olur müteahhit tayfayla ve türevleriyle!
Hayırdır kardeşim?..
Bu adamlar, babalarının hayrına destek vermeyeceklerine göre, seçilmeniz halinde nasıl bir Bursa planlıyorsunuz?..
...???

***
Bu arada, Mustafa Bozbey'e seçim kaybettiren hususların başında gelir bu iddialar.
CHP'nin emekçi tabanı sevmez böyle işleri. Hem sevmez, hem de hazmedemez. Örgüt desen... Aktardığım üzere, su kaynattı kahrından.
Ve çekti Bozbey'den desteğini. 
Cezalandırdı! 
***
Hasılı...
Benim Bozbey konusunda size yönelik eleştirilerimin temelinde hep bu iddialar yer aldı. 
CHP örgütü, tabanı bilemez ki, seçime günler kala Cumhurbaşkanı Erdoğan sizi arayacak, bunun üzerine siz sahaya çıkacak ve partiniz için kapı kapı çalışacaksınız... Ve AK Parti Bursa'da Büyükşehir'i kazanacak. 
Ne yazık ki hafızalarda, benim de gerçek olmasını hiç istemediğim bu siyasi iddialar kaldı. 
Keşke yamacınızdaki o zehirli sarmaşıklar taaaaa o günlerde sizi uyarsaydı:
"Sayın Bakan, CHP'nin adayı Bozbey'in kampanyasında sizin adınız kullanılıyor." Deseydi.

Hadi o gün demediler.
Bari o günden bu yana geçen seneler boyunca deselerdi.
"O besleme, öbürü satılık, beriki kiralık! Kızın onlara kıymetli Bakanım. Hepsine gününü gösterin!" 
Diye, Sindrella'nın üvey kardeşleri gibi haris hislerle sizin bakış açınızı gasp etmeye kalkışacaklarına...
Yıllır yılı hakkınızda dile getirilen bu kabul edilemez iddialarla ilgili enforme edebilselerdi sizi. 
"Tüm Bursa'nın çalkalandığı bu iddialar size zarar veriyor-verdi-verecek" diyebilselerdi.

İyi ki, hiç bir yakınlığınız yok. 
Aksi halde şunu çok net bir şekilde derdim ki:
"Eleştirenler elbette üzmüştür sizi. Darlamıştır, öfkelendirmiştir. 
Gel gelelim, asıl tehlike, uçuş ekibi formatındaki müritler... 
Şunca yıl boyunca, Mustafa Bozbey hadisesi kapsamındaki iddiaların size nasıl zarar verdiğini hiç anlatmadılarsa şayet...
Onun yerine, 'Sayın Bakanım bik bik bik... Sayın Bakan cik cik cik... Bakanım da bakanım. Ennn birinci,  en başarılı bakanım' temalı tuhaf yazılarıyla geçiştirdilerse süreci, orada uzun uzadıya durup düşünmeniz lazım."

***
Alaçam meselesine gelince...
Faruk Çelik, oradaki "bağ evi" için en başından bu yana ruhsatlıydı diyor. "Ben kaçak yapı yapmadım, kanunları çiğnemedim, siyasi kimliğimi kullanıp imtiyaz elde etmeye çalışmadım" diyor.
Belgeyle çıkıyor, ısrarla çıkıyor ve haklılığını anlatıyor.
...da, aksi yönde oluşmuş görüşün kaynağı da partinizin Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır'dır. 
Üstelik, (çok fena kavgayla başlayan sürecin sonunda tanıdığım) Önder Tanır vicdanlı ve ilkeli bir siyasi. (Solcu olsaymış, tozunu attırırmış Bursa'daki çıkar çevrelerinin.)
Tanır, partisinin eski bir bakanına karşı (salt) zulüm olsun diye icat çıkaracak bir isim değil. 

Bir de...
Bu SİT denilen kavram, görece bir mevzu değil ki. 
Bir yer, ya SİT'tir, ya da değildir. Bakış açısına göre değişmez. 
Ha, ben sizin yerinizde olsaydım, şunca tantana ile asla uğraşmak istemezdim. 
Evet... Eviniz asla bir malikane değil. Çok da güzel bir bağ-dağ evi. Sağlıkla, huzurla kullanın.
Ama sonuçta o da bir dünya malı...
Ve şunca gürültüye, incinmişliğe değer mi?
Bilemedim...

Yazarın notu:
Bir sürü talihsizlik sonucunda Sayın Bakan'ın hiç bir davetine katılamadım. 
Önceki yazımda da belirttiğim gibi, basın toplantınıza iyi ki katılamamışım. Zira her şey bir yana, orada gıkını dahi çıkarmadan sizi kuzu kuzu dinleyen meslektaşlarımla (sevdiğim arkadaşlarım da dahil) papaz olurdum! Sonrasında ise zaten çıkar giderdim. O yüzden toplantı davetinize icabet edememem çok hayırlı olmuş. 
Ancak, sizinle gerçekten gazetecilik işi bir röportaj yapmak da isterim.
Bu durumda, (tensip buyurursanız) şöyle bir önerim-davetim olacak. 
Müritlerinizin buluştuğu medyalar gibi, varsıl ve gösterişli değildir. Afili, cakalı hiç değildir.
Hatta, onlarla kıyaslandığında naçardır. 
Ancak, hani sizin kafanızı dinlemek için yaptığınız o bağ evi gibi, Lodos da benim tek ve son kalemdir. 
Siz buyurun gelin Lodos'a...
Arınmış bölgedir hem orası. 
Gani gani olanak yok, rant yok, haram yok, dalkavukluk yok, yapış yapış güzellemeler yok, yalan yok, dezenformasyon yok. Salt emek var.
Kimse kimseyi üzmeden, incitmeden, yaralamadan... Başımızın üzerinde yeriniz olsun, gazetecilik işi bir röportaj yapalım.