Hava Durumu

Diren Emek!

Yazının Giriş Tarihi: 21.05.2015 15:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.05.2015 15:19

Çocukluktan ve ilk gençlik yıllarından kalma kareler geliyor gözümün önüne...

Aksi minvaldekileri tenzih ederekten yazmış olayım:

Ne zaman (işçiye dirsek çeken) bir sendika yöneticisinden-başkanından bahis açılsa...

Prototip çağrışım bellidir zihnimde.

İlle de siyah renkte, ille de kalantor modeli Mercedes'e binen...

Tiryaki ise şayet, kırmızı Marlboro içen...

Ekseriyetle (ziyadesiyle beslenmekten) göbekli...

Hayatı tıkırında...

Keyfi gıcır...

Fıstık gibi tesislere, olanaklara ve daha nicelerine çöreklenmiş farazi insanlar...

Bu arada yazar, emekçinin hakkı-hukuku için mücadele eden, örgütlülükten gelen gücü üyelerine aktaran, patronun kaidesinin konforunun değil de, emeğin hakkının derdine düşen, takdir ve iftihar vesilesi sendikacıların tümünden özür dilemek istiyor.

İstirham ederim sizler alınmayınız.

Hele hele üzerinize hiç alınmayınız.

Dediğim gibi, sevimsiz ve subjektif bir çağrışım meselesi.

Bilinçaltı böyle kayıt yapmış!

Şu saatten sonra psikanaliz mevzuatına girip, çocukluğuma filan da inemeyeceğime göre...

Vaziyet budur.

İdare ediniz.

Kaldı ki, bilincimin altındaki o karelerin, gerçek kişi, kurum ya da durumlarla zırnık kadar ilgi ve alakası yoktur.

Tamamı, Rahmetli Freud'un ekolünün halt etmesidir!

***

Devamla...

Yine gözümün önünde canlanan karelerde misal...

Bolluk, bereket taşan keyif sofraları var sıra sıra dizilinen...

Böyle ortalara serpme yapmışlar her şeyden bol bol...

Koca göbekleri masanın altında...

Kocaman seslerine eşlik eden, koca koca kahkahaları ortalık yerde.

Durun bakiyim...

Sanatçı var mı ortamda?

Vallahi de var.

"Kararlıyım, bu gece senin olmaya geldim!" Ayarında, pavyonvari bir eseri, olabilecek en nameli haliyle seslendiriyor ilk başta.

Gevrek gevrek izliyor, bereket masasının musiki sever insanları.

Bir yandan yiyor, bir yandan sanatçıya eşlik ediyor.

Damar bitince, ritm hızlanıyor ve sıra sanatçıyla karşılıkla gerdan kırmaya geliyor.

Alayı düşüyor ortalığa...

Döktürrrrr!

Vs, vs, vs...

(Demek çağrışım yöntemiyle gözümde canlanan tüm kareleri yazmaya kalksam... Neyse...)

***

En güzel koylara çökmüş tesisleri var bir de bunların.

Nasıl desem...

Lebi derya.

Direne direne cenneti bulmuşlar hesabı.

Burada pek sanat-sanatçı yok.

Eş, dost, aile, hatta maaile imkanlardan faydalanılıyor diye zahir. Musikiye ara verilmiş.

Yine yeniliyor, içiliyor. Yine keyifler gıcır.

Ve fakat, bu kez aile işi...

Mazbut...

***

Anacım...

Dediğim gibi, benim kayıt eskiden kalma.

Vesileyle...

Şimdinin, varsa şayet bu minvaldeki bademleri, nerede, nasıl semirir, portföyde yok.

Diye, tek kare canlanmıyor gözümde. (Yoksa kat-iyyen kayırdığımdan değil.)

***

Peki şimdi, mola dönüşü bu yazı ne iş?..

(Tövbe-haşa) Ben birilerine laf mı çarptırıyorum?

Bu betimlemelerde, günümüze atfen fena bir maksat mı var?

Asla!

Katiyyen!

Dedim ya...

Benimkiler çocukluktan kalma.

Katmerlisinden zaman aşımına uğramış durumda.

Lakin...

Elde değil.

Ne zaman emekçilerin canı yansa...

Ne zaman birileri, onların hakkının, hukukunun üzerinde tepinmeye kalksa...

Ne zaman birileri emekçiye zulmetse...

Çıkıp çıkıp bunlar geliyor gözümün önüne.

Hele, 12 Eylül yezitliğinden sonra...

Vaziyet fena...

***

Ve final...

Şu ana kadar yazdıklarımdan tamamen bağımsız ve alakasız bir şekilde günümüze geliyorum.

Binlerce metal işçisinin kararlı ve onurlu direnişine...

Şu yazacaklarımın neye, ne kadar derman olduğu tartışılır.

Ancak...

Bu ülkenin yüz akı bir iftihar vesilesidir, her türlü, tehdit, şantaj ve baskıya rağmen sürdürdüğünüz kararlı direniş.

İçimizdeki şarkı bitmişken...

Umuda yolculuğumuz oldunuz.

Kazanacağınız o güzel güne kadar Allah yardımcınız olsun.

Yazarın notu:

Yarın da, bu yüz akı emek direnişi sürecinde siyasi partilerin ve siyasetçilerin ne menem bir vaziyet aldığına bakalım...

Biraz utandırıcaz ama, olsun.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.