Hava Durumu

Ben Biber Gazına Yasadan Önce Tövbe Ettim!

Yazının Giriş Tarihi: 24.02.2015 14:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.02.2015 14:07

Hükümetin, güzellikle olmazsa (icabında) döve-dövüşe çıkartmak için uğraştığı İç Güvenlik Yasası'nda, eyleme filan giderken biber gazı taşımak yasak edilip, üzerine de dört yıla kadar hapis cezası istemi getirildi ya...

Aklıma biber gazı anılarım geldi.

Teee bilmem kaç yıl önce, artık nereden bulduysam, üzerindeki yazıları filan hepten silinmiş, yok olmuş bir biber gazım vardı.

Büyük büyük bir ihtimalle biri vermiş, ben de çantanın içine atmışım.

Orada da unutmuşum!

Yine bir seçim dönemi...

Ancak yerel mi, genel mi hatırlamıyorum.

AKP'nin Fomara'da mitingi var. Tayyip Erdoğan, hem Genel Başkan, hem de Başbakan sıfatıyla gelip konuşacak.

Biz gazeteciler de, her zamanki gibi malum otelin terasına tüneyip izleyeceğiz.

İzlerken de, aralarında tüm zamanların değişmez polemikleri yaşanacak:

Ben yine, nokta atışı tahmin ve hesap yapamayanların anlamaz bakışlarıyla süzeceğim alanı.

Ennn fazla, "Amma kalabalık!" diyebileceğim.

Gel gelelim, o nasıl yetenektir ki, bir ömür kafi gelmedi anlamaya...

Bir kısım meslektaşım, gözlerini kısarak alana şöyle bir kaç saniye derinden baktığı gibi küsuratına kadar katılım oranı açıklayacak: "Bu mitingde 11 bin 725 kişi var!"

"Hayır efendim! Katılım, 13 bin 350 civarında!"

Yeteneksizliğine yanan insanların sızısı geçecek içimden.

Alana bu kez de onların yaptığı gibi gözlerimi kısarak bakacağım.

Kısık kısık bir baştan bir başa süzeceğim Fomara Meydanı'nı...

Yine değişen bir şey olmayacak.

Son tahlilde, "Harbiden çok kalabalık" diyebileceğim.

O kadar.

İşte sırf bunu kuş bakışı tespit edebilmek için, malum otelin terasına tünemek üzere Haşim İşcan Caddesi'nden alana doğru ilerlemeye başladım.

Ellerinde bayrak, alana akın eden insanlarla birlikte epey bi yürüdükten sonra polis kontrol noktasına gelince kadın erkek ayrıldık.

Kadın polislerin üst baş, çanta aradığı bölümün sırasına geçtim. Sıranın bana gelmesi için epey bekledim.

Beklerken de, "gazeteciyim, görevliyim, basın kartım var, şudur budur" gibi zerre kadar kıymeti olmayan geçmiş bir takım ayrıcalıklardan medet umdum.

Kimse oralı olmadı.

Söylendim, yine olmadı.

En nihayetinde kuzu kuzu bekledim ve sıram geldi.

Kadın polis üzerimi aradı.

Sorun yok.

"Çantanızı açın" dedi.

İçimden, "Ne bulacaksa sanki?" diye geçirerek büyük bir gönül rahatlığı ile açtım.

Cüzdan çıktı, ajandı çıktı, anahtarlık vs çıktı.

Hiç biri makul şüphe taşımadığı için gerisin geriye bırakıldı.

Ki, o da ne???

Her seferinde elini çantaya tombala çeker gibi daldıran kadın polisin elinde, bu kez küçük bir sprey var.

Yazılarının tamamı silinmiş, rengi beti benzi atmış küçük bir sprey kutusu!

İdrak ettiğim gibi, "Yuhhhhhh!"

Dedim içimden.

Allah seni N'aapsın!"

Bittin sen!"

Tamam... Kabul.

O zamanlar iç güvenlik bu denli asabiyet ya da ihtimam konusu değildi, lakin, sonuçta miting alanına giriyorsun.

"Ben gazeteciyim. Görevli geldim.

Açılın geçeyim. Çekilin gideyim!"

Diye bir dünya artistlik taslıyorsun. Kimse sallamayınca homur homur söyleniyorsun.

Ve en nihayetinde çantanda (Kim ne bilsin, senin onu oraya taaaa ne zaman koyup da unuttuğunu) biber gazı ile miting alanına girmeye çalışırken, enseleniyorsun.

***

"Nedir bu?"

.....

???

Ben ki, en zorlu zamanlarda öylece kalakalmışlığı ve ek olarak devirdiği çamlarla nam salmış nevi-i şahsına münhasır bir şahsiyetken...

Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde...

"Ben astım hastasıyım.

Bu yanımda olmadan adım atamam!!!"

Demiş bulunuyorum.

Allah'ım bu nasıl bir dangalaklık?

Bu nasıl şapsal işi bir yalan?

Yeminle bütün Bursa'ya rezil oldum!

Ve daha bir dünya benzeri cümleyle paylıyor iç sesim kendimi.

Kahırdan sol gözüm seğirmeye başlayacak ki, kadın polis: "Geçmiş olsun"

Deyip, "Astım pıspısımı" gerisin geriye atıveriyor çantamın içine.

Bariyer açılıyor.

***

Oradan ben mi geçiyorum?

Çantasını sımsıkı tuttuğu gibi otele doğru yürüyen kim?

Gördüğü meslektaşlarıyla, partililerle selamlaşıp şaşkın şaşkın konuşan kim?

Başbakan nasıl geldi?

Ne dedi?

Niye dedi?

Alayı muğlak...

***

Bu rezilliğin üzerine tövbe ediyorum biber gazı taşımaya!

O günden sonra asla!

Ne alıyorum, ne taşıyorum.

...da,

Bakınız şu Allah'ın işine ki, koskoca iktidar partisinin mitingine biber gazı ile gidip, o muhteviyatı, hem de bir polis memuruna astım pıspısı diye yutturan ben...

Üstelik yakın bir süre önce, Bursa Adliyesi'ne çantasındaki en küçük boy deodorantla girmeye kalkıştığım için neredeyse adliyelik oluyorum.

Bilmem ne cihazından geçmeden önce yine bir polis "çantanızı (yürüyen) bandın üzerine koyun" diye ikaz ediyor.

Hay hay...

Koyuyorum çantayı.

Ben ayrı çıkıyorum ışınlardan, çantam ayrı...

Tam kavuşucaz.

O da ne?

Memurun gözleri olmuş erik kadar.

Görmüş bir kere göreceğini.

Elini çantama attığı gibi, küçük deodarantımı bulup, neredeyse hiç bakmadan dayıyor gözümün içine:

"Bu ne?"

"Deodoraaaaant..."

"Nasıl deodarant?"

"Hafif, ama kalıcı bi kokusu var."

!!!???!!!???!!!??? 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.