Hava Durumu

Modern Bir Şehir: Toronto

null

Haber Giriş Tarihi: 18.11.2014 14:22
Haber Güncellenme Tarihi: 18.11.2014 14:22
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.lodoshaber.com
Modern Bir Şehir: Toronto

Etnik karaktere sahip mahallelerden oluşmuş modern bir şehir: TORONTO

Toronto kendine has etnik özelliklere ve çeşitliliğe sahip bir şehir. İstatistiklere göre 2006 yılında şehirde 200’den fazla değişik etnik kökene sahip insan yaşıyor ve bunların yarısından daha azı son 15 yıldır Kanada’da yaşamayı sürdürüyor. Şehirde 140’dan fazla dil ve lehçe kullanılıyor ama herkesin ortak dili İngilizce. Yaz akşamlarında, Kanada’da yaşayan Çinliler, İtalyanlar, Portekizliler, İngilizler ve Hintliler kafelerde ve popüler restoranlarla dolu olan kaldırımlarda turistlere eşlik ederler. Sokak çalgıcıları gitar, davul ve hatta Ant bölgesine özgü flütler çalar, gezginler ise bu müreffeh ve derin şehrin enerjisini içlerine çekerler.

Kanada’nın Ontario eyaletinin başkenti olan Toronto, dünyadaki çok kültürlü şehirlerden biridir fakat nüfustaki bu çeşitliliğe rağmen tüm Kuzey Amerika şehirlerinden daha düşük bir suç oranına sahiptir. Genç ve heyecanlı bir nüfusa sahip olan Toronto, yaşamak ve çalışmak için dünyadaki en uygun şehirlerden biridir. Bu mega şehir, seyahat edenler için konserlerden, festivallerden, müzelerden, parklardan ve sahillerden oluşan birçok kültürel ve doğal zenginlik sunar. Ekonomik krizin çok fazla etkilemediği ve siluetine yepyeni çelik ve cam gökdelenler ekleyen Toronto, 21. yüzyılı güvenle karşılayan bir şehirdir. Kanada’nın en büyük şehri, ticaret ve kültür merkezi olan Toronto, 643 kilometrekarelik bir alanı kapsar fakat bu gelişmenin tarihi çok da eskiye dayanmaz. Aborjinler 11 bin yıldan daha uzun bir süre Ontario Gölü’nün kuzey batı tarafındaki düz arazide yaşamış ve 17. yüzyıla kadar Avrupalılar ile hiçbir temasları olmamıştır. 18. yüzyılda Fransızlar bölgede küçük ticaret noktaları oluştursa da asıl İngiliz kolonileri yerlilerden arazi satın alıp bir askeri üs ve meskûn bölge kurarak buraya yerleştiler. 1940’lara kadar Toronto’nun nüfusu yoğunlukla İngiliz kökenliydi. 20. yüzyılda, özellikle de II. Dünya Savaşı’nın ardından şehir, göç almaya başladı. Bugün Toronto’da beş buçuk milyon insan yaşamakta.

Görülecek Yerler

Toronto’nun sembolü olarak bilinen, Canadian National (CN) Kulesi hala çok popüler. Bugün birçok görkemli ve yüksek yapı CN Kulesi ile yarışıyor ama bu kule hala turistlerin ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. Bir mühendislik harikası ve dünyanın en yüksek ikinci yapısı olan CN Kulesi, Toronto’nun siluetini kaplar. Saatte yaklaşık 22 kilometre hız yapan asansör sayesinde, tüm bölgenin izlenebileceği veya dönen restoranda şık bir yemeğin yenilebileceği tepe noktasına birkaç saniyede varılabilir.

Toronto’da iken ziyaretçilerin görmeden geçmeyeceği bir diğer kültürel ve mimari harika Royal Ontario Museum’dur. Kanada’nın en önemli ve geniş eser koleksiyonuna sahip olan bu müzenin en son eklenen kısmı mimar Daniel Libeskind tarafından çelik ve cam kullanılarak inşa edilmiştir.  Birçok ziyaretçi bu modern şehirde Casa Loma gibi Edward döneminden kalan bir yapıyı gördüğünde şaşırır. Sir Henry Pellat adındaki bir zengin, 19. yüzyılın sonlarında Kanada’daki en büyük malikâneyi inşa ettirmek istemiş ve şehre tepeden bakan bu 98 odalı dev yapı ortaya çıkmış. Her ne kadar Casa Loma, Sir Henry’nin iflasına neden olsa da ortaya zengin ahşap oymalar ve cam dekorasyon ağırlıklı bir sanat eseri çıkmış.

Nostaljik mimari severler için Toronto’nun Distillery Bölgesi mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. 19. yüzyılda İngiltere’deki en büyük viski üreticisi olan Gooderham and Worts Distellery’nin tuğladan yapılan binaları bugün sanat galerilerine, butiklere, bir çikolata fabrikasına, restoranlara ve hatta sinemaya ev sahipliği yapıyor.

Toronto’nun yeni simgesi olan belediye binası da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Bu modern bina, Finlandiyalı mimar Viljo Revell tarafından 1965 yılında tamamlanmış ve binadaki iki yarım daire şeklindeki kuleler, ‘şehrin gözleri’ olarak düşünülmüş.

Torontoluların tamamlanmasını heyecanla bekledikleri bir diğer yaratıcı tasarım ise Diamond Schmitt tarafından tasarlanan ve Canadian Opera Company ile National Ballet of Canada’ya ev sahipliği yapan Four Seasons Performing Art Centre’dır. Toronto’da sanata olan ilginin artmasıyla birlikte Toronto Sanat Galerisi de Frank Gehry tarafından yeniden tasarlandı ve sanatseverlerin gözlerine ziyafet çektirecek bir hale getirildi.

Kanada’nın milli sporlarından olan hokey için şehirde kurulan Hockey Hall of Fame müzesi, tüm Kuzey Amerika’daki en büyük hokey müzesidir. 20. yüzyılın hemen başında inşa edilen bir diğer temel mimari eser olan Fairmont Royal York Hotel Toronto şehir merkezinde hâlâ ayaktadır. Lord Willington tarafından 1929’da devralınan bu aristokrat görünümlü bina bir zamanlar Büyük Britanya İmparatorluğu’nun en yüksek binasıydı.

Toronto’daki alışveriş alternatiflerine değinmemek hata olur. Kuzey Amerika’nın ilk şehir içi alışveriş merkezlerinden biri olan Eaton Center, 1977’de Toronto’da açılmıştır. Geniş koridorlara ve cam tavana sahip olan bu bina o dönemde devrimsel bir yapı olarak görülmekteydi. Burası alışveriş severler için bir cennet. Daha özel ürünler peşinde olan alışveriş severler içinse doğru adres, Yorkdale Mall.

Niagara Şelalesi

Kızılderililere göre, Niagara Şelalesi’nin at nalı şeklinde olması, onlara bol şans ve kısmet getiriyor. Şelaleye Niagara ismi de yine Kızılderililer tarafındanverilmiştirve "Suların Şimşeği" anlamına gelmektedir.

Niagara Falls (Niagara Şelalesi), ABD'nin kuzey doğusunda Niagara Nehri üzerinde yer alan dünyanın en harika beş şelalesinden biridir. Güney Afrika'da bulunan Viktorya Şelalesi'nden sonra ikinci en büyük, Venezüella'daki Angels Falls'tan sonra da ikinci en yüksek şelaledir. Bundan tam 10 bin yıl önce Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntü sebebiyle oluşan bu şelale, sadece 30 saniyede 168 bin metreküp suyu zirveden aşağı bırakarak doyumsuz bir manzara oluşturur.

Bir diğer özelliği ise dünyada ters akan tek şelale olmasıdır. Her yıl 20 milyon turist tarafından ziyaret edilen bu doğa harikası şelale ABD'nin New York eyaleti ile Kanada'nın Ontario eyaletlerini sadece bir köprüyle birbirinden ayırarak iki ülke arasında adeta sınır vazifesi görür.

Niagara Nehri'nin üzerinde bulunan toplamda 3 şelale vardır. Bunların en büyüğü Kanada tarafında bulunan Horseshoe Fall (Atnalı Şelalesi, 48 metre yükseklikten dökülür), diğerleri ise ABD tarafında bulunan American Fall ve Bridail Veils Fall'dur (Amerika ve Gelin Duvağı şelaleleri, 50 metre yükseklikten dökülür). American Fall ve Bridail Fall bir arada ve American Falls olarak anılır.

Nehir üzerinde Nikola Telsa tarafından kurulmuş hidro elektrik santrallerde hem ABD hem de Kanada için elektrik üretilir. Bu santrallerin bir diğer özelliği ise dünyada ilk alternatif akım üretilen santraller olmalarıdır.

Şelaleyi adeta paylaşan ABD ve Kanada kendi sınırlarında bulunan kıyı bölgelerini umumi park haline getirmiş ve korumaya almıştır. Kanada tarafında bulunan park, Queenn Victoria Park'tır. ABD tarafında bulanan park ise Niagara Falls State Park'tır.

Niagara Şelaleleri’ne vardığınızda yapılabilecek ilk ve en güzel şey manzaraya hâkim ideal bir nokta bulup bu görsel şöleni seyretmek olacaktır. Sınır bölgesi olması sebebiyle kolayca Kanada'ya da geçerek uluslararası bir yolculuğu yürüyerek gerçekleştirme şansını değerlendirebilir ya da Niagara Nehri üzerinde seferler düzenleyen özel teknelerden biriyle gezebilirsiniz. Yine parkın içinde bulunan müzeleri ya da hediyelik eşya mağazalarını gezinize dâhil ederek tatilinizi daha da keyifli hale getirebilirsiniz. Geziniz sırasında State Park'ın hizmetleri arasında yer alan servislerden yararlanarak oldukça büyük olan bu alanı yorulmadan gezebilirsiniz

State Park'ın içinde bulunan Aquarium of Niagara (Niagara Akvaryumu) ve yine yakın bir bölgede bulunan Schoellkopf Jeoloji Müzesi de görmeniz gereken yerlerden sadece ikisi. Bu jeoloji müzesinde, 425 yıllık kaya katmanlarının jeolojik yapısı ile bölgedeki mineral ve fosilleri tanıtan gösteriler yer alıyor.

Rainbow Bridge (Gökkuşağı Köprüsü)

Rainbow Bridge ABD ve Kanada'yı birbirinden ayıran bir sınır köprüsüdür. 1938 yılında çok sert bir kış yaşanmış ve oluşan bir buz sıkışması sonucu o yıllarda Kanada ve ABD'yi birbirinden ayıran Honeymoon Bridge (Balayı Köprüsü) yıkılmış. 1940 yılına gelindiğinde halen sınır vazifesi gören Rainbow Bridge'nin yapımına başlanmış ve bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak yeniden hizmet vermeye başlayarak iki ülke arasında sınır kapısı vazifesi görmeye devam etmiş. Rainbow Köprüsü üzerinden eğer vizeniz varsa yürüyerek Kanada’ya geçebilirsiniz. Amerikan vatandaşları neredeyse başka bir şehre gidermiş gibi bu yolculuğu yapabiliyor.

Maid Of The Mist (Sislerin Kızı)

Maid of the Mist, Niagara Nehri'nde gezme imkanı veren tekne turunun başladığı iskeledir. Son derece güvenli teknelerle çıkacağınız bu tur yaklaşık 30 dakika sürer. En önemli özelliği şelalenin döküldüğü noktaya mümkün olduğunca yaklaşıyor olmasıdır. Bölgeye gelen hemen hemen her turistin muhakkak katıldığı bu tura siz de mutlaka katılmalısınız. Şelalenin tüm ihtişamına en yakın noktadan şahit olabilme şansını kesinlikle kaçırılmamalısınız. Geziniz esnasında tur şirketi tarafından muhtemel ıslanma hatta sırılsıklam olma durumları için herkese koruyucu yağmurluklar da dağıtılıyor. Bu şahane tur hakkında gerekli bilgi ve biletlere Niagara State Park'ta bulunan Prospect Point'den ulaşabilirsiniz

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.