Hava Durumu

Vaka sayısında 500'ün altına nasıl ineriz?

Çerçevesini 'yeni normal' olarak çizdiğimiz farklı bir döneme girdik. Bu yeni aşamaya da 'kontrollü sosyal hayat' adını verdik. Doğru mu yaptık? Evet, doğrusunu yaptık. Çünkü sosyal hayat da iş hayatı da mutlaka ama mutlaka yeniden devreye girmeli ve kademeli bir artışla normalleşme süreci yavaş yavaş başlamalı.

Haber Giriş Tarihi: 27.05.2020 10:48
Haber Güncellenme Tarihi: 27.05.2020 10:48
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.lodoshaber.com
Vaka sayısında 500'ün altına nasıl ineriz?

Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu şu bilgileri paylaştı;

Bu kademeli normalleşme sürecinde de işyerleri yeniden açılmalı, çarklar yeniden dönmeli, ekonomi yeniden harekete geçmeli. Seyahat etme özgürlüğümüzdeki kısıtlamalara kontrollü bir yumuşama getirilmeli.

Kısacası sosyal hayat da ekonomik hayat da 'deneme-yanılma-yeni bir yol oluşturma' şeklinde değişen kararlarla yavaş yavaş eskiye dönmeli. Turizm faaliyetleri devreye girmeli, ulaşım kısıtlamaları gevşetilmeli. Ama bütün bunlar yapılırken asla rehavete düşülmemeli.

'Maske-mesafe-temizlik' üçlüsü ısrarla ve özenle gündemde tutulmalı. Saydığım bu önlemlerin tamamı salgın bitene kadar bizim asli ve vazgeçilmez işlerimizden biri olmalı. Adeta öğrenilmiş/alışılmış refleksler gibi, özel bir dikkate gerek kalmadan kendiliğinden ve anında uygulanmalı.

Bu görevlerin tamamı bize düşüyor. Tamamı bizim vazgeçilmezlerimiz. Tamamı bizim işlerimiz. Eğer bu görevleri eksiksiz yapabilirsek turizm de canlanır, tatil de yapılır. Hatta o çok sevdiğimiz ve özlediğimiz maçlar, önce seyircisiz, sonra da seyircili yeniden oynanır. Ama iki şartla:

1) Biz rehavete kapılmayacağız.

2) Pandemi sürecini yönetenler de test protokollerini değiştirip sessiz taşıyıcıları da yakalayabilen yeni bir strateji hamlesine girişecekler.

Mevcut uygulamalarda PCR testini daha ziyade hastalığın teşhisi için kullanıyoruz. Oysa bu tür salgınlarda bulaşın yüzde 40'a yakınının sessiz/hayalet taşıyıcılardan kaynaklandığını gösteren net ve açık bulgular var. Çoğu yeni bulaşın, dolayısıyla ortaya çıkan yeni vakanın virüsü taşıdığından haberi bile olmayan bu kişilerden kaynaklandığı belirtiliyor.

Sessiz taşıyıcılar, virüsleri ağız ve burunlarında barındırıyorlar ama hastalığa yakalanmadan virüse karşı bağışıklık geliştirerek onu yeniyorlar. Ne var ki bu süre içerisinde bilmeden etrafına sürekli virüs bulaştırmayı sürdürüp onlarca insanı hasta edebiliyorlar. Bunlara 'hayalet/sessiz taşıyıcılar' deniyor. Onları belirleyip izole etmezsek, salgını sıfırlamak imkânsız hale geliyor.

Bir de virüsü taşıyan ama henüz hastalık belirtilerinin ortaya çıkmadığı kişiler var. Onlar da virüsü aldıktan 5-10 gün sonrasına kadar hastalık işareti vermediklerinden, birer virüs bulaştırıcısı olarak aramızda rahat rahat dolaşabiliyor.

Geldiğimiz bu aşamada yapmamız gereken, işte bu gibi sessiz veya hayalet taşıyıcıları tespit etmek olmalıdır. Bunun yolu da test protokolünü yenilemekten, sessiz taşıyıcı taramalarına bir an önce başlamaktan ve günlük test sayısını 50 binlerin üzerine çıkarmaktan geçiyor.

Vaka sayısındaki artışlardan korkalım mı?

Öncelikle şunu bilelim, vaka sayılarında zaman zaman böyle küçük artışlar olabilecektir. Önemli olanı bu artışların büyümemesi ve kalıcı bir hale gelmemesidir. Sayıdaki artışın nedenine gelince...

Kanaatimce bu artışta şu faktör çok etkili oldu: Farkına varmadan kapıldığımız rehavet psikolojisi... Rahatladık! Gevşedik! İpin ucunu tamamen bırakmasak da eskiye oranla biraz daha kişisel önlemleri hafifletme yoluna gittik. Burada 'kişisel önlemler' meselesinin altını kalınca çizelim. Problemin berberlerin, AVM'lerin açılışından ya da yaşlılara memleket izni uygulamasından değil, 'bizden', kişisel önlemler almada gösterdiğimiz ihmallerden kaynaklandığını itiraf edelim.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.